İlkokulu bitirdim. Balıkesir Lisesi / Orta kısmına kaydım yapıldı. Annem ve babam Gökçeyazı Bucağı’nda görevliydiler. Anneannemin yanında okuyacaktım.
Babam , eniştesi İsmail Dikmeoğlu’nun hasta olduğunu öğrenince birlikte Savaştepe’ye ablası Nazife Köseley Dikmeoğlu’na gittik. Eniştem mahalledeki çeşmeyi yaptırırken üşütür.Bir türlü toparlayamaz. Halsizlik ve yüksek ateş , ağrıları dayanılır gibi değildir. Eniştem İsmail Dikmeoğlu’nu Balıkesir Devlet Hastanesine götürmeye karar verildi. Hep birlikte Balıkesir’e geri döndük.
Eniştem bir süre sonra iyileşti. Taburcu oldu. Büyük oğlu Ahmet Dikmeoğlu Ankara’dan geldi, ailecek diğer halam Mihriye’nin Balıkesir’deki evinde geniş bir aile buluşmasıyla hasret giderildi. Şaziye halam , kızları Gülay ablam ve Saadet ablam da geldiler. En çok sevdiğim halalarımla birlikte olmanın keyfini yaşıyordum. Ertesi günü benim okulum açıldı. Ancak , Balıkesir Lisesine iki gün gidebildim. Eniştem İsmail Dikmeoğlu , ısrarla benim Savaştepe İlköğretmen Okulu’na Nehari (gündüzlü) öğrenci olarak okumam konusunda babama baskı yapıyordu. “Fatma Zehra benim yanımda okuyacak.” Saadet ablam gündüzlü sınavların pazartesi günü yapılacağını söyleyince , babam tamam dedi. Gündüzlü sınavlarını kazandım. Savaştepe Kuvayı Milliye milislerinden eniştem İsmail Dikmeoğlu ve eşi Nazife halamın yanında okula başladım.
Eniştem çok konuşmazdı.Tipik bir Savaştepe yerel şivesiyle keyif aldığım bazı sözcükleri söylerken gülümserdim.
-” Enkini vir baken.” Önündekini ver bakalım. En çok sevdiğim sözcükler olmuştu.
Konuştuğu zaman da herkes pür dikkat onu dinlerdi. Ara sıra sorardı ;
– Fatma Zera dersler nasıl baken ?. Bak beni mahcup etme emi.
– Etmem eniştem.
***
Savaştepe eşrafından olan eniştem 1 Temmuz 1898 Savaştepe doğumlu. Ana adı Safiye, baba adı Ahmet.
Baba Ahmet Efendi çocuklarını okutmaya çok meraklıdır. İki erkek kardeş olan eniştem İsmail ve kardeşi Mustafa’yı Balıkesir Rüştiyesi’nde ( Balıkesir Lisesi) okutmaktadır. Okul ailede çok önemlidir. Ağabey olan eniştem İsmail , Kurtuluş Savaşı’nda Bulgurcu Memed Efe’nin kızanlarının arasına katılır. 1919’da işgal edilen bölgelerde Yunan ordusuna huzur vermemek , onları tedirgin etmek için bir araya gelen efelerle birlikte Cinge cephesinde savaşırlar. Cinge daha sonra Cenkyeri adını almıştır. Cenkyeri, Soma ile Bergama arsında bir yer.
Bu arada Mustafa Kemal Paşa kongreleri yapmak , düzenli orduyu kurmak için zaman kazanmaktadır. Eniştemlere ve kuvvacılara haber gönderir.
-Efeler , Kuvvacılar , düşmanlara huzur vermeyin. Kuvvacılar 9 Eylül İzmir’in kurtuluşuna kadar mücadeleyi sürdürürler.
