featured
  1. Haberler
  2. YAZARLAR
  3. SADECE ÖZGÜRCE YÜRÜMEK

SADECE ÖZGÜRCE YÜRÜMEK

Akşam bir film izledim.
Haksız yere hüküm giymiş birisi dışarı çıktığında sordular
-Ne yapmak istiyorsun?
-Sadece özgürce yürümek dedi…
Şu an pek çok kişi böyle hissediyor sanırım.

Yıllar önce Balıkesir Cezaevinde ders vermiştim.
Üstelik bir yanlış anlaşılma sonucu erkek mahkumlara derse giren ilk kadın öğretmendim.
Öğrencilerim erkek mahkûmlardı.
İyi ki öyle bir yanlışlık oldu.
Yaşamım boyunca edindiğim tecrübelerin en güzeliydi.
En farklısı…

İçeriye geçerken rutin kontroller vardır.
Ders için geldiğim zaman önce tüm ziyaretçiler gibi tümüyle kontrolden geçiyordum.
Ayakkabılarımın içi dahil aranıyordu.
Sonra ilk demir kapıdan giriyor ve yürüyordum…
Kapının iki tarafında da pencere boşlukları yanında oturan gardiyanlar vardır.
Kimin geldiğine bakarlar ve kapıyı açarlar. İçeri geçersin kapı hemen kapanır. Ve daha iki adım attığında ardından sürgülenen kapının metal gürültüsü duyulur.
Ana koridordan iç avluya geçinceye kadar üç tane kapı geçtim.
O kapıların sürgülerinin ardımdan nasıl kapandığının sesini duydum.
Ürkütücüydü… Korkunçtu…
İçimde çaresizlik, yalnızlık duyguları ve korku uyandırdı.
Yarı loş, sessiz ve nereye gittiğimi bilemediğim bir yolda kendimi yalnız hissettim. (yanımda bir dolu kişi vardı oysa)

İç avluda bir grup mahkum bekliyordu.
Aşçılık dersi için öğretmenleriyle tanışacaklardı. Benimle…
Müdür bey beni tanıttı. Herkeste bir şaşkınlık…
Bir kaç erkek büyük bir memnuniyetsizlikle
-Ben karıdan ders almam deyip döndü gitti.
Çevrede normal bahçe saatine çıkıp tesadüfen gören bir kaçı da
-Ahaa karı gelmiş bende yazılayım deyip yanımıza koştu. (onlar kaydolmadı tabii)

İlk gün tanışmanın ardından aylar süren derslerim oldu.
O kapılardan geçerken yaşadığım ilk karmaşa duyguları bir daha hissetmedim.
Her kapı sürgüsüyle biraz daha avluya yaklaştığımı bildim.
Avlunun tam ortasında küçük bir bina vardı. Üst katı kütüphane. Kütüphane ortasında bir kömür sobası. Duvar diplerine konulmuş sıralar. Kenarda tek bir büyük masa.
İşte benim yemek atölyem.
Tüm küçük işler, ocakta pişirmeler ön hazırlıklar burada yapıldı. Fırına girmesi gerekenler olduğunda avluda penceresi ve yanda kapısı olan bir mutfağa götürülüp pişirildi.
Bazen özel izinle mutfakta çalıştık.

Bir dönem ramazan ayına denk gelmişti.
Cumhuriyet Başsavcısı Işık Keskin Özbay’ın özel izniyle tüm cezaevine iftar yemeği düzenledik.
O korkunç hissettiren sürgülü üç kapının arasındaki ana koridorda masalar sıralandı.
Ara koridorlar ve içerideki odaların kapısı açıldı ve güvenliğe uygun olarak yemek düzeni oluşturuldu.
Bizim sınıf ve aşçılar birlikte farklı bir iftar yemeği düzenledik.
Fotoğraf yok… Olamazdı…Dışarıdan özel misafirler vardı. Ve sanki bir el cezaevi çatısını kaldırmış gibiydi. Bir nebze özgürlük gibi…

