Size Amerika’da Roseto isimli bir İtalyan kasabasından bahsetmek istiyorum.Roseto’da 65 yaş altında kalp krizinden ölen ya da herhangi bir kalp hastalığı belirtisi gösteren hiç kimse yok.
Hiç intihar yok, hiç alkolizm yok, hiç ilaç ya da uyuşturucu bağımlılığı yok ve çok az suç işleniyor. Peptik ülser veya mide rahatsızlığı olan hiç kimse yok.
Burada insanlar sadece yaşlandıkları için ölüyorlardı. Neden?
Roseto İtalya’da Foggia adlı bir taşra kenti’nin dağ eteklerinde kurulu yoksul bir köy. Daha iyi yaşam koşulları umuduyla bir grup Roseto’lu 19. yüzyıl sonlarında Amerika’ya göç ediyor. Rosetolular Pensylvania’nın Bangor kasabasında kayalık bir dağ yamacında toprak satın almaya başladılar ve İtalya’daki kasabalarının aynısını kurdular.
Yamacı inip çıkan dar sokaklarda birbirine yakın, arduvaz çatılı, iki katlı evler ve bir kilise inşa ettiler.1896’da kilisenin başına dinamik ve genç bir papaz geçti. Papaz ruhani topluluklar kurdu ve festivaller düzenledi. Kasaba halkını evlerinin arkasındaki geniş toprakları temizleyip, meyve ağaçları ve sebze ekmeye teşvik etti. Rosetolular evlerinin arka bahçelerinde domuz yetiştirmeye ve şarap için üzüm yetiştirmeye başladılar. Okullar, park, rahibe manastırı ve mezarlık inşa edildi. Ana caddeleri boyunca küçük dükkanlar ve fırınlar, restoran ve barlar açıldı. Giyim ticareti için giysi üreten atölyeler kuruldu.Uzun zaman kendi dilleri olan İtalyanca konuşuldu. Pennsylvania’daki Roseto kasabası kendi kendine yetebilen, çevresindeki toplumlarca tanınmayan minik bir dünyaydı.
Stewart Wolf adlı bir hekim olmasaydı pekala böyle kalabilirdi.
Stewart Wolf bir gastroenterelog ve Oklohoma Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak ders veriyor.1950’lerin sonlarında yerel bir tıp derneğinde konuşma yapmak üzere davet ediliyor.Konuşması bitince oradaki doktorlardan birisi ile sohbete başlıyor.
“Biliyor musunuz, 17 yıldır bu mesleği yapıyorum. Bana her yerden hastalar geliyor; ancak Roseto’dan gelip de 65 yaşın altında kalp hastalığına yakalanmış biriyle karşılaştığım çok nadirdir.”
Dr. Wolf hayretler içinde kalmıştı.Çünkü o sırada Amerika’da kolesterol ve kalp hastalığı oldukça yaygındı.65 yaş altındaki erkekler arasında önde gelen ölüm nedeni olması sebebiyle kalp hastalığıyla karşılaşmamak bir doktor olarak olanaksızdı.
Wolf bu durumu araştırmaya karar verdi.Oklahoma’daki meslekdaşlarından ve öğrencilerinden yardım istedi. Olabildiğince eskilere giderek, kasaba sakinlerinin ölüm raporlarını ve hekimlerin tıbbi kayıtlarını incelediler. Sonuçlar şaşırtıcıydı.Roseto’da 55 yaşın altında kalp krizinden ölen ya da herhangi bir kalp hastalığı belirtisi gösteren hemen hiç kimse olmamıştı.Roseto’da 65 yaş üzeri erkekler arasında kalp hastalığından ölüm oranı tüm Amerika’dakinin yarısı kadardı. Hatta Roseto’da her tür nedene bağlı ölüm oranı beklenenin %30 ile 35 altındaydı.
Wolf araştırmayı derinleştirerek sosyolog arkadaşından yardım istedi. Roseto’da tek tek evleri dolaşarak 21 yaş ve üzeri herkesle görüştü.
Hiç intihar yoktu.
Hiç alkolizm yoktu.
