Kadın yıllar sonra unutmaya yüz tuttuğu anılarını yeniden yüreğine koyarak Marmaris’e doğru yol almaya başladı. İçinde derin anlamlı anlamsız bir sabırsızlık vardı. Bir an önce varacağı limana ulaşmak isterken, aynı zamanda yolun tadını çıkartmak istiyordu.
Onunla ilk defa bir gece kulübünde tanışmıştı. Adamın baştan çıkartıcı bir gülüşü vardı. Kendini düşündü ne kadar ürkek ve tedirgin olduğunu…
Gece kulübüne ilk gidişinin ne kadar belli olduğunu…
Yıllar sonra nereden gelmişti yüreğine bu anılar? Yaşanılan bunca şeyden sonra neden ille de gitmek istiyordu Marmaris’e?
Neden anlamsız yere hem tedirginlik hem tatlı bir heyecan hem bir karanlık vardı içinde?
Hayatı boyunca hep bir karanlık kovalamıştı kadını, aslında kadın karanlığı seçmişti. Karanlık derken kalbinde bir karanlık değil, olayların hep olumsuzluğunu görmek gibi.
Yol çok güzeldi. Yolun güzelliğine dalıp gitmek istiyordu. Sonra siyahın yakıştığı o adamı düşündü. Adamı siyahlarla gördüğünde aralarında ister istemez tatlı bir gülümseme geçiyor, kadın bakmak istemiyordu. Bakışlarından anlamlı anlamsızlıklar çıkarmasından korkuyordu. Kadının bakışları hayatına genel olarak hep sıkıntı katmıştı. Bunları düşündüğünde tatlı bir gülümseme geçti gözlerinden dudaklarına… çoğu zaman çok seviyordu kimsenin bilmediği dünyasını.
İşte tam bu noktada karanlığa düşüyordu. Karanlık ve siyah eş anlamlı değil miydi? Neden bu kadar farklı anlamlandırılıyordu.
Aklına siyah ve kara ile ilgili geçen hafta yaptığı araştırma geldi.
Siyah; ışığın tamamen emildiği ve yansıtılmadığı bir renkti. Bu nedenle içinde hiçbir renk karışımı bulundurmuyordu. Yohji Yamamoto’nun dediği gibi, “Siyah mütevazı ve kibirlidir. Siyah basit görünür ama gizemlidir. Ama her şeyden önce siyah şunu söyler. Seni rahatsız etmiyorum, sende beni rahatsız etme!” Siyah gerçekten derindi. Derinliklerine inildikçe gizemliydi. Her ne kadar sonsuz bir derinliği ifade etse ve gizemlerle dolu olsa da diğer yandan birçok din içinde sadakati, güveni, ciddiyeti ve adanmışlığın ifadesiydi.
Kara ise, genellikle koyu bir renk sağladığı ifade edilmekte idi. Bazen “kara” daha yumuşak veya mavi tonlu bir koyu renk anlamına gelebileceği yazıyordu. En çok kullandığımız ise “kara gün” ifadesi olmalıydı. Kara gün zor zamanları ifade için en çok kullandığımız ifadelerdendi. Sanki siyah gün dediğimizde aynı hissiyatı yaratmıyordu. Bir de Silvertris’in dediği gibi; “Bizi çevreleyen karanlık bize zarar veremez. Korkman gereken kendi kalbindeki karanlıktır.”
Gururla kalbini hiç karanlık koymadığını düşündü. İnsan olmanın özü karanlık düşünceler değildi.
Düşündüğünde hayattaki en zor olanı buydu. Kara günde geçerdi, karanlıklar da biterdi. Siyahın dehlizlerine dalıp çıkılabilirdi insan. Ama insanın kalbi karanlıklara bulanmış, kalbini karartmış ve bununla ilgili aklı sürekli siyah (derin) düşünceler üretiyor ise o insandan uzak durması gerektiğini bilirdi.
Kadının aklı zıp zıp oyuncağı gibiydi. Her zıplayan düşüncenin kafasına bir tokmak indirip düşüncelerini de kalbini de sakin tutmak istiyordu. Ama iki rengin de karanlıkla, ölümle ve gizemle ilişkili olduğu kesindi. Dini kıyafetlerin çoğu siyahtı. Saflığı içinde diğer renkleri barındırmadığı için mi böyle giyiliyordu? Bunu asla bilemeyecekti ama dinlerin insanın içindeki karanlıktan kurtarmak için var olduğuna inanmak isteyip yolun güzelliklerine dalmak istedi.
Teoman’ın yeni albümü “gecenin sonuna yolculuk” dinlemeye başladı. Uzak durmaya çalıştığı anılara dakikalar kalmıştı.
Yine aynı kulüpte buluşmaya karar vermişlerdi. Siyah hakkı kadınındı. Siyah deri ve dantel uyumundan harika bir elbise, yıllar öncesinden hediye edilen gülen ağlayan yüz kolyesi, uzun metal küpeleri ve koyu makyajı ile bu sefer yıllar önceki tedirgin kız gidip yerine kendinden emin bir kadın gelmişti. Kalbi normalin üzerinde atıyordu. Ama bunu yine de kontrol altında tutabilirdi. Kadın için hiç zor değildi.
Saat 00.00 gösterdiğinde girdi kulübe. Adam her zaman ki yerinde, masa yerine yine barın sol köşesini tercih etmişti. Her defasında kapıdan girişini izlemek için buraya oturuyorum demişti yıllar öncesinde. Her zaman ki gibi siyah tercihiydi, oysa bu sefer siyah olmamalıydı hakkı. Kadın için siyahın anlamını sadece o biliyordu. Siyah yakası yarıya kadar aralanmış gömleği deri pantolonu, kadının hediye ettiği zinciri, kıvrılmış ve gözünün üstüne düşmüş saçları, dilindeki pisinki ile hiç değişmemiş hiçbir şey yaşanmamış gibi bekliyordu kadını.
Kadını görür görmez ayağa kalktı ve yanına gelerek her zaman ki gülümsemesi fakat gözlerinin içindeki pişmanlıkla merhaba dedi. “Seni çok özledim” diyemedi kadın için bunun bir klişe olduğunu biliyordu. Kaldığımız yerden dedi.
Kadın adama baktı. Değişmemiş görülen adam da değişimlerin çok olduğunu yüzündeki çizgilerden anlayabiliyordu. Uzun zaman önce yapmak istediği şey adamın kendisini sarmasına izin verip kalp atışına kulak vermekti bu sefer kaçmayıp bunu yapacaktı. Bu düşüncelerle gece başlamıştı.
Adam hatırlıyor musun? Birbirimize bir söz vermiştik ne zaman uzaklaşsak, Leonardo da Vinci’nin bu sözünü düşünecektik. “Bir ressam her tuvale siyah bir dokunuşla başlamalıdır, çünkü doğadaki her şey ışığın maruz kaldığı yerler dışında karanlıktır.”
Bunu sormak için geldim siyah bir dokunuşu ışığınla renklendirebilir misin?
Müzik önerisi: https://youtu.be/qgaRVvAKoqQ