Nasıl bir cahillik girdabında savruluyoruz?..
Demokratik hukuk devletiyiz (!), seçimlere gidiyoruz…
Birbirimizin gözünü morartmadığımız kaldı!
Din, mezhep üzerinden çekiştirmeler…
Siyasete alet etmeler.
Olmayanı olmuş gibi göstermeler.
Bile bile yalana sarılmalar.
Altılı masa terörün her türlüsüne karşıyız diye bangır bangır açıklama yapıyor, ki aksi mümkün olabilir mi ki zaten?
Hala terör yaftası atılıyor.
Oysa görmek isteyen için her şey göz önünde oluyor; görüyorsan, anlıyorsan, okuyorsan, izliyorsan, araştırıyorsan zaten Allah akıl vermiş, aklını kullanırsın.
Seçime gidiyoruz sadece.
Kimseye zimmetli değil koltuklar.
Vatandaş memnunsa devam eder.
Değilse değişim der.
Değişimle başarı gelirse amenna.
Gelmezse bir sonraki seçimde bir daha değiştirir.
Bu kadar yani.
Ötesi saçmalık.
Ben gidersem devlet çöker gibi bir söylem olamaz.
Biz gidersek bunlar bir şey yapamaz diye bir iddia asla gerçek değildir.
Biz gidersek TOGG duracak, SİHA, İHA’ya kilit gelecek demek abesle iştigaldir.
Biz gidersek türban yasaklanır demek yalandır.
Apaçık yalanlar üzerine siyaset inşa edilemez.
Çok yıprandı Türkiye son yıllarda.
İnsanlar hukuka, adalete ve sağduyuya olan inançlarını kaybetti.
Var olmak ya da yok olmak mücadelesi değil bu.
Kimler geldi kimler geçti, Türkiye Cumhuriyeti’ne bir şey olmaz, hükümetler değişir o kadar.
Lakin, ne kadar hazin aslında, bir genel başkanının “Ben Aleviyim” şeklinde bir açıklama yapması…
Çünkü hiç de önemli değil ki O’nun hangi mezhepten olduğu ve hangi dinden olduğu.
ABD’ye, İngiltere’ye bakın, dünyanın başka başka ülkelerine bakın…
Hangi ülkenin siyasetinde böylesine malzeme oluyor din?
İşini yapana bak.
Japonya’ya bak.
Disipline, çalışma erdemine, gurura bak.
Bizim ülkemizde on binlerce insan hayatını kaybediyor Şubat 2023 depremlerinde.
Bir Allah’ın kulu istifa etmiyor.
Elin Japon’u Osmangazi Köprü inşaatındaki bir hatayı üstüne alıp intihar ediyor.
Japon’un dini ne?
Kıstasımız dürüstlük, adalet, hak ve özgürlükler, çağdaş hukuk, bilim olmalı.
Doğayı korumak, kaynakları iyi kullanmak, liyakatli kadrolarla ve bilgi küpü ekiplerle çalışmak…
Bunları tartışacağımıza ve bunlarla yarışılması gerektiği halde; kullanılmasın, siyasi sömürü malzemesi yapılmasın diye bir liderin “aleviyim” şeklinde açıklama yapması samimidir ama ülkenin gerçekleri açısından ne kadar gerilediğimizin de göstergesidir.
Neyimiz geriye gitmedi ki zaten?
Onlarca yıl öncesine bakın, insani ilişkiler açısından o zaman mı daha iyi bir toplumsal huzur içinde yaşıyorduk, şimdi mi?..
Öylesine bir kutuplaş/tır/ma girdabındayız ki.
Herkesin dini kendine.
Herkesin inancı veya inançsızlığı kendine.
Bize ne, kime ne?
Ama bakıyorsunuz adına “hoca” unvanı getirilen (!) bazı tipler, Allah adına konuşabiliyor, cennet ve cehenneme kimlerin gireceğini beyan edebiliyor.
Kim dürüst, kim bizden biri, kim halkın içinde, kim liyakata, adalete, hukuka, evrensel hukuka, bilime bakıyor ve önem veriyor ona bakalım.
Seçimmiş.
Gırtlak gırtlağa girilecek neredeyse!
Beğeniyorsan devam ettirirsin, beğenmiyorsan değiştirirsin, beğenmezsen bir daha değiştirirsin…
Ötesi yok.
Öylesine bir cahilliğe savrulmuş haldeyiz ki sanki özellikle bu savrulmuşluktan çıkamayalım diye uğraşılıyor.
Oysa tehlikenin büyüklüğü tam da orada; o savruluş hepimizi dipsiz çukura düşürür ki hayatını kaybeden on binlerce insanımızın hatırasından, evsiz kalan ve ömür boyu yok olmayacak travmaya gark olan çocukların acısından çekinin bari.