Hiç ilaç ya da uyuşturucu bağımlılığı yoktu ve çok az suç vardı.
Sosyal yardım alan hiç kimse yoktu.
Bu insanlar yaşlılıktan ölüyordu.
O kadar.
Wof’ün ilk düşüncesi, Roseto’luların İtalya’daki eski sağlıklı beslenme alışkanlıklarını devam ettirmesi olabileceği yolundaydı.Ancak böyle olmadığını çabucak farketti.Roseto’lular yemeklerini daha sağlıklı bir seçenek olan zeytinyağı yerine domuz yağıyla pişiriyorlardı. Wolf tipik beslenme alşkanlıklarını analiz ettiğinde kalorilerini %41 oranında okkalı yağlardan alıyorlardı. Burası insanların gündoğumunda yataktan kalkıp yoga yaptıkları ya da bisiklete atlayıp aktif pedal çevirdikleri bir kasaba değildi. Pennsylvania’nın Rosetoluları çok sigara içiyordu ve birçoğu şişmanlıktan muzdaripti.
Bulgular diyet ve egzersizle açıklanamıyorsa genetikle açıklanabilir miydi? Bu nedenle Roseto’luların Amerika’da yaşayan diğer akrabaları incelendi. Bu da değildi.
Acaba yaşadıkları bölgeden kaynaklanıyor olabilir miydi? Doğu Pennsylvania’da dağ eteklerinde yaşamak, sağlık üzerinde olumlu bir etki mi yaratıyordu.Roseto’ya en yakın iki kasaba dağın hemen aşağısında bulunan Bangor ile Nazereth’ti. Her ikisi de Roseto’yla aynı büyüklükteydi ve her ikisinin de nüfusu aynı türden Avrupa’lı göçmenlerden oluşuyordu. Nazareth ve Bangor’da 65 yaş üzeri erkeklerde kalp hastalığından ölüm oranı Roseto’dakinin üç katıydı.İşte bir çıkmaz sokak daha.
Wolf Roseto’nun sırrının diyet, egzersiz, genler ya da lokasyon olmadığını anlamaya başlıyordu.
Sır, Roseto’nun kendisi olmalıydı. Wolf kasaba çevresinde yürüyüş yaparken nedeni buldu.Roseto’luların birbirlerini sık ziyaret ettiğini ve İtalyanca sohbet etmek için sokakta nasıl durduklarını ya da arka bahçelerinde birbirlerine nasıl yemek pişirdiklerini gördü. Roseto’luların sosyal ilişkileri oldukça güçlüydü. Kasabanın sosyal yapısını geniş aile klanları oluşturuyordu.Bir çok evde bir kaç kuşak birlikte yaşıyordu ve büyüklere karşı nasıl saygı ve sevgi duyulduğunu farkettiler.
Kiliseye çok sık gidiyorlar ve inancın bütünleştirici ve sakinleştirici etkisini yaşıyorlar. Nüfusu 2000 kişinin altında olmasına rağmen çok fazla sivil kuruluş vardı.Toplumun, zenginleri kendi başarılarıyla gösteriş yapmaktan alıkoyan ve onları diğerlerinin başarısızlıklarını kapatmaya yardımcı olmaları için teşvik eden eşitlikçi bir hayat felsefeleri vardı.
Roseto’lular güçlü, koruyucu bir sosyal yapı yaratmışlardı.
Roseto’nun gizemi sosyal bağların güçlü olması ve kendilerine has yaşam felsefesinde gizliydi.
Uzun ve sağlıklı yaşam sadece genlerimize, sağlıklı beslenmemize, ne kadar egzersiz yaptığımıza bağlı değil.
Her birimizin parçası olduğumuz kültür, arkadaşlarımız ve ailemizin kimler olduğu; yaşadığımız dünyanın değerleri ve kendimizi ne kadar güvende hissediyor olmamız da sağlığımız konusunda oldukça önemli.
Roseto’nun Gizemi adlı öyküyü Malcolm Gladwell’in Outliers kitabında ayrıntılı okuyabilirsiniz.