Kimisine göre şairlerin babasıdır, Halil Soyuer. Kimine göre de şiirin çınarıdır.
Edebiyat, musiki ve gazetecilik dünyasında silinmez izler bırakan Halil Bey; 1921 yılının ocak ayında, Balıkesir’in Havran ilçesinde dünyaya gözlerini açmıştır. Yine bir ocak ayında, 2004 yılında sadece yaşama bedenen veda etmiştir. Havran’daki zeytin ağaçları, kuru çekirdeksiz kaldı. Kendisi, karanlığı hiç sevmediği için Kazdağı’nda zamanlı açan gelincikler hiç solmaz. Birçok ünlü isim tarafından bestelenen şiirleri, bugün de herkesin yüreğine dokunmaktadır.
Ölümünün ardından, ister istemez başta ailesi olmak üzere bütün sevenleri bir hüzne kapılır. Bu geçici süreçte; saygıdeğer kızı Nursel Soyuer Gündüz, canından çok sevdiği babasına karşı son görevini yerine getirmek üzere Havran’a doğru bir yolculuğa çıkar. Kendilerini dönemin Havran Belediye Başkanı Mustafa İrtürk ve görevliler karşılar.
Halil Bey’in, sonsuzlukla buluşmasının ardından, oğlu Emrah Bey babasının masa sohbetlerini sevdiğini hatırlatır. Babasını bu yönüyle yâd etmek istediğini söyler. Böylece, Havran’dan her dönem gözde tatil bir beldesi olan Akçay’a gidilir. Bir işletmede bir masaya oturulur. Edebiyatımızın usta ismi Hali Soyuer’den, önce bir insan olarak sevgi ve saygıyla bahsedilir. Sonra da herkesin hayatına sihirli bir değnek gibi dokunuşu ve çevresindeki herkese güler yüzüyle yaklaştığı anlatılır.
Nursel Hanım’dan öğrendiğimiz üzere; Halil Bey, Havran’a gittiği zaman çok sevdiği parkta, kahvede bir hemşehrisiyle oturur ve o kişiye çay ya da gazoz ısmarlarmış. Havranlı bu hemşehrisi de Soyuer’in cenazesine katılanlar arasındadır. Nursel hanım, babasının dostu olan bu kişinin gözlerinden, babasıyla paylaştığı anların sevinç ışıltısını ve ölümün acısının da aynı anda yansıdığını bütün yüreğiyle hisseder.
Kızı Nursel Hanım, babasıyla birlikte Havran Parkı’nda birlikte içtikleri ada çayının tadını ve keyifle ettikleri sohbetleri hiçbir zaman unutamaz. Edremit Parkı’ndaki gezilerini de o günkü gibi hatırlar. Havran’ın kurtuluş yıldönümü kutlama törenlerinde bir caddeye babasının adının verilişi ve dönemin Balıkesir Valisi Yahya Gür’ün Soyuer’e plaket verdiği gece gibi bir çok anı gözünde canlanır. 1956 yılında düzenlene bu önemli geceye, Ankara, İstanbul ve İzmir’den pek çok sanatçı katılmıştı. Akçay Saruhan Otel’de gerçekleşen, pek çok ünlü ismin renk kattığı başka bir gecede de musiki ve şiir ziyafeti yaşanmıştı.
Bir babalar gününde eşi ile Havran’a giden Nursel Hanım, babasının çocukluk ve gençlik arkadaşlarını bulur. Onlarla sohbet eder. Eski günleri yâd eder. Babasının ayakkabılarını yaptırdığı Salih amca, doksan altı yaşındadır. Kendisi, motosiklet kullanan bir genç delikanlıdır. Birlikte bir hatıra fotoğrafı çekilirler. Daha sonra, Nursel Hanım bu unutulmaz anıyı Salih amcaya armağan olarak vermiştir. O da Havran’daki dükkânına asmıştır.
Nursel Hanım’ın kardeşi Emrah Bey motosiklet tutkunudur. Daha sonraki yıllarda arkadaşları ile geldikleri baba memleketi Havran’da bu anlamlı fotoğrafı görür. Motor grubu, Ege’de bulunmanın verdiği mutlulukla bir güzel zeybek oynar. Fotoğraf ise tatlı bir anı olarak duvarda asılı kalmaya devam eder. Ne yazık ki, Salih amca motosikletten düşerek yaşama veda etmiştir.
Havran pazarını çok seven Nursel Hanım, ilçeye her gelişinde babası ile birlikte gezerlerken ne kadar çok mutlu olduklarını anımsar. Babasının kendisine, pazara ayrı bir renk katan çeşit çeşit otları anlatışını adeta yeniden yaşar. (Devam edecek.)
Kaynak: Kazdağı Eteklerinden Ankara Doruklarına (Nursel Soyuer Gündüz)