“Size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve komutanlar gelebilir.” Yarbay Mustafa Kemal-Gelibolu, 25 Nisan 1915
Yarbay Mustafa Kemal’in 57. Piyade Tümenini Gelibolu kıyı başındaki cehenneme sevk ederken söylediği bu söz, Osmanlı ordusunun 1.Dünya Savaşı’ndaki muharebe tarihini özetler. Osmanlı Ordusu, dört yıllık savaş boyunca düşmanlarını şaşkınlığa ve yenilgiye uğratmış, savaşarak ölmüş, büyük zorluk ve felaketlere dayanmış bir büyük savaşçı ordusu görünümü verirken, onurunu da korumuş oluyordu. Bu açıdan Osmanlı’nın bu son savaşı bir ölüm kalım mücadelesi içinde adeta onur için yapılıyordu. Yapıldı da… Osmanlı bu savaşta yenilmedi. Ortağı yenildiği için yenilmiş sayıldı.
Oysa Balkan savaşlarından her anlamda yıkım ile çıkılmıştı.
Balkan savaşlarının ortaya çıkardığı çöküntü ile hiç kimse Osmanlıdan böyle bir mücadele beklemiyordu.
1’nci Balkan Savaşı 8 Ekim 1912’de Karadağlılar’ın Yenipazar’a saldırmasıyla başladı. Hemen ardından Bulgarlar Trakya’ya büyük bir saldırı yaptılar. Bulgarlar, Birinci Ordu’yu yendiler ve Edirne şehrini kuşattılar. Bulgarlar, İstanbul’a 30 km kala Çatalca hattında durduruldular. Sırplar Kosova ve Makedonya’ya girdiler ve Karadağlılarla buluştular. Yunanlılar kuzeye ilerleyerek 8 kasım da Selanik’i aldılar. İkinci Ordu da yenilmişti. 60 gün içinde iki ordunun yenilmesiyle Avrupa’daki varlığımız Çatalca hattı dışında kalan tüm bölüm Balkan devletlerinin eline geçmişti.
Bu savaşlarda bir milyon Türk hayatını kaybetti. 400 bin Türk, her şeyini geride bırakarak Anadolu’ya göç etti.
Balkanlardaki 176 bin km2 toprağın 167 bin km2’si, yine 7,8 milyon nüfusun 6,6 milyonu kaybedilmişti.
Ordunun asker kaybı 100 bindi…
10 Ağustos 1913 günü Bükreş Barış Antlaşması ile Balkan savaşları sona erdi.
2.Balkan Savaşı, eski müttefikler Bulgaristan, Sırbistan, Karadağ ve Yunanistan’ın kendi aralarında kazandıkları yerleri pay edememeleri özellikle Selanik konusunda anlaşamamaları nedeniyle kendi aralarında çıktı. Bulgaristan, Edirne’deki ordusunu çekince bu durumu yakından takip eden Enver Paşa, orduya Trakya’da ilerleme komutunu verdi. 21 Temmuz’da Edirne ve çevresi yeniden Osmanlı toprağı oldu. 22 Temmuz günü Edirne’nin 30 km batısında kalan Dimetoka da ele geçirildi.
10 Ağustos 1913 tarihinde Balkan Savaşları, Bükreş Barış Antlaşmasının imzalanması ile sona erdi.
Enver Paşa tarafından gönderilen Teşkilatı Mahsusa’ya ait gönüllü müfreze 15 gün içinde Koşukavak, Mestanlı, Kırcali, İskeçe Bulgarlardan geri alındı. Bulgarların Ege denizine çıkışı yeniden önlenmiş oldu. Türklerle Yunanistan yeniden komşu olmuşlardı. 1 Eylül 1913 tarihinde Batı Trakya Geçici Türk Hükümeti adı ile yeni bir Türk Devleti kuruldu. Yunanlılar kurulan bu yeni Türk Devletine Gümülcine’yi verdiler.
Osmanlı kurulan bu yeni Türk Devletinden çok rahatsız oldu. Geri dönün çağrısına 25 Eylül de bağımsızlık ilan ettiler. Bu toprakları Bulgarlara vermeyiz diyorlardı.
29 Eylül’de Osmanlı Bulgarlarla İstanbul Antlaşmasını imzaladı. Edirne ve Dimetoka Osmanlılarda kalırken, Batı Trakya ve Rodop bölgesi Bulgarlara verildi. Batı Trakya Bağımsız Türk Hükümeti bu antlaşmayı tanımadığını ilan etti. Osmanlı devreye girdi. Yeni bir savaşı yapacak gücü olmadığından ikna edilerek o topraklar(Batı Trakya ve Rodop) Bulgarlara verildi.
Balkan savaşları sonunda Osmanlı, topraklarının %32,7’si ve nüfusunda %20’sini kaybetmişti.
Birinci Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde bir durum değerlendirmesi yapacak olursak; Osmanlının nüfusu 20 milyon, bunun on milyonu etnik Türklerden oluşuyor. Almanya’nın nüfusu 65 milyon, İngiltere’nin 45 milyon, Fransa’nın 39 milyon…
Enerji üretimine bakacak olursak; kömür üretimi; Almanya 277 milyon ton, İngiltere 292 milyon ton, Fransa 40 milyon ton, Osmanlı imparatorluğu 826 bin ton…
Demiryolu yönünden baktığımızda; Almanya 64 bin km, Fransa 51 bin km, Osmanlı 5 bin 759 km uzunluğuna sahip..
