Demokrasi, piyasa ekonomisinin üzerine inşa edilmiş bir değerler sistemidir.
Seçimler, tek başına bu değerler sistemini özetlemez.
Seçimlerin, anti demokratizmin maskesi haine geldiği rejimler de vardır çünkü…
Sandık, her zaman ve her koşulda halkın iradesini yansıtan bir araç olmayabilir.
Sandık eşittir demokrasi demek yanıltıcı bir yaklaşımdır.
Çok partili ‘demokratik’ yaşama geçişimizin üzerinden 73 yıl geçti.
Geriye dönüp bakıyoruz.
73 yılık demokrasimizin 3 darbe ve birkaç darbe girişimi ile sandığı bile bir kenara atan karanlık dehlizlerden geçtiğini görüyoruz.
Demokrasiyi bir yana bırakın o kuru sandığı özlediğimiz zamanlar bile oldu.
Fetö’nün dinci darbe girişimi başarılı olsaydı sandığı özlediğimiz dönemlere bir yenisi daha eklenecekti…
Uçurumun kıyısından döndük…
Siyasal yaşamımız ayrıca darbe dönemleri dahil, hiçbir iktidarın kalıcı olmadığını öğretiyor bize…
Biri iniyor öteki çıkıyor…
İnip çıkanlar bazen dünya görüşleri bakımından ’benzer’ iktidarlar oluyor, bazen çok benzemeyen, bazen de beş benzemez !
Bu sonuncusunu çok ortaklı koalisyonlar dönemlerinde gördük ve yaşadık.
Türkiye şu an da koalisyonla yönetiliyor.
Cumhur ittifakı, milliyetçi muhafazakar koalisyonun öteki adı.
Niçin koalisyon ?
Çünkü, AKP artık tek başına ayaklarının üzerinde duramıyor, koltuk değneğine muhtaç !.
Nitekim AKP, Anayasayı da Cumurbaşkanlığı hükümet sistemini de MHP’nin aktif desteği ile yaşama geçirebildi.
Cumhur ittifakı yerel seçimde de yer yer sürecek.
Soru şu; Cumhur ittifakı yerel seçimde yüzde elliyi rahat geçen bir oy oranına kavuşabilecek mi?
MHP lideri Bahçeli geçenlerde ittifakın yüzde elli beşin altında oy alması halinde yeni sistemin tartışmalı hale geleceğini ima eden bir açıklama yaptı.
Anketlerin ortak diline inanmak lazım gelirse yüzde elli beş biraz zor !..
Anketler AKP’yi yüzde kırkın altında gösteriyor.
MHP’nin ise yüzde on birlik oyunu koruyacağı kuşkulu.
Cumhur ittifakı yüzde kırklarda gezinip üç mega kenti de kaybederse dağılır gider.
Bir erken seçim bile gündeme gelebilir…
Geçen seçimde yüzde yedi oranında oy kaybeden AKP haliyle böyle bir olası sonuçtan korkuyor.
Gazeteci kimliğimle 45 yıldır seçim gözlemlerim.
Böyle kritik dönemlerde iktidarların hırçınlaştığını çok gördüm ve yaşadım.
Korku, insan iradesinin dışında gelişen bir duygu…
Korkup korkmamak kişinin elinde değildir.
Ama, olası tepkilerini kontrol altında tutmak elindedir.
Deneylerim bana şunu öğretti:
Korkunun yol açtığı akıl, mantık ve hukuk dışı uygulamalar, orta vadede iktidarın zararlarına yol açıyor.
Hırçınlık, sonun başlangıcı oluyor…
Bunu hatırlatmanın tam sırasıdır.