Sevgili Esma Kudar; bugüne kadar çok sayıda sergiye katılan, resim yarışmalarında jüri üyeliği yapan ve ödüller kazanan bir ressam, resim öğretmeni, küratör ve sanat yöneticisi. Deyim yerindeyse, on elinde on marifete sahip değerli bir sanatçımız. Kendisi, sanatçı kimliğinin yanı sıra hayata karşı duruşu ile de pozitif enerji yaymaktır. İnsanlara umudu aşılamaktadır.
Daha birçok özelliğiyle de başta sanat dünyası olmak üzere pek çok kimsenin takdirini ve desteğini kazanan sanatçımız, sembol kültürünün bir temsilcisi. Sembolleri insanlara tanıtarak, onların hayatına yeni pencereler açma amacıyla çalışmalarını gerçekleştirmektedir. Çok daha doğrusu, hayata resim yapmaya gelen biri olarak yaşam yolculuğunu sürdürmektedir.
Sevgili okurlarım, sağolsun değerli sanatçımız Esma Kudar onca yoğunluğunun arasında beni kırmadı. Kendisinin anlayışı ve hoş görüsü sayesinde samimi, içten bir sohbetin parçası olabildim. Bana bu fırsatı sunduğu için, kendisine sizlerin huzurunda teşekkürlerimi sunuyorum. Şimdi gelin hep birlikte güzel sanatçımızın, azmi ve üretkenliği ile hepimize ilham veren yaşam öyküsüne konuk olalım.
Esma Kudar, Balıkesir’in Edremit’e bağlı Tahtakuşlar Köyü’nden çıkıp, uluslararası sanat çevrelerinin de dikkatini çekti. Birçok eseri ile ödüller kazandı. Bize adeta bir film gibi olan yaşam öykünüzü anlatabilir misiniz?
Çocukluğumdan beri kültür ve sanatın içinde büyüdüm. İlk fırçayı bana ressam ve heykeltraş Selim Turan verdi. Hayatımda hatırladığım en eski anılarımdan biridir, bu olay. İlk sergimi ailemin kurduğu Tahtakuşlar Özel Etnografya Galerisi’nde açtım. Sanatçı Öykü Gürman da lise yaşlarındaydı ve bize açılışta harika bir keman dinletisi sunmuştu. Yıllarca birçok sergi ve yarışma içinde bulundum.
Tahtakuşlar Özel Etnografya Galerisi bünyesinde bulunan Selim Turan Sanat Galerisi’nin yöneticiliğini ve küratörlüğünü yaptım. Uluslarararası Azerbaycan Dede Korkut Milli Vakfı, galeride ki uluslararası sanat etkinlikleri dolayısıyla 2017 yılında dedem Alibey Kudar’a, Büyük Altın Ödülü takdim etti.
Sergi açılışında dedemin bu ödülü bana vererek ‘Bundan sonra bayrağı sen devralacaksın.’ demesi beni bir taraftan çok mutlu ederken, bir taraftan da büyük bir sorumluluk aldığımı hissettirdi. O an benim hayatımın dönüm noktalarından biriydi diyebilirim. O günden sonra hep daha iyisini, hep daha fazlasını yapmak için çalıştım.
Öğrencilerimle Yeditepe Üniversitesi’nin öncülüğünü yaptığı Dünya Çocuk Sergisi, (Bakü/Azerbaycan) Dünya Resim Yarışması, Azerbaycan Milli Eğitim Bakanlığı’nın düzenlediği Nizami Gencevi Uluslarararası Çocuk Yarışması gibi sergi ve yarışmalarda bulunduk, ödüller aldık. 2021 yılında Azerbaycan Milli Eğitim Bakanlığı’nın desteğini aldığımız Matematik-Resim (Çizgilerde Oran-Orantı) Projesi’ni gerçekleştirdik. Son olarak Rusya, Moskova Devlet Üniversitesi Botanik Bahçesi’nde açılan Nature Of The World Uluslarararası Çocuk Projesi’nden bir ödül kazandık.