Osmanlı İmparatorluğunun pik demir, çelik üretimi kayda alınmayacak ölçüde, kimyevi madde üretimi yok, petrol arıtma tesisi yok. Elinde sadece top ve küçük silah dökümhanesi, top ve tüfek mermi fabrikası ve bir de barut fabrikası var. Ticaret açığı 34 milyon Türk Lirasının üzerinde… Bütçenin %30’dan fazlası dış borç ödemelerine ayrılıyordu. Halk büyük bir yoksulluk ve hatta açlık içindeydi…
Böyle bir tablo içinde savaşın hemen başında Çanakkale’de tarih yazarak, üzerlerine çok üstün savaş malzemesiyle gelen İtilaf devletlerini bozguna uğratarak bir anlamda Türkler yeniden kendi tarihlerini yazmış oluyorlardı.
O tarihi emrin, savaş hattının hem önünde verilmesi ve göğüs göğüse süren o çarpışmalarda düşmanın püskürtülmesi Dünya tarihinin yeniden yazılmasını sağlamıştır.
Çanakkale savaşları; Osmanlı ve dünya için bir kırılma anı olmuştur..
Sonuçlarını toparlayacak olursak;
1.Çanakkale savaşında düşmanı yensekte savaşın sonunda Osmanlı yenildi ve Sevr antlaşmasını imzalamak zorunda kaldı.
2.Çanakkale savaşında yenilen düşman Rusya’da ayaklanmalar ve işçi grevleri nedeniyle çok sıkışan Çar’a yardım edemeyince Rusya’da iktidara Bolşevikler geldi.
3. Her ne olursa olsun Çanakkale’de yenilen İngiltere bir daha Türklerle bire bir savaşmaktan özellikle itina etti. Öyle ki Anadolu’nun işgalinde anlaşmalı olarak Yunanistan devletini kullandı. İşgal başarılı olsaydı beş yıl sonra Yunanistan çekilecek ve yerini İngiltere’ye bırakacaktı.
4.Anadolu’yu Yunanistan yerine İngiltere işgal etseydi, İstiklal savaşı olmayabilirdi.
5.Çanakkale savaşında Osmanĺının Türk olarak ne kadar okumuş çocuğu varsa neredeyse hepsi şehit oldu. Bunun acısını da yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde Atatürk çekecekti. Atatürk’ü anlayacak genç Türk devletinin genci yoktu. Olanların çoğunluğu da o yıllar da savaşa gitmemek adına Medreseye sığınan hilafet yanlısı cumhuriyet devletine karşı olan gençlikti.
6.Birinci Dünya Savaşından Çanakkale yenilgisiyle umduğunu bulamayan Batı bu yenilginin ortaya çıkardığı sosyalist devlet Rusya nedeniyle kısa süre de bunalıma girdi ve ondan da ancak İkinci Dünya Savaşı ile çıkabildi.
7.Atatürk ismi padişahın önüne geçti. Bu da sonunda yeni Türk Devletinin kurulmasını sağladı. Aksi durumda mümkün değil, halk arkasından yürümezdi.
8.Atatürk mazlum ve sömürülen dünyanın yeni umudu oldu. Öyle ki yenilmez sanılan İngiltere’nin yenilmesi İslam dünyasında büyük sevinç yarattı. Bağımsızlık rüzgarı batıyı sarstı…
9.Atatürk dünyaya yeni bir model ülke yönetimi sundu. Hepsi yıkılmasına karşın( sosyalist doğu bloku ülkeler örneğin) o ayakta ve sonsuza dek ölmeyecek…
Size Ölmeyi Emrediyorum!
Bu emir, dünyayı değiştiren bir emir olmuştur. Bunu da 30 yaşlarında gencecik bir Osmanlı subayı olan yüce önderimiz Atatürk vermiştir. Ondan başkası da zaten o emri veremezdi…
Ölenlerin hiçbiri boşuna ölmedi…
Kefensiz gömüldüler lakin dünya savaş tarihinde hepsi kahraman olarak yerini aldı…
Askerlikte komutan olmak çok önemlidir. Herkes komutan olmaya çok özenir ancak komutan olabilmek herkese nasip olmaz. Rütbeleri en üst mercilere gelse bile komutanlık vasfı yoksa bulunduğu yeri enkaz olarak bırakır.
Komutan demek verdiği emir için gerektiğinde ölümü gözünü kırpmadan yerine getirecek cesaret ve bilinç ile bir duruşu olan üstün meziyetlere sahip olmak demektir…
Ancak böyle komutanlar böyle büyük emirleri verebilirler…
Böyle büyük bir emri verebilmek için gerekli en önemli şart, yasal ve haklılık zemini içinde kalmak yani vatanı, bayrağı ve namusu korumak anlamında ve haklılık yüzdesinin yüzde yüz olması şartıyla desteklenmesiyle ancak mümkündür…
“Mutlaka şu veya bu sebepler için milleti savaşa sürüklemek taraftarı değilim. Savaş zorunlu ve hayati olmalıdır. Hakiki düşüncem şudur: Ulusu savaşa götürünce vicdan azabı duymamalıyım. Öldüreceğiz diyenlere karşı, “ölmeyeceğiz” diye savaşa girebiliriz. Ancak, ulusun hayatı tehlikeye girmedikçe, savaş bir cinayettir. ” Mustafa Kemal Atatürk, 1923, Adana
Sevgi ve saygılarımla…