6 Eylül 1922’de Balıkesir ve Savaştepe düşman işgalinden kurtulur.
***
Baba dedem , iki ağabeyinin şehit olmasından sonra Sivas İdadisi Orta kısmından ayrılır. Fransızca bildiği için DDY Eskişehir demiryolu yapımında ” yol çavuşu” olarak göreve başlar. Uşak demiryolu yapımında çalışır. O dönemde demiryolu en önemli ulaşım şeklidir. Bir süre sonra dedemin tayini Savaştepe istasyonuna çıkar. Eşi Safiye , üç kızı ve bir oğlu ile gurbete gelir. Büyük kızı Nazife’yi Kuvvacı Milis İsmail Dikmeoğlu’na isterler. Nazife halam ve İsmail Dikmeoğlu’nun bu evliliğinden iki kız iki erkek dört evladı olur.
Savaştepe kuvvacılarının arasında özel bir yeri olan eniştemiz İsmail Dikmeoğlu’nun Savaştepe Köy Enstitüsü’nün kuruluşunda önayak olmasının mücadelesini , anlatımlarını anımsayabildiğim kadarı ile anlatacağım. Bu konuyu yazmak biraz geç kaldı. Savaştepe Köy Enstitüsünün yerinin saptanması konusunda kurucu okul müdürü Sıtkı Akkay’ın anlatımlarını, yaşadıklarını ailemizde söylenip gelenleri tarihe not düşmek açısından yazmak ödevim oldu. Bu arada Sıtkı Akkay ile eniştemin dostluğu uzun yıllar sürer. Mektuplaşırlar. Ne yazık ki o mektuplardan hiç biri bu günlere saklanamamıştır. Bu Savaştepe Köy Enstitüsü tarihçesi açısından çok hüzünlüdür.
***
Kuvvacı İsmail Dikmeoğlu’nun kızı Perihan halamızın oğlu olan Nadir Özmeral ile haberleştik. Mustafa Dikmeoğlu’nun oğlu olan Savaştepe Köy Enstitüsü girişli , İlköğretmen Okulu çıkışlı Cevdet Dikmeoğlu dayımıza soracaklarımız çoktu. Amcası olan İsmail Dikmeoğlu’nun Köy Enstitüsü kurulmasında nasıl ön ayak olduğunun öyküsünü bir kez de ondan dinleyecektik. Cevdet Dikmeoğlu uzun yıllar Soma ilçesinde öğretmenlik yapmış, Savaştepe ile ilgisini hiç kesmemişti.
Bayram bahaneydi. Salihleraltı Soma sitesindeki evine vardık. Hani denir ya ;
– Ne iyi ettik de geldik.
Savaştepe Köy Enstitüsü kuruluş öyküsünü halam torunu Nadir Özmeral ile birlikte dinledik. Notlar aldık. Eski bildiklerimizle yeni bilgileri birbirine harman ettik. İlk harcın konulmasını , rahmetli eniştemden dinlediğim gibi olduğunu duyunca rahatladım. Çünkü bir vidyo izlemiştim , kimin yaptığını bilmediğim , Savaştepe Köy Enstitüsünün kuruluşunu anlatıyorlardı. Kurucu müdür , Sıtkı Akkay , sanki hemen gelip burada okulu kurmuş , iki inek , birkaç baş koyun ile işe başlanmış gibi anlatılıyordu. Gerçeğini bilip , anlatamamanın sıkıntısını yaşıyordum. Yeğenim Nadir Özmeral bu konuyu yazdı. Çeşitli yerlerde paylaşıldı. Kişisel bir yazı olmaktan öteye gidemedi. Büyük kitlelere ulaştıramadık. Benim yazacaklarım ile yeğen Nadir’in yazdıkları aynıdır. O nedenle ben kısaca geniş ailemizin , köklerimizin buluşmasının da bu kuruluştaki katkısını anlatmak amacıyla bunları yazdım.
***
Dayımız Cevdet Dikmeoğlu anlatıyor.
Nadir Özmeral vidyosunu çekiyor, ben notlar alıyorum.
Nadir Özmeral’in anlatımı…
Yıl 1939 bahar ayları.
Savaştepe meydanında ulu çınar vardır ve Çınarlı Kahve bilinen adı ile Çınaraltı.
Çınarın gölgesi altında insanlar oturmuş çay / kahve içip sohbet ediyorlar.
Dedem İsmail Dikmeoğlu merkez camide ikindi namazını kılmış zaten yanyana olan kahveye doğru yürümektedir. Bir yabancı Çınaraltı’nda yalnız başına oturmaktadır. Yanına yaklaşır.
