Akıl almaz bir trafik..
Üç saatte Sabiha Gökçen’e ancak ulaşabildim.
Uçak kesin kaçtı!..
Çünkü havaalanına kalkış saatine 10 dakika geç geldim..
Yapacak bi şey yok..
X-RAY’lerden falan sallana sallana geçiyorum.
Kendi kendime de konuşuyorum.
-Memleketin haline bak..Taksim’den burası taş çatlasa 45 dakika.. Biz geldik üç saat de!.. Yürüseydim Osmangazi köprüsünü bile geçmiştim..Hay ulaşım sistemine senin..
Bu arada havaalanında gezmeyi pek severim.
Nasıl olsa kaçtı diye “iniş-kalkış” levhasına bile bakmadım..
Salonda sık, sık yapılan “son çağrı” anonsları..
Aaaa.. Benim adımı anons ediyor!..
Koş Allah koş..
Nefes nefese 208 A kapısında kontuardayım.
Ve son yolcu olarak körükdeyim..
Ohh çok şükür ..
Sistem dediğin böyle olacak işte..
Tahmin ettiler otobüsün geciktiğini beklediler.
Önümde de bir adam “yetiştiniz” dedi.
Arkadan gülümseyerek “burası Türkiye” dedi.
Sanki düşüncelerimi biliyor da bana gönderme yapıyor mübarek..
Ben cevap verecek halde değilim ..
Kapıdaki yazıyı ancak okuyorum.
Uçak Airbus 330 ; bende nabız 130..
Uçağın kapısından geçer geçmez “1 A” ya oturdum çünkü son yolcuyum daha kimse gelmez!..
Kapıda kapandı zaten..
Adam da benim yanıma ..Küp oturdu..
Ben de bu arada yavaş, yavaş kendime geldim.
Baktım hostes su uzatıyor.
Teşekkür ettim.Beni mi beklediniz dedim.
Nazik bir şekilde..Hayır demedi de..
-Şanslısınız efendim.50 dakika rötarlıyız …
Niye beni beklesinler?..Sen Saray da danışman mısın ..Laf olsun işte…
Karga sürüleri varmış pistte..
Ben suyumu içtim. Adam dedi ki:
“Günde on bin adım atın..Kilo verin…
Rahat ve sağlıklı olursunuz”
Doğru söylüyor dedim içimden..
Canan hocanın eşimi acaba..
Dedim ki “Doktor musunuz?..”
-Yoo..Değilim ama doktorlarla çalışıyorum.
Adam bilmece gibi..
Çözmem lazım!..
İnmeden bu işi halletmeliyim..
Neyse “Ordan burdan nasıl bizim Nurdan” diye muhabbeti koyulaştırıp laf ederken ;
O “Ben Hastane sahibiyim” dedi ve bulmaca çözüldü erken..
Dopdolu bir adam.. Onlarca yatırımı var..
İkramları yedik bitti; O saydı, saydı bitmedi
Laflıyoruz..
Bir ara “Çok param var” dedi..
Hemen şeytan dürttü beni..
İnerken çantayı unutuyor mu dedim içimden..
Ulan unutur mu be!..İş insanı cin gibi..
İnanmayın, inanmayın..
Ben bırakırım ;O unutmaz!..
Neyse..
Devam etti..
-Hastaneyi para kazanmak için yapmadım.İnsanlara yararım olsun diye yaptım.Kökü zarar Hastanenin..
Allah allah..
Nasıl yani?..Gelenden para alınmıyor mu?..
Ben bir kere sizden sağlık hizmeti aldım para verdim, dedim..
-E canım sizden alırlar..Adam çıkınını almış yanına , sırtında anacığı..Dağ köyünden zar,zor gelmiş…Param yok demiş..Hadi gel de al..
Hadi git başka kapıya de.. Onun için bizde almıyoruz!..Çok böyle ameliyatlarını yaptığımız hastamız var!..
Geçenlerde ……..’da yalnız geziyorum.
Ben öyle pek insan içine çıkmam beni de pek tanımazlar.Nasıl olduysa iki kişi birden önüme geçti boynuma sarıldı. Şaşırdım. Biri elimi öpüyor diğeri karşıda duran on kişilik bir grup var onları çağırıyor. Meğer aile boyu onlara ücretsiz bakmışız.İnsanlar mutlu.”
Sallıyor mu acaba diye içimden geçirirken çok da inanmadım ama doğruluk payı vardır diye de inanmak istedim ne yalan söyleyeyim..
Ben soruyorum “O” anlatıyor..
Dedim ki :
“Siz hastanenin başında değilsiniz.Çok önemli bir iş yapılıyor.İnsan sağlığı birinci sırada ve öncelikli..Çalışan personel den hekim kalitesine kadar hassasiyetleri içinde barındıran bir iş..
Hasta kabulden başlayan davranıştan tutun, hijyen koşulların sağlanmasına kadar birçok parametre var.
Nasıl denetliyorsunuz hastaneyi?..”
Cevap:
“Ne yazık ki ben ülkemdeki denetim mekanizmasına inanmıyorum. Sistemin mantığı da kendisi gibi..”
Araya girdim..
-Nasıl yani?..Denetim yok mu hastanede?..
Yok canım olmaz olur mu!..7/24 denetimde..
-Kim yapıyor denetimi?..
Bir Alman şirketi “on line” sistem ile Almanya’dan denetliyor!..
***
Laf olsun; pazar olsun diye yazdım işte..
Sistem’i sorgularken “sağlık da çağ atladık” diyenlerin kulaklarını da çınlatmak istemiştim de..
Hoşça kalın..