İlk bahar tüm doğayı yeniden uyandırırken, insanların duygu düşünce ve davranışlarında değişimler yaşanır. Ben bunu yaşamıyorum diyen, kendini aldatır. İnsan, hangi yaşta , nerede olursa olsun, kendinden kaçamaz. Kendini yeniden yaratmanın endişesini yaşar. İnsan, toprağa düşen yağmur gibidir. Kavuştuğu toprağa bereket ve bolluk getirir. Ben böyle düşünmüyorum diyenler, kendi yaratılışlarına zıt düşerler.
Her yer insanla güzel, tüm güzellikler insanın eseridir. Tüm kötülükler de insanın eseridir.
Binlerce yıllık insanlık tarihine ayrıntısız göz attığımızda; toplayıcılık, avcılık, atıcılık, aşamaları sonucunda; yaratıcılık düşüncesinin sembolü ateşin bulunuşu, kullanılması, üretim araçlarının üretilmesi, kullanılması aşama aşama gerçekleşmiştir. Mülkiyet sorunlarını, çıkar savaşlarını ve bin yılları aşarak günümüze ulaşır. İktidarları ,enerji kaynaklarını paylaşım savaşlarının yaşandığı, ülke haritalarının yeniden çizimler çalışmaları zamanını yaşıyoruz.
Konar, göçer yaşamdan, yerleşik toplum düzenine ulaşıncaya dek; nice yöneticiler, önder ve düşünürler insanlığı barış ve huzura çağrılarıyla ömürlerini tüketmişlerdir. Her toplum kendi önderini, mürşidini kendi içinden, kendisine hizmet etmesi için seçer, inanır güvenir, yoluna kendini adar.
Adanmışlık, kutsal bir değerdir. Kutsal değerleri tartışmak demek, kendi geleceğine kendinin güvensiz davranmasıdır. Zamanın derinliklerinden, insanlık hafızasından silinmeyen doğrular, yanlışlar, günahlar , sevaplar ölçülüp tartılmış, akıl defterine /(belleğe) kayd edilerek beynimizin bir köşesinde yerlerini alırlar.
Vicdan dediğimiz; elle tutulmayan, gözle görülmeyen, doğrularımızda bize huzur veren, yanlışlarımızda; içimizi sızlatan, insani duygularımızı besleyen, salkım salkım duygu ve düşüncelerimize yol gösteren vicdanımızdır. Zaman içinde eskiyen düşüncelerin yerini, yeni düşüncelere bırakırsa; zamandan bir arpa boyu yol almış oluruz.
Söz gelimi; karıncanın yürüme engellisi, Hacca gitmeye kara verir. Yola koyulur. Az gidip, uz giderken; sofular dalga geçmek için sorarlar;
-Ey üstad! Bu sakat bacakla nereye?
-Hacca gidiyorum.
-Ha ha ha ha, hi hi, kakara kiki, kakara kiki…
– Bu sakat bacakla mı? diyerek dalga geçtiklerine tanık olan karınca;
-Beytullah’a varamazsam varamayayım, ama yolunda ölürüm diyerek sofuları yanıtlar.
Yolunda ölünecek değerler üstünden meydanları dolduranlara sormak gerekir. Sormak bilgilenme için insan hakkıdır.
Vatandaş için ÖLMEYE Mİ? Vatandaşı YOLMAYA MI? diye üst akıl(VİCDAN) düşünür. İnsana kılavuz olur.
Vicdanlar, cüzdan olunca, her işin anlamı değişir.
Alman çocuk şarkısı takıldı aklıma; ÇEKYA(Çek Cumhuriyeti) Başkenti PRAG sabahında;
“Mor beyaz salkımların kurduğu çardak misk kokuyorlar
Ovalar kırlar yemyeşil, geldi İLKBAHAR..
Kalpler hep neşeli, bülbüller şakrak…”
Güzel ülkemin güzel insanlarının; aklı hür, vicdanı hür, irfanı hür yerel yöneticileri seçmek ödevi zamanıdır. Bu durumda; bu yerel seçimde , irade beyanını aklını, vicdanını, irfanını düşünerek yapmanın yerine;CÜZDANI koyarsan, cüzdan boşalınca ne yapacaksınız?
Akıllı seçim, akıllı geçim, akıllı yarınların habercisidir. Akıllar boş hayallerle teslim alınınca * İ D U R A K İ * ; dışarıdan gazel okumak, hamamda şarkı söylemeye benzer.
Mor beyaz salkımlardaki üzümler çürümeye başladığında; gübreye koyacak pekmeziniz olmaz. Ağzınızın tadı kaçar, tatlı dile, güler yüze hasret kalır insan.
85 bin fitten uçak penceresinden doğayı izlerken aklıma geldi; Mustafa Kemal Atatürk neden “ÇAĞDAŞ UYGARLIK” söylüyordu? Gidip görmeden, oturup dinlemeden olmuyor.
Çağdaş değerler; insanı, doğayı yücelten huzur, güven, sağlık ve neşe kaynağı DEĞERLERDİR.
“DUVARI NEM, İNSANI GAM YIKAR”
“Bu dünyanın zilli çanlı kervanına, ALDANMA GÖNÜL ALDANMA…