Kendimi bildim bileli, beni tanıyan herkes ressam olmak istediğimi bilir. Bunun için de hep çalıştım. Bir yerlerde bir başarı varsa, çalışma azmimin yanında ailemin kurduğu galerinin de payı büyüktür. Tanıdığım yüzlerce sanatçı bana yol gösterdi, öncülük etti.
Resim yapmaya ne zaman başladınız? Sizi resim yapmaya yönlendiren ne oldu?
Resme başlamamda ressam ve heykeltraş Selim Turan’ın etkisi çok büyüktür. Sonrasında ailemin kurduğu galeri bu yolda bana hep ışık ve yetişmem için en güzel kültür sanat merkezi oldu. Öğrencilik hayatımda hep başarılı bir öğrenciydim. Ancak gönlümde yatan şey ressamlıktı. Uzaktan bakınca ailenin desteği ve şanslı olduğum düşüncesi insanlarda genel olarak oluşan bir yargı. Ancak durum bundan ibaret değil sadece. Bugün buradaki noktaya gelebilmek için uzun saatler çalışmak, hırs, fedakârlık, yeri geldiğinde sancılı geçen engelli yollar oldu. Sadece şunu çok iyi biliyorum. Ben Dünya’ya resim yapmak için gelmişim.
Bir ressam olarak etkilendiğiniz bir sanatçı var mı? Hangi ressamlardan etkilendiniz?
Sanatın her alanında üreten ve çalışan herkese saygım ve hayranlığım var. Çünkü sanat yapmak ve sanatçı olabilmek (gerçekten buna hayatını adamak ve kendisi için , çevresi için değil tüm insanlık ve Dünya için uğraşısı olmak) saygı duyulması ve desteklenmesi gereken bir şey.
Geçmişe bakalım, büyük sanatçılar hep zor hayatlar yaşamış. Ama güzel ve kutsal olan şu ki; yaşarken değil öldüklerinde bile yaşamaya devam edebilen insanlar olmuşlardır. İnsanlar hep sonsuz olmak istiyor. Ama bunun sadece fiziki tarafıyla ilgileniyor. Oysaki düşünceler ölümsüz olur, durumlar sonsuz olur, olaylar zaman olgusuna meydan okur.
Beni resme yönlendiren tam olarak şudur demem gerekiyorsa ‘Beni resme başlatan şeyler farklı olsa da, bu Dünya’da yaşarken değil öldükten sonra da yaşayacak bir şey yapma düşüncesi hala bu işi yapmam için en önemli şey.’ diyebilirim. Ama bir sanatçı biraz farklıdır. Yaptığı eserler ve eserlerindeki farklı disiplinleri işleyişiyle M. C. Escher’in ayrı bir yeri var, benim için.
Yaşadığı coğrafyanın sanatçıyı ve sanatını yönlendirdiği düşüncesine katılır mısınız? Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Elbette etkiliyor. Yaşadığım coğrafya ve oranın kültürü beni de tabii ki etkiledi. Ancak bu da sınırlı. İnsan her nerede yaşarsa yaşasın, hangi kültürel izleri hayatında taşırsa taşısın akıp giden bir zaman çizgisi ve değişen bir Dünya var. Belli kalıplar içinde kalmadan, bir taraftan da olgulara sahip çıkarak ortaya yeni ve eski, geçmiş ve gelecek köprüsü kurabilmeniz gerekiyor.
Sembollerin sanatınızı beslediğini söyleyebilir miyiz? Oldukça modern sanat ürünleri ortaya çıkarmaktasınız. Gelenekle moderni başarılı eserler ile buluşturmanın sırrı nedir?
Semboller 17 senedir hayatımda var. Sembolizmle beni tanıştıran kıymetli babam M. Selim Kudar’dır. İlk makale deneyimimi de henüz üniversitedeyken tecrübe etmiştim. ‘Sembolizmin Matematiksel Doğa Şifresi’ konulu makalemi yazarken ‘en büyük kütüphanem’ dediğim babamdan çok yardım aldım. O deneyimin bana bu günleri getireceğini tahmin bile edemezdim. Sembolleri resimlerde yapma fikrini de bana, babam vermişti. İlk zamanlar sıcak baktığım bile söylenemez. Çünkü var olan şey üzerine yeni bir şeyler koymanız gerekiyor, bu da oldukça çok bilgi gerektiren bir süreç.