Avluya her çıkışımızda öğrencilerimin hepsi ortadaki ağaca ve gökyüzüne bakıyordu. Güvercin görmeyi umuyorlardı. Bir tanesi güvercin besliyormuş eskiden …
Bir öğrencim kenarda yetişen bir ot gösterdi.
-Bu yenir mi? Bilmiyordum pek tanımadığım bir ottu.
– Ben ne görsem koparıp yiyorum. Sonuçta yeşil ve zaten azıcık. Nasılsa öldürmez. Belki faydası olur, dedi.
Menüde hangi yemek olursa olsun hep bir koli yumurta da oldu listemde.
Çünkü öğrendim ki sıcak haşlanmış yumurta veya sadece menemen bir umuttur. En çok özlenendir.
Cezaevinde de, askeriyede de yumurta vardır ancak hep soğuk gelir.
Her defasında kapı kontrolünde sordular.
-Hocam bu yumurtalar ne olacak?
-Çorbaya terbiye…
-30 taneyle mi?
-Neden olmasın çocuklar düşürüyor, kırılıyor, veya kestiriyorlar terbiye yaparken, bozuluyor yeniden yapıyoruz. Lazım işte…

Lazımdı. Anlık tarifler için. Dört gözle sıcak yumurta bekleyenler için..
Bir yumurta ile ne çok dua aldığımı en son gün, kurs bittikten sonra öğrenmiştim;
-O gün menemen yaptık ya hocam, dışarıdayken kimseye yaptırmaz ben yapardım. Bu gün yaptım, yedim, dışarı çıktım, hem ağladım, hem sadece sana değil çoluğuna çocuğuna dua ettim… diye yazmıştı…
Ve bir çocuğun sadece onun için menemen yaptık diye derslere gelmesine neden olmuştum.
Kapalı kapılar, pencerelerde demir parmaklıklar ve hatta aradaki tel ardından görünen gökyüzüne baktım sınırlı zamanlarda.
Dersim bittiğinde dışarı çıkacağımı bilerek.
Güvercin gördüğümde içeride onu görmek, belki penceresine alıştırmak arzusunda olanı düşünerek,
Yeşil salatamı yerken ne olduğunu bilmediği otu sırf yeşil diye yiyeni düşünerek…
Yeni bir şey yerken veya sıradan gibi görünen basit bir yiyeceğin nasıl önemli olduğunu fark ederek yaşadım.

Şimdi bu sınırlı ev hapsi geçmişi anımsattı…
Üstelik bir süreliğine sınırlıyız sadece.
İstediğimiz zaman cam açabilir, balkona çıkabilir hatta acil işler için dışarı gidebiliriz.
Evdeyim. Bir yumurtayla nasıl mutlu olabileceğimi düşündüm.
Sizde bir yumurta alın.
İster suda haşlayın ister tavaya atın.
Domatesli, kıymalı, bol sebzeli, otlu, peynirli…
İnsanları kırmaktansa kırın işte bir yumurta…
Sağlıcakla kalın

0
sevdim_bunu
Sevdim Bunu
0
_ok_sevdim_bunu
Çok Sevdim Bunu
0
g_ld_rd_
Güldürdü
0
karars_z_m
Kararsızım
0
bu_ne_bi_im_bi_ey
Bu Ne Biçim Bişey
0
k_zd_rd_n_z_beni
Kızdırdınız Beni
SADECE ÖZGÜRCE YÜRÜMEK
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

2 Yorum

  1. 27 Mart 2020, 17:54

    Herşeye rağmen şükretmesini , her durumdan ders almasını bilmeli insan… sen de sağlıcakla kal ??

    Cevapla
    • 30 Mart 2020, 14:39

      Teşekkürler Şehnaz Pınarlıgil. umarım …ve sanırım biraz daha farklı bakmayı öğreniyor herkes…

      Cevapla
Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Balikesir24saat ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!