Hepimiz öğrendik. Pandemi, epidemi, virüs, reseptör vb. kavramların ne olduğunu. Bu tartışmaların iyi tarafı, toplumsal kaygıda da ve buna bağlı olarak toplumsal bilinçlenmede artışa neden oldu. Sevindirici olan sonuç, bu kaygı nedeni ile salgın önlemlerine uyumda büyük oranda artış olmasıdır. Çok net ve artık tartışılmaz olan şey, bu salgın olayının abartılı veya şişirilmiş bir kaygı, vs. olmadığı gerçek ve ciddi bir tehdit olduğu bilgisidir. Sevindirici olan toplumun çoğunluğunun bu konuda salgın önlemlerine sahip çıkması ve bu sahip çıkma oranının her gün artmasıdır.
Salı akşamı resmi olarak açıklanan ekonomik önlemler ile bugüne dek açıklanan resmi tıbbi haberler ve gözlemlediğimiz tıbbi sonuçlar hakkında yazmak istiyorum.
Tıbbi önlemlerde, açıklanan tetkik yapılacak laboratuvar sayısı ve Balıkesir gibi illerde alınacak kan tahlil sonuçlarının Ankara merkezli laboratuvarlarda değerlendirilecek olması gibi kararlar bir çelişki oluşturmakta. Salgına hızlı müdahalede bulunmayı engelleyebilecek bir karar bu. Maske temini, dezenfektan ve koruyucu giysi bulma vb. gibi tedavi ve korunmada çok etkili olan tıbbi süreçler ve tedavi ve tanı için gerekli olan malzemeler ile ilgili de hem fiyat artışları, hem de malzeme temin etme süreçlerinde düzensizlik, yetersizlik ve hatta kaos olarak adlandırılabilecek bir durum var. Bu kaotik tabloda, özellikle sağlık personelinin artan ve daha da artacağı kesin olan hasta yükü ile baş edebilecek tıbbi malzemeye, tıbbi kadro desteğine, hasta değerlendirme, ayırma ve yatırma için geniş sağlık kurum alanlarına ve bunlar gibi pek çok ayrıntı için bu ayrıntıların hepsini belirleyen bir “salgın planı kriz yönetimi” politikasına gereksinimi var.
Şehir hastanesini alarma geçirmek, bir salgına hazırlanmak için çok iyi bir plan gibi durmuyor. Kaçınılmaz olarak yayılan ve iyi olasılıklarda altı ay (İngiltere açıklaması) ya da kötü senaryolara göre dalgalanarak onsekiz aydan (Amerikan açıklaması) bahseden değişik ülkelere ait raporlara göre düşünmeliyiz. Sağlık açısından, sağlık personeline destek, malzeme temini gibi önlemler, insanları ölebileceği bir göreve gönderiyorsun ama hukuken korumuyorsun. Bu mümkün değil, ayrıntılı yazacağım.. Örneğin, okulların açık olmadığı ve eğitime ara verilen bir dönemde yirmibin öğretmen atamak yerine üç veya beş ay için, aynı kadrolar geçici olarak yeni mezun veya emekli olan sağlık personeli için kullanılabilirdi. Bu personelin yaşadığı yerlerde sağlık hizmetine destek olması amacıyla geçici istihdamı çok kolaydı. Ve bu halen yapılabilir. Çünkü bir yoğun bakım yatağı, en az ikibuçuk personel demek 24 saat üzerinden bakıldığında. Bir hemşire, solunum tüpü takılmış en fazla beş yoğun bakım yatağına tıbbi hizmet verebilir diye hesap yapın, açığı anlayabilirsiniz. Benzer bir şekilde, tıbbi testlerin herkese ve ücretsiz yapılması gerekli. Hastalık testi pozitif çıkanlar evde izole edilmeli, ancak belirgin sıkıntı çekenler yataklı birimlere veya bakım ünitelerine alınmalı. Bunun içinde belirlenmiş hastahanelerdeki tüm yataklı birimler buna tahsis edilmeli. Yoksa hasta sayısına yetişmek mümkün olamaz. Bir sorun da “gündelik hasta” ne yapacak? Doğum yapacaksam, ayağım kırıldı ise ne olacak? hem covid-19 pozitif, hem trafik kazasında yaralı isem ne yapacağım ? ne yapacağız ? teknik ekiplerin, halk sağlığı uzmanlarının hazırlayacağı “triyaj” denen hasta sınıflandırma ve tedavi planlamalarına çok ihtiyaç var. Gündelik sağlık sorunlarının desteklenmesi çok önemli, çünkü desteklenmeyen her hasta, sosyal, ailevi ve ekonomik görevlerinde de ciddi sorun ve verim kaybı yaşayacaktır. Hiç kimse ayağı kırık bir öğretmen, diş apsesi olan bir hemşire veya bel fıtığı olan bir işçiden verim alamaz.