İlk sembolleri yapmaya başlamadan önce, babam M. Selim Kudar’ın Muatazmayinşatürta araştırma kitabıyla semboller hayatımıza girmişti. Ancak bu kez kendi yolumu bulmam gerekiyordu.
İlk serim ‘Sembolizmin Sayıtiği’ 9 sergimde hayatıma girmiş sembolleri ilk kez resimleştirmiştim. Ancak yine de daha fazlası gerekiyordu. Bu süreç devam ederken babamla çok sohbet ettik. Bazen birlikte, bazen ayrı bilgiler edindik. Yeri geldi birbirimizi tamamladık, yeri geldi tartıştık.
İkinci seri ‘Ben İle Benim Aramda +6’ , duygusal olarak sembolizme giriş yaptığım dönemdi. Bilgiyi duyguyla harmanlayıp yeni şeyler anlatma amacı taşırken bir taraftan da eskinin sorumluluğunu da layığıyla yapmam gerekiyordu.
Üçüncü seri ‘Fırtına Vadisi / 9 Diyar Öncesi’ sergimin çıkışı, ‘Bir ruhu kurtarmanın en iyi yolu; önce onu öldürmek ve yolculuğa çıkmasına izin vermektir.’ diyerek oldu. Artık eski ben, ben değildim. Yaşadıklarımız, hissettiklerimiz bizi isteyerek ya da istemeyerek değiştiriyor.
Bu sergideki en büyük destekçim kardeşim Hasan Kudar’dır. Sergide giydiğim kıyafeti kendi markası olan (Şatürta) annem Senem Kudar tasarladı. Aile olarak kültürü ve sanatı tanıtan, onlara sahip çıkmaya çalışan ve onları gelecek kuşaklara aktarmaya çalışan birer elçi gibiyiz. Bana göre bu, tüm insanların da üzerine düşen bir görev aslında.
Geleneği modernle buluşturmak ise; semboller olanı biteni geleceğe taşıyan birer kitabe gibidir. Ne kadar onları alıp yaşadığımız zamanla harmanlayıp taşıyabilirsek o kadar kim olduğumuzu unutmaz, kim olacağımız konusunda bir ışık bulmuş oluruz.
Farklı bir bakış açısıyla sembol kültürünü lanse ediyorsunuz? Tam olarak Esma Kudar’ın tarzı nedir?
Resimlerimde sembolleri çalışıyorum. Ancak kullandığım her sembolün mitolojik, tarihsel ve sembol kültüründeki anlamını araştırıyorum. Uygarlıklar arasındaki bağları, benzerlikler arasındaki ilişkiyi öğreniyorum. Sonrasında bu sembollerin özünü bozmadan günümüze uyarlayan bir mesaj vermeye çalışıyorum. Aslına bakılırsa çoğu resmim kendi içimdeki içsel bir yolculuk olmasının yanında, insanlar ve Dünya ile ilgili ilişkili şeyler.
Tarzım var mı? Duyduğum en güzel şeylerden biri ve zaman geçtikçe çoğalan da bir şey; ‘Resme baktığımızda bunu Esma Kudar yaptı, diyoruz.’ Ben, kendimi bulduğum bir şey yapıyorum. Ve sadece yaşadığım zaman için yapmıyorum. İnsanlar resimlerimde beni görebiliyorsa sanırım bu sorunun cevabı burada.
Sergime gelen, resimlerime bakan insanların ‘Ne güzel, eline sağlık vb.’ özlerden çok ‘Bu nedir, ne anlatıyor, bunun anlamı nedir vb’ soruları, beni daha çok mutlu ediyor. Çünkü sadece görsellik değil, bilen insanlarla konuşmak ya da hiç bilgisi olmayan insanlara yeni bir pencere açmaya çalışıyorum.
