Eskiden sahte para vardı…
Yine var ama şimdi başka “sahte”ler çoğaldı.
Sahte oyuncak var, alıyorsunuz orijinal sanıp bir bakıyorsunuz çakması, çinlisi… Boyası, içindeki maddesi kanser yapıyor!
Sahte zeytin var, çekirdeğinin rengine bakın diyor uzmanlar…
Sahte balık var artık, deniz lüferi yerine ne yerseniz o niyetine!
Sahte kıyma var…
Var da var.
Velhasıl…
Sahtelikler arttı…
Sahtecilikler farklılaştı.
Eskiden “sahte haber” çok nadir olurdu. Oysa şimdi Türkiye “sahte haber” şampiyonu.
Dijital Haber Raporu’na göre medyada sınıfta kaldı Türkiye. Yalan haberlerle ilgili en çok şikayet Türkiye’den.
Üzücü tablodur bu.
Bakın şimdi Türkiye’de günlük basının haline…
gazetetirajlari.com isimli sitede günlük, haftalık, aylık gazete satışları var.
Tiraja göre ilk 20 gazeteyi alıyor site sıralamaya.
Bu 20 gazetenin ikisi spor gazetesi…
Hepsini toplayın, satış rakamı 2,5 milyon ila 3 milyon arasında.
20 gazetenin çoğu holdingler elinde, bağımsız olan, bir elin parmakları kadar.
Aynı gerçeklik görsel alanda da öyle.
Haliyle çok seslilik kalmıyor.
Tek sesliler topluluğu ile birkaç cılız sesliler kalıyor.
Geniş anlamda söyleyelim, medya için berbat bir görüntü bu.
Almanya’da sahte haber oranı yüzde 9 iken bizde bu oran yüzde 49 düzeyinde.
Okuduğunuz, izlediğiniz, duyduğunuz her iki haberden birinin yalan/yanlış/sahte olması ne de kötü!
Haberin sahteliği sağlık kadar ciddi sorundur.
Topluma yanlış bilgidir.
Yönlendirmedir.
Öyle veya böyle gerçeği farklı göstermektir.
Lakin her karanlığın bir sabahı, her yalanın bir doğrusu olduğu gibi kuşkusuz yalancının mumu yatsıya kadar yandığından doğru ve gerçek er geç gerçek yüzünü gösterir ve fakat olan tüm medyaya olur.
Güven gitmiştir.
Basın bitmiştir.
Basının üç milyon bandını bile geçememesi, markette, benzincide bedava dağıtılan gazeteleri kimsenin eline bile almaması düşündürücüdür.
Özellikle basının bu yönüyle kendisini değerlendirmesi gerekir.
Türk medyasında her gün teyit edilmemiş haberlerin rekor kırması yanında bir de finansal sorunlar nedeniyle yerel ve ulusal bazda gazetelerin ardı ardına kapandığı gerçeği de nazara alındığında basındaki asıl sorununun çok sesliliğin yok olmasında yattığını görebiliyoruz.
Reuters’ın araştırmasına göre de Türkiye’de medyaya, medyadaki haberlere güvenenlerin oranı yüzde 38 ile sınırlı kalmış.
Sahte haber; objektif olunmamasının, olunamamasının da bir göstergesi.
Gazete eğer doğruyu yazmıyor, televizyon eğer ekranda gerçeği göstermiyorsa sorun derindedir.
Bunun içine çıkar ilişkilerini koyabilirsiniz, korkuyu koyabilirsiniz, siyaseti koyabilirsiniz velhasıl günün şartlarını gerekçe yapmaya çalışabilirsiniz…
Lakin ne olursa olsun basın, toplumun gözü ve diliyse asli görevini ifa etmelidir.
Basın büyük bir gemiyse ve okurun da sadık olması isteniyor, büfeden her sabah gazetesini alması arzulanıyorsa o büyük gemide delik de, fare de olmaması gerekir.
Türkiye’de basının genel görüntüsü hiç bu kadar “tek ses”e dönüşmemişti.
Asıl endişe verici olan budur.
Renkleri kaybedersek gökkuşağının ne anlamı kalır ki?..