Bu kriz alanlarında devletin bir planlaması ve yönlendirmemesinin olmaması, bir planlama varsa da açık ve görünür bir şekilde paylaşılmaması dedikoduları, belirsizliği ve doğal olarak kaygıyı arttıracaktır. Umarım, yakında daha net planlama ve uygulamalar görebiliriz.
Böyle bakınca, kısa vadeli değil uzun süreli bir savaş ile karşı karşıyayız. İnsanları bir ay evde tutmak bile ciddi sosyoekonomik yükler ve hatta bazı alanlarda yıkıcı sonuçlar demek. Açıklanan ekonomik paket, daha çok “şirket” temelli destek veriyor gibi, ancak sorun küçük esnaf, serbest çalışan ve emekçi kesimde. Sokaktaki tost satan büfe, çay ocağı vb. 2-5 kişi arası istihdam eden yerleri üç ila altı ay çalıştırmayacaksanız, aynı süre ve hatta daha uzun süre vergileri ve SGK primlerini almayın, çalışmadığı sürede işçilerin ücretini işsizlik fonundan verin. Bu fonlar bu kriz zamanları için oluşturulmadı mı? Hollanda devleti örneğinde, sadece vergi almamakla kalmıyor devlet, üç ay süre ile kayıpları karşılayacağını söylüyor. Bu kadar kapitalist ve paraya değer veren toplumlar da bile bunu yapma nedeni, sistemin yıkılmasının getireceği maliyeti ve sonuçlarını görmeleri. Eğer bunu yapmaz ve “işçi çıkarmak” ile “iflas etmek” arasında seçim yapmak zorunda kalan bir politikayı kendi halkımıza dayatırsak, tekrar toparlanmak aylar alabilir ama sosyoekonomik olarak toparlanmak çok daha uzun sürer. Bir lokantayı, oteli, özel okulu veya dershaneyi bir gecede kapatabilir ve bir ayda iflasa sürükleyebilirsiniz, ama aynı ticari kurumu tekrar kurmak aylar veya ticari kapasite ve marka değeri olarak kurmak yıllarınızı alabilir. Bu konuda acilen, ama çok çok acilen tedbir ve planlama önlemlerine gerek var. Ve aynı hızda da bu önlemlerin uygulamaya geçmesine gerek var. Cumhuriyet tarihinin, halkın en borçlu olduğu döneminde, insanlara “ekmek tekneni kapat” demek, çok akıllıca bir söylem değil. Bankalar ve devlet alacaklarını aynı süre ertelemediği takdirde oldukça yıkıcı kararlara dönüşebilir bu politika, hatta devletin, bu kriz geçene dek ertelemesi değil, almaması daha mantıklı olabilir.
Bireysel olarak önlemlere gelince, panik halinden çıkmak lazım artık. Hastalığa engel olamadık ve geldi artık, herkesin enfekte olacağını varsaymak lazım. Asıl soru şu, yaşamımı ve işlevselliğimi nasıl sürdürebilirim. Artık daha deneyimliyiz. C vitamini ve D3 vitamini desteği, hasta iken çinko ve kinin (20 mart ta FDA onayladı faydalı olduğunu) almak faydalı. Kinini alabileceğiniz en iyi kaynak, bildiğimiz tonikler, içlerinde var. Altmış yaş üstüne ve çocuklara ücretsiz yapılan zatürre aşısını ihmal etmemek zaten alınması gereken önlemler. Dışarı çıkarken eldiven ve maske takmak, ev ve iş ortamını pulvarizatör kullanarak sterilize etmek de işe yarayabilir. Bu önlemler dışındaki her türlü panik veya ek önlem verim, para ve zaman kaybı duruyor ki buna tahammülümüz yok bireyler, toplum ve ekonomik olarak. Bilgiler netleştikçe tekrar ekler yapacağım. Sağlıkla kalın.