Bugüne dek hangi sanat fuarlarında ve resim sergilerinde yer aldınız?
Katıldığımız yarışma, sergi ve projeler dışında Artankara, Artcontact İstanbul, Babylons & IAFF Sanat ve Antika / İstanbul gibi büyük sanat fuarlarına katıldım. Two States One Nation Uluslararası jürinin bulunduğu Uluslarararası bir sergi katılımım var. İzmir ve Edremit’te yapılan resim yarışmalarında jüri üyeliği yaptım. Ulusal ve Uluslararası 50’den fazla sanat etkinliğiN içerisinde yer aldım. Dokuz Eylül Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi’nden değerli hocalarımızın sergi küratörlüğünü yaptım. Tahtakuşlar Etnografya Galerisi / Selim Turan Sanat Galerisi’nde 30 yılda 20 yılda 1410 sanatçıyla birlikte olduğum için ayrıca çok mutluyum.
Sizin gibi yetenekli ama fırsatları sınırlı olan yerlerde yaşayan çocuklara ilişkin projeleriniz var mı?
Her zaman şuna inandım. Bir işi severek yapıyorsanız ve o işte bir şeyler yapmayı kafaya koyduysanız durum ve şartlar ne olursa olsun sizi yıldıramaz. Şu da var; bu durum bazen sizi geciktirebilir. Ama bu demek değildir ki olmayacak. Sadece istikrar ve disiplinle çalışmak gerekiyor.
Bugün baktığımızda Dünya’da olanakları çok zor olan yerlerde yaşamış ve yine dünyaca ödüller ve başarılarla insanlığa ışık olmuş nice insanlar var. Bu da bize aslında olanakların kısıtlı olmasından çok, kişinin ne yaptığını gösteriyor. O yüzden Atatürk’ün dediği gibi; ‘ Yalnızca tek bir şeye ihtiyacımız var, çalışkan olmak.’
Ressam adaylarına ne gibi önerilerde bulunursunuz?
Her zaman ilham kaynaklarınız ve beslendiğiniz alanların olması gerekiyor. Çok yetenekli olmak, iyi bir ressam ya da ileride sanatçı olmak için yeterli değildir. Farklı alanlarda bilgi edinmek, merak etmek, araştırmak çok önemli. Yetenek ancak bilgiyle tamamlandığında anlam kazanıyor. Bilgi ise yıkılmaz bir kale. Her ne olursa olsun bilimin yolundan ayrılmamak gerekiyor. Sadece ressam değil, tüm insanların her gün yeni bilgi öğrenmesi ve kendini geliştirmesi, yetiştirmesi gerekiyor. Sanatçı topluma ışık tutamaz ve toplumu aydınlatamazsa, sanatçı olabilir mi?
Buraya kadar sizin ressamlığınız hakkında konuştuk. Oysaki siz özel bir eğitim kurumunda resim öğretmenliği de yapmaktasınız. Bu süreç nasıl başladı? Öğrencileriniz ile olan ilişkiniz nasıl?
Ülkemizde sanat derslerinin öğretmenlerine büyük sorumluluk düşüyor. Çünkü sanatın bütün dalları aslında hayata daha farklı bakmamıza sebep oluyor. 10 yıldır öğretmenlik yapıyorum. İki yaşından seksen üç yaşına kadar değişik yaş guruplarından öğrencilerim oldu. Her yaş grubunun ayrı bir zevki var. Ben onlara resim öğretirken onların da bana öğrettiği şeyler oldu.
Öğretmenlik; sadece öğretmek değil öğrenme eyleminin de olduğu karşılıklı etkileşim süreci. İnsan ilişkilerinin belki de en zor olduğu dönemlerdeyiz. Elbette her şey mükemmel gitmiyor. Ancak işimi severek yapıyorum. Şunu da ciddiyetle savunuyorum, herkes her şeyi yapmamalı. O yüzden resme ilgisi olan kişilere faydalı olabilmek için elimden geleni yapıyorum. Dürüst olmak gerekirse ders vereyim, öğretmenlik yapayım gibi bir ruhla sınıfa girmiyorum. Resim, atölye ortamında gerçek amacına ulaşır. Ve uygulamalı dersler usta çırak ilişkisine dayanan bir öğrenmedir. O yüzden öğrencilerimle ilişkilerimi sanat- sanatçı, usta- çırak gibi temellere dayandırmaya çalışıyorum.
