1. Haberler
  2. YAZARLAR
  3. SEVGİ AKTİF BİR EYLEMDİR

SEVGİ AKTİF BİR EYLEMDİR

featured

Sevgi, geniş anlamda çok yönlü ve evrensel bir bağ, bağlanma, ilgi, saygı ve anlayış hissidir. Bu duygu sadece romantik ya da bireysel bir kavram değil, insanları, doğayı, tüm canlıları ve yaşamı kapsayan, bir arada tutan, motive eden ve dünyayı yaşanabilir bir yer kılan sihirli güçtür. İnsanlar arasında aidiyet duygusu yaratır ve ortak bir insanlık paydası üzerinden bağlantı sağlar.

Evrensel sevgi; ırklara, dinlere, cinsiyetlere, sınıflara bakmaksızın tüm insanlara değer vermeyi, onlara önemli olduklarını hissettirmeyi ve herkesin eşit haklara sahip olması gerektiğini savunur.

Sevgi, şefkatli bir yaklaşım sergilemeyi içerir. Empati, sevginin önemli bir boyutudur çünkü sevgi yalnızca başkalarını anlamakla kalmaz, onların iyiliği için bir şeyler yapmayı da gerektirir. Böylece insanlar, birbirlerinin duygusal, fiziksel ve psikolojik iyiliğini gözetir.

Sevgi, sadece bir duygu değil, karşıdaki kişiye değer verme ve saygı gösterme ile şekillenir.

Birini sevmek, onun kimliğine, düşüncelerine ve haklarına saygı göstermeyi gerektirir.

Sevgi, yeri geldiğinde başkalarının ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarının önüne koyabilme kapasitesidir. Zaman, enerji veya kaynakların fedakârca paylaşılması demektir.
Aile, arkadaşlık, evlilik gibi ilişkilerde sevgi, zorluklara karşı dayanma, birbirine destek olma ve birbirine bağlı kalma anlamına gelir. Sadakat, sevgiye dayalı ilişkilerin sürekliliğini sağlar.
Sevgi, insanların yaratıcı ve üretken olmasına da ilham verir. Aşk, sanat, edebiyat, müzik gibi yaratıcı alanlarda sevgi derin bir etkendir. Yaşamı daha anlamlı ve değerli kılmak için onları harekete geçirir.

Sadece başkalarına duyulan bir duygu değildir sevgi. Kendine duyulan sevgi de önemlidir. Özsaygı, öz değer ve öz şefkat, kişinin kendisine karşı nazik, anlayışlı ve saygılı olmasını sağlar. Kendine olan sevgi, sağlıklı sınırlar koymayı, ruhsal dengeyi ve iç huzuru korumayı gerektirir.

Peki, insanlık gittikçe sevgiden uzaklaşıyor mu?

Bunca savaş, bunca kıyım, şiddet ve zulmün sebebi nedir?

Modern toplumlarda bireysel çıkarlar, maddi kazanç, hırs ve statü, sevgi ve paylaşımın önüne geçti. “Ben olsam ne hissederdim?” yerine hâkim olan, “Bana ne faydası var?” anlayışı, insanları birbirinden uzaklaştırıyor.

Sadece “benim hayatım iyi” demek yerine, başkalarının acısını da kendi acımız gibi hissetmeyi öğrenmek gerekir.

Unutmayalım ki kendi konforumuzu terk etmediğimiz sürece dünya barışı sağlanamaz! Çünkü şefkat de sevgi gibi aktif bir eylemdir. Ancak kendisini güvende hissedemeyen insan, sevgi yerine daha çok şüphe, korku ve savunmacı tavırlar geliştirir.