-Hoşgeldin yabancı .
-Hoşbuldum.
-Hayırdır, nerden geldin ? Yardımcı olacağım bir şey var mı ?
Başlar anlatmaya.
– Benim adım Sıtkı Akkay. Milli Eğitim Bakanlığı görevlendirdi beni. Bir aydır Manisa tarafındaydım. Okul yeri araştırdım , ama bir sonuç alamadım. Trene bindim Ankara’ya dönüyordum tren SAVAŞTEPE’de durdu.
Çok beğendim, yemyeşil huzur dolu bir yer ve indim trenden şansımı deneyeyim dedim.
Geldim oturdum buraya bir soruşturayım belki bir okul yeri verirler dedim.”
Bu arada dedem İsmail Dikmeoğlu da kendini tanıtır birer kahve söyler.
Ve der ki
– Sıtkı bey hele arkanı bir dön, şu palamut ağaçlarının olduğu yer olur mu?
Sıtkı Akkay , heyecanlanır hiç beklemediği bir anda böyle bir teklifle karşılaşınca,
– Efe olur mu verirler mi? Hemen gidip bakalım.
-Hele kahvelerimizi içelim bakarız der.
Dedem , İsmail Dikmeoğlu’nun gösterdiği yerle Çınaraltı’nın arası 150 metre mesafededir.
Gidip bakarlar. Palamut ağaçlarının olduğu eski mezarlık diye bilinen yerdir burası. Sıtkı bey çantasından fotoğraf makinesini çıkarır burasının fotoğraflarını çeker.
-Efe verirler mi dersin , burayı okul yeri için.
-Hele gel Çınaraltına gidip oturalım.
Çaylar söylenir.
Efe garsona;
-Muhtara bir seslen de buraya gelsin, onunla az işimiz var.
Muhtar gelir.
-Muhtar; Sıtkı bey Ankara’dan okul yeri aramak için gelmiş. Bende eski mezarlığı gösterdim orayı okul yeri olarak vereceğiz. Azaları topla gel.
Köy defterine karar yazalım. Sıtkı beye verelim.
Muhtar azaları toplar. Dikmeoğlu Efe durumu azalara anlatır . İçlerinden azaların biri duruma itiraz eder.
Dikmeoğlu Efe;
-Beni ayağa kaldırma!. Burası okul yeri olarak verilecek. Şimdi Sıtkı bey söyleyecek, Muhtar sende yazacaksın!.
Sıtkı Akkay beyin söyledikleri yazılır
Dikmeoğlu Efe;
-Oldu mu Sıtkı bey der.
-Oldu Efe yalnız aynı karardan bir suret daha yazılıp bana verilsin Ankara’ya bakanlığa götürmem lazım.
Bir suret daha yazılıp Sıtkı Alkay beye verilir. Sıtkı bey teşekkür eder.
-Başka yapılacak bir şey var mı Sıtkı bey.
Sıtkı bey biraz sıkılarak;
-Efe, acaba okul yerine kum ve taş getirebilir miyiz ?.
Dedem İsmail Dikmeoğlu
-Muhtar kimde Dombay (manda) arabası ve öküz arabası var hele bir söyle der.
Muhtar da isimlerini sayar, şunlarda Dombay arabası, şunlarda da Öküz arabası var der.
-Yarın sabah Dombay arabaları dereye gidecek kum getirecek, öküz arabası olanlarda taş getirecek der.
Sıtkı bey bir aydır uğraşıp Manisa’da neredeyse her köyü gezmiş sonuç alamamıştır.
Çınaraltında oturduğu yerden işler istediği gibi tıkır tıkır yürümektedir.
Sevinçten içi içine sığmamaktadır.
***
Dikmeoğlu Efe ;
-Sıtkı beyim , sen bu gece burda kalacaksın sen benim özel misafirimsin.
-Efe ben kahvenin üstündeki otelden yerimi ayırttım sağol der.
Dikmeoğlu Efe , karşı çıkar. Yabandan gelene sofra açmayanın ocağında bet bereket olmaz der.
