Değerli okurlar,
Nicedir memleket, millet, devlet, halk ve yurttaş olarak, öyle bir noktaya gelindi ki;
sanki ne önceye aitlik var, ne bugün var;
sanki umursamazca akmakta zamanlar!
Sanki dünsüz, bugünsüz, yarınsız;
köksüz ve zamansız bir sürükleniş var!
Bir süredir yazılarımla burada siz değerli “Balıkesir24saat”okurları ile birlikteyim.
Yalnız öyle bir yerindeyiz ki zamanın;
yazarken de birçok dengeyi;
neyi, nasıl ifade etmeyi;
yazmakla yazamama arasındaki bıçak sırtı gibi olan çizgiyi, bir yerel basın organında yazıyor olup her birini-hepsini elbette gözetmekteyim.
Sadede gelirsek;
o da ülkemizde siyasetin bugün getirildiği en “tehlikeli” olan hali:
“Kimlikçi siyaseti!”
Ey okur, şaka değildir bu inan!
Farkına varılamazsa bir an önce bu tehlikenin, memleket, millet, halk olacaktır yanan yakılan!
İktidarın, ülkeye yaptığı en büyük kötülük “kimlikçi siyaseti” hep kaşımak oldu durmadan.
Ne yazık ki başarılı da olmuştur; her yapıya ve çoğu kafaya da bulaşmıştır bu “kimlikçi siyaset” ayrım yapmadan!
Ta en başta, yaparken büyük kurucu, milletin tarifini; “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına ‘Türk Milleti’ denir.” demedi mi?
Nasıl da ince eleyip sık dokumuş büyük kurtaran, kuran?
O günlerde de ve ileride de kaşınabilecek olan her türden “kimlikçiliğin” yerine “yurtsever ulusçuluğu” koyan.
Komşularımız da olan Ortadoğu ülkelerinin hali ortada!
Şu “kimlikçi siyaset”lerle her biri paramparça…
En acı örneği Irak’ta, Yemen’de, Libya’da…
Suriye’nin getirildiği o vahim nokta ise ortada.
Kan, gözyaşı, acı üstüne acı; insanlık çığlık çığlığa…
Emperyalizmin yerli ve bölgesel gerici işbirlikçi
güçleriyle, buralarda yürütülen vahşi siyasetlerin, var olan sözde siyasi partilerin, siyasi grupların hepsi, her birisi tam “kimlikçi.”
Ya dinci siyaset ya mezhepçi siyaset ya etnikçi ya da feodal bölgeci…
Ya Arapçı ya Türkmenci ya da Kürtçü siyasi parti!
Biri Sünnilerin partisi, diğeri Şii vb mezhep partisi!
Yani bütün bir toplum ya etnik, ya dinsel, mezhepçi ya da feodal bölgeci, gelenekçi olarak bölünüp, parçalanıp ayrışmış;
siyaset de buna göre şekil al(dırtıl)mış!
Ülkenin yeraltı, yer üstü coğrafyası, toprağı, nüfusu da bu bölünmeye uygun konumlan(dırıl)mış!
Arada bir “seçimler” de yapılmakta sözde de olsa!
Tabi ki Şiiler Şii; Sünniler de Sünni partisine; Kürtler Kürtlerin;
Araplar Arapların partisine;
Türkmenler de kendisininkine oy vermekte!
Kaç seçim olursa olsun, her kesimin nüfusu neyse, her birinin oyu da ona göre şekillenmekte.
Ne Şiiler, Sünnilerin partisine;
ne Araplar, Kürtlerin partisine ya da tersine, oy vermeyeceğine göre, bu durumda bir seçimin ne anlamı olabilir ki?
Sadece mevcut ayrılıkları daha da derinleştirip güncellemekte!
Her kimlikçi siyaset, kendininkini diğerleri karşısında konsolide etmekte yani iyice bir araya getirmekte, kemikleştirip bilemekte!
Sonuçlar ise her seçimde zaten baştan belli!
Koşullar her ne olursa olsun, bu kimlikçi partilerin birinden diğerine oy geçişleri mümkün de değil ki.
Durum böyle olunca da iş, giderek artık “bölünmeli”
deme noktasına gelmekte;
“iyisi mi bölünelim bari” denilmekte!
Her kesimin nüfusu neyse; herhangi bir seçimde de alacağı oyu, değişmemekte; sonuç önceden bilinmekte!
Bu böyle sürüp gidemeyeceğine göre de;
iş artık gelip dayatmakta; kaçınılmaz bölünmeye gelmekte.
Emperyalizm de zaten böyle istemekte!
Daha da ötesi, iç çatışmayı körüklemekte!
İşte “kimlikçi siyasetin” sonucu, bölünmüş bir Irak ya da Suriye…
Örnekler en yakınımızdaki komşularımızdan; lakin insan konduramıyor; insanın dili varmıyor elbet kendisi için olabileceği söylemeye…
İşte bu gerçeklerin ışığında görmeli, düşünmeli;
Cumhuriyetin ulusal kazanımlarını, kuruluş ayarlarını var gücümüzle yeniden diriltmeli.
Siyasal zemin, ne inanç ne mezhep, ne din-diyanet;
ne de etnik aidiyet üzerinden asla yürütülmemeli.
Yürütülmesi de hiçbir yerde, hiçbir nedenle görmezden gelinmemeli, hoş görülmemeli;
en küçük bir prim de verilmemeli.
“Kimlikçi siyaset” böler, ayrıştırır, çatıştırır.
Toplumsal dayanışmayı ortadan kaldırır.
Ülkemizin birliği, barışı ve refahı, demokrasi ve özgür basını, hukuku, adaletli gelir dağılımı için özgürlükçü demokrasi, çağdaş cumhuriyet için emek verilmeli.
Bunun için de en hayırlısı demokratik “halkçı toplumcu” siyaset.
Fakat en tehlikelisi, “kimlikçi siyaset” nokta