İnsan havsalasının almadığı o yazıyı okuyunca ister istemez aklımıza MFÖ’nün “peki peki anladık sen neymişsin be abi” şarkısı geldi.
Geçtiğimiz 27 Şubat’ta, ulusal bir gazetede yayınlandı.
Sanırız, Cumhuriyetimizin hiçbir savcısı okumamış olmalı ki bu coşarak gidiş devam ediyor.
O günden beri yazıyı tekrar tekrar okuduk ama nasıl yorumlayacağımızı, neresinden tutacağımızı bilemedik.
“Yeni Anayasaya Dair” başlığı ile yayınlanan yazıda tüm kötülükler “Laiklik” ilkesine yapıştırılmış iyi mi?
Bakın neler döktürmüş yazıyı kaleme alan zat, birkaç cümleyle aktaralım:
“Türkiye bir sömürge devleti değildir, yeni bir anayasa yapması gerekiyor”
(Aksayan, değiştirilen yönleriyle demek ki 1982 Anayasası bizim anayasamız değil, başkaları yaptı, o gün bugün biz sömürgeyiz)
“Öyle bir anayasa yapılsın ki, o anayasayı ülkede yaşayan hiç kimse değiştirmeyi düşünmesin”
(İki açıdan bakalım bu yoruma:
Birincisi; anayasa hukuk normudur, nihayetinde sosyal bilimdir, sosyal bilimler her daim gelişim ve değişim içindedir, bunu durdurmak veya engellemek mümkün değildir. Dolayısıyla ihtiyaç varsa her zaman anayasa maddeleri değişebilir.
Ama ikinci bakış açısıyla şöyle de diyebiliriz:
Amenna, değişmesin, Anayasa’da sadece ilk dört madde olsun. İngiltere’de yazılı bir anayasa var mı, yok. Bize de ilk dört madde yeter. Çünkü anayasa devletin temelidir. Bizim temelimiz de ilk 4’dür. Diğerleri yasalarla da şekillenir, ki zaten 1982 Anayasası bu haliyle bile uygulansa pek çok sorunumuz çözülür. Bu kadar “ama” içeren bir anayasanın hükümleri dahi uygulamadaki aksaklıkları aratmaktadır. Haliyle zat-ı muhteremin isteği ilk dört madde ile giderilebilir.)
“Anayasada laiklik kaldırılmayacaksa yeni anayasaya gerek yok”
(E bu neyin çağrısı şimdi. Karnındakini çıkarmış muhterem. Dert döndü dolaştı geldi laikliğe. Devam ediyor, iyice gaza basmış çünkü bundan sonra)
“ Yeni anayasa İslam anayasası olacağı için laiklik zaten yer almaz. Laikliği kaldırmak politikacıların ve devleti yönetenlerin dürüst olmasını sağlar. Devlette çalışanların dürüst olmasını sağlar. Kimse devleti ve milleti hortumlayamaz. Çünkü laiklik din ile devlet işlerini ayırıyor. Normal vatandaşken İslam’a uygun yaşayabilirsin ama devlete girdiğin an dini dışarıda bırakacaksın diyor laiklik. Böylece dini dışarıda bırakan yönetici ve kamu çalışanları milleti ve devleti hortumlamaya müsait hale geliyor. Yöneticiler devleti hortumluyor. Bakanlar, milletvekili hortumluyor. Torpil, adam kayırma, rüşvet, ihale kovalama..bunların hepsi yapılıyor. Torpil hukuk haline geliyor laiklikle. Laiklik kul hakkı kavramını tanımıyor. Kul hakkı bilmeyen laiklik kul hakkı yiyenleri ne yapacak? Laiklik Allah korkusunu, ahiret inancını tanımıyor.Laiklik hortumcuyu ancak destekler, ceza veremez…. Laiklik varsa adaletsizlik kaçınılmaz. Laiklik adalet kavramını tanımıyor. Adalet dini bir kavram. Devletten dini dışarı alan laiklikle nasıl adalet sağlayacaksınız, sağlanamaz.”
(İşte insan havsalasının almadığı an… Ne varsa yüklemiş laikliğe… Yolsuzlukların sebebi de laiklikmiş, rüşvetin de… Yani laiklik olmasa ülkede rüşvet alan, ihale kapan, adam kayıran, koltuğa yapışan, siyaset ile cukkalanan kalmayacakmış… Bu satırların 2021’in Şubat ayında yazılabildiğini de gördük ama Cumhuriyetimin savcıları görüyorlar mı bilmiyoruz)
“Devletin yönetim şekli İslam Cumhuriyeti”
(İkinci bakla da çıktı, Türkiye Cumhuriyeti gitti, İslam Cumhuriyeti geldi. Son zamanlarda hilafet çığlıkları da artmıştı, hatta küçücük çocukları kamera karşısına geçirip hilafeti kurun çağrıları da yapılıyordu sosyal medya aracılığı ile.. Ve ne hikmetse BTK’nın, Sulh Ceza Hakimliklerinin şak diye durdurma, kapatma kararı verebildiği ülkemizde bu videolar ve paylaşımlar gırla devam ediyor halen.)
“Devletin yönetimi: Devleti yöneten mutlaka Müslüman Türk olur. Devletin yöneticisi Hükümdar, halife, padişah, sultan olabilir. Devlet yöneticisinin seçimi: İslam alimlerinden oluşan kurulun kararıyla alim derecesinde, bilgili bir sanat yeteneği olan, medrese mezunu, en az kırk yaşında, evli, çocuklu bir erkek Müslüman Türk hükümdar olarak seçilir. Müslüman halkın tercihine sunulur. Dinsizler ve diğer dine mensup olanlar oy kullanamaz, ülkede parti ve benzeri oluşum olamaz. Seçim partisizdir.”
(Bu satırlar geçen hafta bir ulusal gazetemizde çıktı, köşe yazısı olarak…. Beyniniz ne kadar alabildi, ne kadar aklınıza oturtabildiniz bilmiyoruz ama tek derdimiz meğer laiklikmiş. Laiklik giderse, Türkiye Cumhuriyeti kalkarsa, bir de üstüne halifelik gelirse…
Rüşvet, yolsuzluk, ihale, avanta, hortum hepsi kalkacakmış…
Sen neymişsin be laiklik?!
Alp KAAN’ın tüm yazıları için tıklayın…