Birinci Körfez krizi sırasında Turgut Özal bir koyup üç alacağız diye milleti ABD ile birlikte Irak’ı işgal etmeye ikna etmek istedi ama başaramadı.
Erdal İnönü liderliğindeki SHP’nin sıkı muhalefeti Türkiye’yi bir insanlık suçuna ortak olmaktan kurtarmıştı.
Üstelik SHP içindeki muhalif gurubun savaşa hayır dememesine rağmen.
Eğer savaşa dâhil olmuş olsaydı Türkiye 100 bin civarında Iraklının hayatını kaybetmesinin vebali altında kalacak, ölen çocukların, kadınların, yaşlıların, annelerin babaların kanına ortak olacaktı.
O zaman ana muhalefet partisi lideri Erdal İnönü “ABD’nin çıkarları için savaşa evet diyemeyiz” derken bu gün aynı gelenekten gelen ana muhalefet liderinin Erdoğan’ın peşinden tezkereye evet demesi oldukça manidardır.
Bir kaç gün önce gerçekleşen Trump Erdoğan görüşmesinden sonra ABD tarafı bir açıklama yaptı.
Açıklamaya göre Türkiye Kuzey Irak’a yapmayı planladığı operasyon için harekete geçecek ancak ABD operasyonun içinde olmayacak.
Açıklamanın en önemli yanıysa, ABD’nin gözaltında tuttuğu DEAŞ’ ın sorumluluğunun bundan böyle Türkiye’ye bırakılması.
Bir de şu var Trump sanki Türkiye’nin güvenli bölgeye girmesinden rahatsız değil gibi.
Açıklamanın bir yerinde şöyle diyor:
“ABD’nin sonu gelmeyen saçma savaşlardan çekilme vakti geldi. Olacakların içinden Türkiye, AB, Rusya ve Kürtler çıkacaktır”
Trump oldukça ilginç bir insan akıllı mı? Uçuk mu anlamakta zorlanıyorum.
Baksanıza on bin civarında IŞİD’li katili Türkiye’nin kucağına bırakıverdi.
Üstelik bunların bir kısmı da AB vatandaşı.
Bir de bizzat kendisinin yarattığı modern silahlara sahip 60 bin kişilik bir orduya karşı.
Manzara pek iyi görünmüyor.
Umarım tezkereye evet diyenler ağır bir yükün altına girdiklerini anladıklarında geç kalmış olmazlar.
Çünkü savaş; kan, gözyaşı ve ölüm demektir.