Her insan yaşadığı sürece gerçek aşkın hayalini kurar.
Gece gündüz, hayatımız boyunca gerçek aşkı arar dururuz.
Bazen bulamaz, bazen bulur, bazen de kaybederiz.
“Yolculuklar sonunda aşıklar buluşur” der SHAKESPEARE
“Aşkın gözü kördür “diyen yine SHAKESPEARE
Aşkın yaşamımızı değiştirecek belirleme gücü karşısında hayrete düşmemek mümkün değil.
En güzel aşk, hesapsız olandır.
Altında bir şey yokken boşluğa atlamak gibi.
Karşılıklı saygı, güven anlayış ve sevgi üzerine kurulu.
Birbirini olduğu gibi kabul etmek, sorunları birlikte aşmak, birbirini tamamlamaktır gerçek aşk.
Sadece ve sadece aşkına teslim olunacak, özgürleştirecek, aşkın cesur olmak olduğunu anlatacak biri gerek.
Gözün kapalıyken bile güvenebileceğin biri.
Bazılarına göre aşk anlamsız biçimde gelip geçicidir.
Bazılarına göre vazgeçilmezdir.
Çoğu aşk hikayesi birbirine aşık iki insan hakkındadır.
Ya diğerleri?
Tek başına aşık olanlarımız.
Tek taraflı sevenler, hiç sevilmeyenler.
Saçlarını kaç kere kestirirsen kestir, kaç spor salonuna gidersen git, arkadaşlarınla kaç kadeh içersen iç, sızısı hiç geçmeyen türden.
Bir başka aşk çeşidi, İslam mistisizmin bir yorumu olarak, Allah’a yönelik derin bir sevgi ve bağlılık ifade edilen bir aşk anlayışını içeren türde.
Bu aşk, insanı maddi dünyadan soyutlayarak manevi bir birliktelik anlayışını temsil eder.
Tasavvufi aşk, Allah’a duyulan özlemle nefsi terbiye, özden geçme ve kul sevgisinden ilahi sevgiye ulaşma sürecini içerir.
Mevlana Celaleddin Rumi “Mesnevi” adlı eserinde aşkın derinliklerine ve ilahi sevgiye duyulan özlemi çok güzel ifade etmiştir.
Hangi tür aşk olursa olsun aşk kalbinizi ve ruhunuzu vermenizdir.
Aşk deyince, büyük usta Can Yücel’i anmamak olmaz.
Ve onunla bitirelim ve sözünün üstüne söz koymayalım.
*Sevmek, seviyorum demek değil,
Yüreğinde hissetmektir.
Ve aşk illa yanında olanı sevmek değil,
Bazen de gelmeyecek birini beklemektir.*
İlk aşkım cok koştum kaybetdim kader ❤️❤️