Sanatçı, kuralları en ince ayrıntısına kadar öğrenip sonra onları büyük bir ustalıkla yıkabilmelidir. Disiplinlerine hayran olduğum Japonların atasözünde dediği gibi ‘Kendine usta diyebilmen için; önce ustanı geçeceksin, sonra seni geçecek bir öğrenci yetiştireceksin.’
Geleceğe yönelik ne gibi projeleriniz var? Sizi yakın bir zamanda bir sergide görebilmemiz mümkün mü? Ve son olarak okurlarımıza iletmek istediğiniz başka bir konu var mı?
İş konusunda hiçbir zaman tatmin duygusuna erişmeyen bir karakterim var. Bu ilk bakışta kötü olabilir. Ama bu tatminsizlik, beni fazlasını yapmaya itiyor. Ve asla kontrol edemediğim bir hırsım var. Bu çalışma saatlerimi bile arttırabilecek güçte. Evet, bunlara karşı olumsuz tepkiler aldığım da oldu. Ancak şimdiye kadar başarıdaki tatminsizlik ya da hırsımın kötü bir sonucunu görmedim.
Şöyle ki; çocukluğumdan beri yapmak istediğim bir şey de emeğimi, zamanımı daha doğrusu hayatımı verdiğim şeyde yapabileceğimin en iyisini yapmaya çalışmak ve kendimle yarışmak bana eğlenceli bile geliyor. Beni tanıyan insanlar bu yolda ne kadar uğraştığımı çok iyi bilir. Tabiri caizse tırnaklarımla kazıyarak elde ettiğim şeyler var. Bundan sonra da yapmak istediğim o kadar çok şey var ki.
Dünya pandemi dönemiyle birlikte çok değişmeye başladı. Ve bizim de bu değişime ayak uydurmamız gerekiyor. Bunun için benim de aklımda olan ve uğraştığım farklılıklar tabii ki var. Hatta bir süredir hayatımdaki kırılma noktalarından birinde olduğumu hissediyorum.
İlerleyen zamanlarda, kısa vadede gerçekleştirmeyi istediğim ve pandemi dolayısıyla gecikmiş bir sergi planım var. Açtığım kişisel sergilerimin üzerine biraz daha koyacağım bir sembol kültürü sergisi daha açacağım. Şu aralar ruhum tamamen yeni değişimlere odaklanmış durumda ve bundan dolayı da heyecanlıyım. Kişisel atölyem olan KUDART Resim Atölyesi’nde çalışmalarım devam ediyor.
Son olarak benim ben olmamda büyük payı olan aileme, yürüdüğüm yolda gücüme güç katan eşime, hocalarıma ve desteğini hep hissettiğim dostlarıma sonsuz teşekkür ederim. Bana bu güzel röportajla keyifli zamanlar geçirmeme vesile olduğunuz için de size çok teşekkür ederim.
O ’RUH’um beni terk etmediği sürece; önüme ne gibi zorluklar çıkarsa çıksın, bu yolda yürümekten beni hiçbir şey ve hiç kimse alı koyamayecak.
ÖNEMLİ BİR NOT :
Esra Kudar, Edremit Tahtakuşlar’a Türkiye’nin ilk özel etnografya müzesini kazandıran dedesi Alibey Kudar’ın adına heykel yaptırdığı eşinin yani babaannesinin adını taşıyor. Babaanne Esma Kudar’la ilgili daha önce yayımlanan yazımızı da bu linkten okuyabilirsiniz. https://www.balikesir24saat.com/esma-kudar.html
Başarılar elinize kaleminize sağlık