Balıkesir Sağlık Platformu, Atatürk Şehir Hastanesi Erişkin Yoğun Bakımda görevli Anesteziyoloji ve Reanimasyon Uzmanı Dr. Fatma Kübra Karaosmanoğlu’na yapılan saldırıyı kınadı. Hastane önünde gerçekleştirilen basın açıklamasında, “sağlıkta teröre binlerce kez hayır” denirken, sağlıkta şiddet yasasının bir an önce çıkarılması istendi.
Açıklamada özetle şu görüşler dile getirildi :
“Bizler; 2003’ten beri ülkemizde Sağlıkta Dönüşüm Programı ile had safhaya ulaşan piyasacı; halk sağlığını ve hekimleri/sağlık emekçilerini yok sayan, değersizleştiren sağlık politikalarının şiddeti daha çok artıracağını söyledik ve sağlıkta şiddet nedeniyle 1988’de kaybettiğimiz Dr. Edip Uğurcan Kürklü dışındaki tüm meslektaşlarımızı ne yazık ki yaratılan tüketici sağlık politikalarının hızla bizleri de tükettiği son 20 sene içerisinde kaybettik.
Öldürüldük, vurulduk, bıçaklandık, darp edildik…Çalışanının can güvenliğinden de sorumlu olan Sağlık Bakanlığı hiç bir şey yapmadı, yapmıyor.
Daha dün Bursa Şehir Hastanesi Hematoloji Polikliniği’nde görevli Uzm. Dr. Nihan Alkış, poliklinikte bir hastasını muayene ederken odasına başka bir hastanın yakını tarafından darbedildi.
Ve bu hastanede çalışan yoğun uğraşlarla hastalarının hayatını kurtarmaya çalışan meslektaşımız Erişkin Yoğun Bakımda görevli Anesteziyoloji ve Reanimasyon Uzmanı Dr. Fatma Kübra Karaosmanoğlu hasta yakınına bilgilendirme yaparken sözel ve fiziki saldırıya uğradı.
Hekimlerin insanlık dışı şartlarda çalıştırılmaları yetmezmiş gibi bir de şifa dağıtan elleri kırılmakta, düşmanmışçasına bir kinle şiddet görmekte, sağlık teröristlerinin hedefi olmaktadır.
Yalnızca 2020 yılında, 12 bine yakın beyaz kod verilmiştir. TTB tarafından yapılan ankette; hekimlerin % 84’ü daha önce hasta veya yakını tarafından sözel ve fiziksel şiddete uğradığını belirtmiştir.
“NE CAYDIRICI ÖNLEM ALINDI NE DE SAĞLIKTA ŞİDDETE KARŞI DÜZENLEME YAPILDI”
Dr. Fikret Hacıosman’ın ölümünün ardından da sağlıkta şiddete karşı etkili önlemler için yüzlerce defa çağrı yaptık. Ancak çağrılarımıza kulak verilmemesi sonucunda her gün ama her gün Türkiye’nin farklı şehirlerinden akıl almaz şiddet olayları duymaya devam ettik. Yürüttüğümüz mücadele sonucunda adım atmak zorunda kalan Sağlık Bakanlığına; önerilerimizin yalnızca bir kısmını alarak çıkarılan yasanın yetersiz olduğunu, sorunun yalnız yasayla da çözülemeyeceğini, toplumsal varoluşumuzu aşındıran, şiddeti körükleyen düşmanlaştırıcı politikalarla sağlık sistemi başta olmak üzere her boyutu kapsayan bütünlüklü bir değişim gerektiğini ilettik. Geldiğimiz noktada, ne gerçekten caydırıcı önlemler alındı ne de çalışma alanlarımızda ve koşullarımızda sağlıkta şiddete karşı düzenlemeler yapıldı. Geçtiğimiz sene, Dr. Ekrem Karakaya’nın ölümünden birkaç ay önce önerdiğimiz, sağlık kurumlarına silahla girilmemesini de içeren yasal düzenlemeler de görmezden gelindi. Sonuçlarını maalesef acıyla yaşadık, yaşıyoruz.