Ne yazık ki tarih boyunca yaşanan savaşlar, soykırımlar, sömürüler, ekonomik krizler ve toplumsal eşitsizlikler kolektif bilinçaltımızda derin izler bıraktı. Ve insanları da gittikçe bencil, içe kapanık ve toplumsal olaylara duyarsız hale getirdi. “Ben ne yapabilirim ki?” düşüncesiyle, insanlar eylem yerine umutsuzluk ve kayıtsızlık içine girdi.
Oysa küçücük bir eylem bile büyük bir değişimin başlangıcı olabilir, ancak insanlar genellikle değişimin büyük bir çabayla gelmesi gerektiğini düşünüp harekete geçmiyorlar.

Her ne kadar sosyal medya ve teknoloji, uzağı yakın etse de aynı zamanda toplumda duygusal mesafeler yarattı. Yüz yüze iletişim azaldıkça, insanlar birbirine daha az empati duyar oldu.

Dünyadaki politik ve ekonomik sistemler sevgi ve dayanışma yerine genellikle rekabete, güç savaşlarına ve çıkar çatışmalarına dayanır. Medya ve siyasetin çoğu zaman korku ve nefret söylemi, insanları birlik yerine ayrışmaya yönlendirir, bölünmeler ve kutuplaşmalar körüklenir.

Kısaca değerler ve erdemlerin zayıflaması karşısında insanlar, sevgiyi bir gereklilik değil bir lüks olarak görmeye başladı ve “Sevgi yerine güç, merhamet yerine sertlik” anlayışı yaygınlaştı.

Peki, sevgiye dönüş mümkün mü?

Elbette! Sevgi kaybolan bir şey değil ki, insanın doğasında var ve yeniden keşfedilmesi gereken bir duygu. Ancak onu beslemek ve büyütmek için bilinçli bir çaba, yani sevgiyi sadece hissetmek değil bilinçli olarak üretmek ve paylaşmak gerekir. Başka bir ifade ile sevgi, bir kas gibidir ve ne kadar kullanırsak o kadar güçlenir.

Empatiyi artırmak, dayanışmayı güçlendirmek, bencillikten uzaklaşmak, teknolojiyi bilinçli kullanmak, manevi ve ahlaki değerlere önem vermek, doğaya, hayvanlara ve ekosisteme sevgi göstermek, dünya üzerindeki kaynakları bencilce kullanmak yerine, gelecek nesilleri düşünerek hareket etmek sevgiye giden yoldur…

Gerçek sevgi bazen adaletsizliğe karşı durmayı ve cesur olmayı gerektirir. Martin Luther King ve Gandhi gibi barışçıl liderler, sevgiyi bir silah olarak kullandı ve toplumları dönüştürdü.

Haksızlıklara ve nefret söylemlerine karşı susmak yerine, sevgiyle direndiler.
Sevgi sadece duygusal bir kavram değil, bilinçli bir seçimdir. Eğitim, diyalog, sanat, müzik gibi kültürel araçlarla sevgiyi yaymak mümkündür. Önyargıları kırmak, farklı kültürlerden insanlarla tanışmak ve karşılıklı anlayışı artırmak dünya barışına da katkı sağlar.

Gerçek sevgi, sadece hissetmek değil, harekete geçmektir. Eğer dünya barışı isteniyorsa, bu sadece dua etmek veya iyi dileklerde bulunmakla olmaz. Bilgiyle, empatiyle, adaletle ve bilinçli bir çabayla ancak sevgiye dayalı bir dünya kurulabilir.

Peki, insanın doğasında var olan bu sevginin kolektif ve dönüştürücü bir güce ulaşmasının önündeki engel, sizce nedir?

1
sevdim_bunu
Sevdim Bunu
0
_ok_sevdim_bunu
Çok Sevdim Bunu
0
g_ld_rd_
Güldürdü
0
karars_z_m
Kararsızım
0
bu_ne_bi_im_bi_ey
Bu Ne Biçim Bişey
0
k_zd_rd_n_z_beni
Kızdırdınız Beni
SEVGİ AKTİF BİR EYLEMDİR
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Balikesir24saat ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!