Bu güzel ve anlamlı sözün altında “La Edri” yazıyor yani söyleyeni bilinmeyen. Her kim demişse bilgece, hayata karşı bakış açısına dair güzel bir mesaj vermiş.
Öyle ya hayat her zaman gül gümüş geçmiyor. Herkesin kendi yaşam yolculuğunda engeller de var, engebeler de.
“Ya sıkıca tutunursun hayata ya da rüzgârla savrulur kaybolursun” demiş şair. Zira her zorluk, her hayal kırıklığı öğrenmemiz gerekenler için fırsat tanır bize. Ancak bazen farkına varırız bazen de isyankâr olur duygularımız.
Aslında tecrübe aktaran güzel sözleri kulağımıza küpe yaparız da gel gör ki iş uygulamaya gelince pek başarılı olamayız çoğu zaman, ya da hep bir bahaneye sığınırız.
Gerçi ülkece ruhlarımız epeydir neşesini kaybetti, şarkı söylemeyi unuttu ve haliyle yaşamlar keyifsiz hale geldi. Sorgulamadan, düşünmeden, eleştiri yapmadan öylece yaşayıp gidiyoruz.
Umut yoksa heves yoksa hayal bile kuramıyor insan. Alışılagelmiş düşüncelerden, kalıplardan, baskılardan sıyrılarak düşünemiyoruz hayatı.
Neyse dün, yani 1 Nisan benim doğum günümdü ve sabahın ilk ışıkları ile uyandım ruhumun söylediği neşeli ezgiye bedenim de eşlik etsin diye. İçimde bir coşku var ki anlatamam. Baharın güzel bir gününe gözlerimi açmışım, sağlıklıyım ve en önemlisi ülkemde değişim için bir uyanış başlamış.
Muhteşem bir hediye değil mi? Kırmızıya bürünen ülkemde yeniden yeşermeye başladı ümitler. Ve neşelenen ruhum şarkı söyleyince hayat beni dansa kaldırdı.
Hayatın anlamını ve değerini vurgulayan bu sözü, ne zaman ruhumu karartacak bir durum olsa hatırlamaya çalışıyorum. Çünkü kararmış bir ruh ile zorlukların üstesinden gelemeyeceğimi, aydınlığa ulaşamayacağımı ve ihtiyaç duyduğum gücün kendimde olduğunu anlatıyor bana.
Oysa yirmi beş yıl önce bana “Ruh şarkı söyler mi? diye sorsaydınız, büyük bir ihtimalle gülerdim. Hayata baktığım bir pencerem vardı ve hayatım görebildiklerimden ibaretti. Ne zaman ki alışılagelmiş kalıplardan sıyrılıp kendi irademle düşünmeye, sorgulamaya ve eleştirmeye önem verdim işte o zaman hayata benim baktığım pencereden başka pencerelerinde olduğunu fark ettim.
Bu farkındalık kendimi tanımak için çıktığım ilk yolculuğumdu. Ruhumun söylediği şarkıları duymam da bu yolculuk sırasında başladı ve hayat beni defalarca dansa kaldırdı. Kiminde tökezledim, kiminde düştüm yine de ruhum şarkı söylemekten, ben dans etmekten vaz geçmedik. Fırtınanın dinmesini beklemektense yağmurda dans etmeyi birlikte öğrendik.
Şu anda sekiz artı yarım asrın toplamıyım ve beni ben yapan yaşadıklarıma, hikâyemde rol alan kişilere kısaca her ne zaman başım sıkışsa kulağıma şarkı söyleyen ruhuma ve kolumdan tutup beni dansa kaldıran hayata teşekkür ediyorum.
Sen dans etmeye devam et. Ruhun illaki şarkı söyler…