Akşam , Sıtkı Akkay bey , Efe’nin evine misafir edilir, akşam yemeği yenilir.
Sıtkı Akkay daha sonra otele gider huzur içinde uyur.
Sabah dombay arabaları kum getirmek; öküz arabaları da taş getirmek için yollara düşmüşlerdir.
Kumlar, taşlar getirilir Sıtkı bey fotografları çeker keyfine diyecek yoktur.
-Efe sende çocuk var mı
-Ellerinden öper bir oğlum iki kızım var. (daha küçük oğlu İbrahim doğmamıştır)
-Okul bitince onları da okula yazdırırız Efe.
-Dikmeoğlu Efe çocukları için okul yaptırdı dedirtmem kendime Sıtkı bey!.
Sıtkı Akkay itiraz eder , 13 yaşında olan büyük oğlu dayım Ahmet Dikmeoğlu’nu ilk öğrenci olarak okula kayıt eder.
Ve Ahmet dayım ,” İlk Kısım” denen yerde Savaştepe Köy Enstitüsü inşaatında çalışarak okulun öğrencisi olur.
İlk Kısım denen okul binası daha sonra Savaştepe Orta Okulu olarak kullanılır.
Sıtkı Akkay ve Efe Dikmeoğlu bir kaç gün çevreyi dolaşırlar.
-Efe ben şimdi Ankara’ya gidiyorum. Bir ay sonra geleceğim ve okulu yapmaya başlayacağız.
Sıtkı Akkay , dediği gibi bir ay sonra Savaştepe’ye Kurucu Müdür olarak atanır.
İlk Köy Enstitüsü buraya yapılır. Daha sonra yeni yerine “Çakmak” mevkine taşınır.
SAVAŞTEPE KÖY ENSTİTÜSÜ ;anlatmakla bitmez. Çocukluğumda birçok etkinlikler yapılırdı. Bayramlar coşkuyla kutlanırdı. Kocaman bir futbol sahası vardı. Güreşler yapılırdı ben mısır satardım. Benim mısır sattığım dönem öğretmen okuluna dönüştürüldüğü evredir.
Meyva bahçelerinin içinde kaybolurduk. Büyükbaş, küçükbaş hayvan yetiştirilir. Anlatmakla bitmez. Malum KÖY ENSTİTÜSÜ’nü bitiren her Anadolu çocuğu sağlıkçıdır, ziraatçıdır, müzisyendir.Eğitimcidir, eğitimci.
İşte böyle bizim SAVAŞTEPE KÖY ENSTİTÜSÜ hikayemiz.
Kuvvacı İsmail Dikmeoğlu’nun torunu Nadir Özmeral anlatımı burada bitiyor.
Yeğenim teşekkür ederim , sağolasın.
***
KÖY ENSTİTÜLÜ İLK YILLAR.
İlk kısımdaki yapılanlar Savaştepe halkı tarafından yavaş yavaş benimsenmeye başlar. İlk başlarda karşı çıkanlar bile daha sonra kendi çocuklarının ellerinden tutup okula getirirler. Keşke bu aydınlanmanın beşiği canım okullarımız kapatılmasaydı. Eğitim ve üretimin birlikteliğinden doğan o muhteşem sonuçlarla karanlıklar aydınlanıyordu. O kısacık sürede kazanılanların ışığını sürdüren öğretmenlerimize bin selam olsun.
Savaştepe Köy Enstitüsü açıldıktan bir yıl sonra da babam Mehmet Hayati Köseley , aileden ikinci öğretmen adayı olarak Savaştepe Köy Enstitüsüne başlar.
Savaştepe İlköğretmen Okulunda okumak bana da kısmet olduğu için çok şanslıyım. Ve gurur duyuyorum. Çınaraltı çocuklarına , ailemiz adına gururla yazdığım bu yazımda tüm mezunlarımıza selam olsun.
Yeniden bir Savaştepe Köy Enstitüsü neden olmasın ?
Yeniden; çağa uyarlanan eğitim ve üretim programları ışığında kurulacak Köy Enstitüleri hayalimdir.