“NEFRET VE ŞİDDET DİLİ DE SAĞLIKTA ŞİDDETİ KÖRÜKLEDİ”
Bir kez daha vurgulamak isteriz ki; 3-5 dakikaya sığdırılmaya çalışılan muayenelerle verilemeyen sağlık hizmeti, yok sayılan sağlık hakkı, iyileşemeyen hastalıklar, bulunamayan ilaçlar, yapılamayan ameliyatlar, mesleki özerkliğe yönelik müdahaleler, hekimlerin/sağlık emekçilerinin tükenmişliği ve son zamanlarda iyice derinleşen ekonomik zorluklar, toplumun sağlığını bozdu. Toplumda artarak süregelen şiddet iklimi, sağlığımızı bozan, bizi yok sayan, tüketen, değersizleştiren sağlık politikaları, hem bizi hem de halkı geçinememeye sürükleyen ekonomik buhranla birleşince; sağlığın fiziksel, zihinsel, toplumsal bütün bileşenleri de zarar görerek sağlık alanlarında şiddete de zemin oluşturdu. Aynı zamanda ülkeyi yönetenlere kadar uzanan nefret ve şiddet dili de sağlıkta şiddeti körükledi.
“SAYIN BAKAN HALEN SUSACAK MISINIZ”
Sağlık Bakanına tekrar tekrar sormak istiyoruz. Artık canımıza da kasteden bu sorunlarımıza karşı halen sadece tweet atmakla mı yetineceksiniz? Hekimlerin, sağlık emekçilerinin yaşadıkları sorunlar için tek yapabileceğiniz bu mu? Her ay sayısı katlanarak artan yüzlerce hekim bu kötü koşullar ve gelecek kaygısıyla ülkesini terk ediyor. Neredeyse hepimiz, çalışma yükümüzün yanında bu sağlık sisteminde ruhsal anlamda zorluklarla da karşılaşıyoruz. Daha yakın zamanda üç meslektaşımız intihar etti. Yüzlerce sağlık emekçisi her gün şiddet görüyor. Tüm hekimler/sağlık emekçileri geçim derdi ile boğuşuyor. Günde en az 100 sözel ve fiziksel şiddetle karşılaştığımız, hekimlerin % 84′ ünün en az bir kere şiddete maruz kaldığı çalışma koşullarındayız.
Sayın bakan, halen susacak mısınız? Sosyal medyadan mesaj göndermekten daha fazlasını yapacak mısınız? Yaşananları “Beyaz kod”,”gri kod” renk spektrumunda uygulamalar ile mi savsaklayacaksınız.
Bizler, sağlıkta artan şiddetin de, toplumda körüklenen şiddet dilinin de karşısındayız ve sağlıkta şiddetle etkin mücadele çağrımızı yineliyoruz. Birileri bizim sesimizi duymadığı gibi, duyulmasını engellemek için elinden geleni yapıyor. Ancak asla yaşamımıza kasteden bu çalışma koşullarına boyun eğmeyeceğiz, emeğimizin sömürülmesine, geleceğimizin karartılmasına izin vermeyeceğiz.
Şimdi, bir kişi daha eksilmeye sabrımız yok. Bir gün daha şiddete uğrayarak, kaygıyla çalışmak istemiyoruz.
Bu nedenle başlattığımız topluma çağrımızdır;
Sağlıkta yaşadığınız sorunların sorumlusu ne hekimler ne de sağlık çalışanlarıdır. Randevu bulamamanızın, 5 dakikada muayeneye mecbur bırakılmanızın, eczanelerde kalem kalem ödeme yapmanızın, hastanelere ulaşamamanızın ve diğer bütün sorunlarınızın sorumlusu bu sağlık sistemidir. Gelin bu sistemi hep birlikte değiştirelim.
Meslektaşlarımıza çağrımızdır;
Ne yaşamlarımızdan, ne de mesleğimizden ne de şifa dağıtmaktan vazgeçmiyoruz. Bu eylem sürecinde etkili sağlıkta şiddet yasası, güvenli çalışma alanları taleplerimizi yükseltelim.
* Sağlıkta şiddete yol açan sağlık politikalarından derhal vazgeçilmesini,
* Sağlıkta şiddet için etkili yasa çıkarılmasını,
* Sağlık kurumlarında şiddeti önleyen fiziksel değişiklikler yapılarak, güvenli işyerleri oluşturulmasını,
* İş yaşamında şiddet ve tacize karşı ILO 190 Sözleşmesinin imzalanmasını TALEP EDİYORUZ…
“Giderlerse gitsinler” denilip, ülkesinde kalmayı tercih edenlerin dövülüp, sövülüp, öldürüldüğü, “Artık doktor dövebiliyoruz” diye övünenlerin ülkesi olmak istemiyoruz.
Yaşamı ve yaşatmayı kendine şiar edinmiş bir mesleğin mensupları olarak sağlıkta şiddete karşı her yönüyle mücadelemiz devam edecek: YAŞAMAK ve YAŞATMAK İSTİYORUZ!