featured

SINAV

 

Sınav; öğrencilerin, bir işe girmek isteyenlerin vb. bilgi derecesini anlamak için yapılan yoklama.

Mecaz anlam olarak ise; direnme, dayanma, bir güç gerektiren, sonuçta bir deneyim kazandıran zor durum.

İki anlamı da hayatımız açısından değerlendirelim ne dersiniz.

Sınav kelimesi anlam olarak bir kere “zor” kelimesi ile eşdeğer bir anlam taşımakta…

Belki aklımızda hayat hep zordur fikri buradan kalmıştır. “hayatta bir sınav değil mi? Bu hayata sınav için gelmedik mi?”

Bugün değinmek istediğim hayat sınavı değil, tabii ki çocuklarımızı daha okuma ve yazmayı öğrenmeden tabi tuttuğumuz sınavlar…

Serüven, sınav serüveni henüz daha çocuklarımız için ilkokulda okuma yazma öğrenmesi ile başlıyor.

Hemen 3 seçeneği olan test kitaplarına başlanıyor. Daha sonra gelsin deneme sınavları sıralamalar, kıyaslamalar, özel okul bursluluk sınavları…

Ortaokul yılları süreç yine aynı işliyor,

Lise yılları süreç hiç değişmiyor.

Sınav olmalı mı? Olmamalı mı? Bu tartışma oldukça yoğun olarak gündeme geliyor.

Tartışmaların birçoğu kısır döngü olarak devam ettiğini görüyoruz. Sıkıntı sınav mı? Yoksa bizlerin sınava yüklediğimiz anlamın çok büyük olması mı?

Gerçek olan bir şey var ise o da sınavın çocuklarımızda yarattığı; kaygı, stres ve travmalardır.

Sınav kaygısı ilk kez 1960’larda Richard Alpert tarafından bilimsel olarak araştırılmaya başlanmıştır.

Alpert’in araştırmalarına göre; fazla kaygılı kişilerde, sınav öncesinde tasalanma, etkili çalışabilmek için gerekli sağlıklı düşünme yeteneğini ve belleği olumsuz etkilerden, sınav esnasında da başarılı olmak için gereken zihin açıklığını engellemektedir.

Yani; zihinsel kaynaklar tek bir bilişsel iş –tasalanma- için harcandığında diğer bilgileri işlemek için yeterince kaynak kalmaz; sınavda çuvallama tasasına kapılmışsak, kafamızı soruların yanıtlarını bulmaya veremeyiz.

21’nci yüzyılın en önemli becerilerinden birisinin duygusal zekayı iyi kullanmak olduğunu daha önceki yazılarımda vurgulamıştım. Sınav kaygısı azaltmak veya sınav başarısını artırmak ile ilgili de aynı noktadayız aslında, duygularını iyi kullanabilen, duygularını iyi yönetebilen, iyimserliğini her şekilde koruyan çocuklar sınavların tamamında daha başarılı olacakları kesin…

Sınav hazırlık sürecinde az soru çözerek başarılı olan, çok soru çözdüğü halde başarısı istediği düzeyde olmayan çok sayıda öğrenci var. Bu durumun en önemli nedenlerinden biri, çocuğun kendisini öğrenilmiş çaresizlik dediğimiz;

* Yapamama tasası,

* Sınav çok zor ve ben yeterince iyi değilim algısı,

* Kaygı,

* Hala eksiklerim var,

* Odaklanamıyorum

* Arkadaşlarım benden daha iyi ve daha çok çalışıyorlar,

* Yeterince zeki değilim,

* Yorum yapamıyorum,

* Ben dikkatsizim,

* Konuyu biliyorum fakat sorularda kullanamıyorum,

* Soruları anlamıyorum gibi düşünceleri sıralayabilirim.

 Bizler hayata bakarken sadece kendi penceremizden, kendi ailemizden, kendi çevremizden bakıyoruz ve böyle de yansıtıyoruz.

Bazen başarılı olabilmek için, kendi kabuğumuzdan çıkıp, farklı hayatları, farklı tarzları, farklı kişilikleri, farklı başarıları izlememiz, tanımamız ve değerlendirmemiz gerekir.

Çok farklı grup ve öğrenciler ile çalıştım, çalışmaya da devam ediyorum. Her danışanım ayrı bir dünya…

Bugünlerde kendini dipsiz kuyulara atıp, kendisine atılan tüm ipleri reddedenler de yok değil. Aslında yaşadıkları ciddi kırılmalar, varoluş kırılması kendini fark etme kırılması diyorum ben buna…

Bıkkınlık, usanmak, rutinlik, sıradanlık daha neler sayabilirseniz.

Şöyle bir düşünsenize neredeyse yaptıkları tek şey sadece test çözmek, yaratıcılıklarının hayat enerjilerinin en yüksek olduğu bir süreçteler ama gün boyu evin içinde masa başında kendilerinden statik bir enerji ile test çözmelerini bekliyoruz.

Sınav hayatın bir gerçeği, bırakamayız vazgeçemeyiz ve değiştiremeyiz.

Sınava hazırlanırken öncelikle bu gerçekliği kabullenmek bizlere iyi gelecektir.

Daha sonrasında ise sınavın bizden ne istediğine bakmalıyız; sınav bizden bilgi, bilgiyi anlama, kullanma ve yorumlama becerilerini istiyor. O zaman sadece bilgimizi artırmak için değil bilgiyi anlamayı, hayat ile ilişkilendirmeyi ve özellikle de yorumlama becerisini kazanmak için neler yapabileceğimize bakmalıyız.

Sonrası mı sonrası sonuca giden bir yol tabii ki hiçbir yol taşsız olmadığı gibi, sürekli yukarı ve sürekli aşağıya ya da dümdüz ilerlemez.

Yolculuğumuzda taşlar geldiğinde yolumuzdan çekmek, inişler olduğunda iyimserlikle frene basabilmek, yokuşları tırmandıkça nefes kontrolü yapıp tepeden bakmamak da taşımamız gereken duygusal yetkinlikler olduğunu unutmamak gerekir.

Yıllardır sınav öğrencileri ile içli dışlı çalışan bir öğretmen olarak demem o ki; çocuğunuzun okuma, anlama ve yorumlama becerilerine sahip ise bunun üzerine sadece duygusal yetkinlikleri (kararlı, disiplinli, analizci, tespit yeteneği olan, özgüven vb) koyması sınav sürecinde en büyük artısı olacaktır. Bilgiye çocuklarımızın çoğunluğu sahip sadece sıkıntıları bu bilgiyle ne yapacakları ve nasıl yapacakları…

Çocuklarımızın sınav sürecinde başarılı olabilmeleri için; iyi ruh hali, mutluluk, öğrenme hevesi ve coşku mutlaka yanlarında olmalıdır. Mutlu, iyimser ve coşkulu olmaları süreçteki performanslarını ve zihinsel verimliliklerini artıracaktır

Müzik önerisi: https://youtu.be/oUBQPIk9Wh8

 

 

0
sevdim_bunu
Sevdim Bunu
0
_ok_sevdim_bunu
Çok Sevdim Bunu
0
g_ld_rd_
Güldürdü
0
karars_z_m
Kararsızım
0
bu_ne_bi_im_bi_ey
Bu Ne Biçim Bişey
0
k_zd_rd_n_z_beni
Kızdırdınız Beni
SINAV
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Balikesir24saat ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!