Hayalimizin gerçek olduğu günler yakın olsun , üretimden yana , emekten yana , çağdaş öğretmenleri yetiştirmek umudumu hiç yitirmedim.
” Üreten köylü milletin efendisidir” diyen Atatürk’üm , ilke ve devrimlerine sahip çıkan milyonlar var. Bir gün mutlaka başaracağız. Hani bizim gençlerimize seslenmiştiniz ya ;
” Eyyy Türk Gençliği”..
İşte biz milyonlar ve ben bıraktığın yerdeyim.
***
Savaştepe Köy Enstitüsü kuruluşunda , ön ayak olan Kuvvacı İsmail Dikmeoğlu Efeliğinin ve Kuvvacılığının ödülünü Savaştepe’ye memleketine kazandırdığı bu özel okulun, tarihinde anılmakla gururlu idi.
Yazılıp anılması için uzun yıllar geçti. Bu kusur da biz torunları , yeğenleri ve bizlerindir.
Geç kaldık , ama onun Kuvvacılığına , eğitime ve Atatürk sevdasına asla , halel getirmedik. Yüreğindeki vatan sevgisini , insanlığa olan borcunu ödeyişini ailemizin geride kalanları hep minnet ve dua ile anarız. Anıyoruz. Anmayı sürdüreceğiz.
Hey gidi gocu efemmm , Dikmeoğullarının yiğit kuvvacısı , Balıkesir Rüştiyesi’nin yakışıklı İsmail’i , Nazife halacığımın efendisi , huzurla uyu. Minnet ve dua ile.
Hani diyordun ya ;
– ” Bi duva edivesinne arkamdan o bana yite ” diyen bilge adam. Bi dua olur mu hiç. Binlerce selam olsun sana. Minnettarım , binlerce dualar , saygı ile.
Dedenizin yaptırdığı çeşme Akçapınarlar olmalı evleride o çeşmenin az yukarsındaydı.Bende o mahalledenim.!967 mezunuyum En güzel gülerimiz orada geçti.
Teşekkürler Fatma Zehra.
Elinize kaleminize sağlık.Geçmiş günlerimi anımsattınız.
Bende akrabanız olan Savaştepe Köy Enstitüsü’nün kuruluşunda emeği geçen sebep olan tüm gelmiş geçmiş insanlara ebediyete intikal edenlere rahmet diliyorum yaşayanlara sağlık ve huzur dilerim .Yazıda adı geçenleri n hepsini olmamada kendiler ini tanırım bir çoğunu görüp konuşmuşluğum yakınlarıyla dostluğum vardır.Bu vesileyle okulumuzun kuruluşunda yapım aşamasında küçükte olsa rahmetli babam Recep GEZİCİ’nin bir anısını paylaşmak istiyorum
Çakmak mevkisinde bizim erzak deposu(hamamın alt tarafı) olarak bildiğimiz binayı yapılırken babam(Recep GEZİCİ ve babası yani dedem(Halil GEZİCİ)de binanın yapımında dedem usta duvarcı oğlu babam Recep GEZİCİ’de çırakı olarak çalışırlarken duvarın mezarlık tarafına bakan bölümü yani kuzey tarafı dereye baktığından kayıp gelecekte yıkılır diye bır tartışma çıkmış ustalar fikirlerini söylemiş babamda beyan etmiş nihayetinde babamın fikri müdür tarafından beğenilip uygulamaya konmuş duvara üç yerinden yatay destek koyarak sağlam ve yıkılması güç duruma getirmişler okul müdürümüz Sıtkı AKKAY babamın fikrini ve duvarı beğenince yevmiye sini 10 kuruştan 25 kuruşa çıkarmış.O tarihte ustalar ancak o kadar ücret aldıkları için babam çok mutlu olduğunu anlatırdı.Babasıda ancak o kadar ücret alıyormuş.Bende Her Savaştepe’ye gittiğimde okulu ziyaret edince o duvarı görür bunu babam yapmış diye övünürüm.Ancak okulun bakımsız ve kaderine terk edilmesi beni Tüm Savaştepelileri üzmektedir.Umarım bir gün hakkettiği değeri kazanır.Saygılarımla
Tahir Gezici 05.12.20 20