İyi olmalı ilk karşına çıkan.
Anan baban, kapı komşun,
Öğretmenin, akraban.
İyiliği onlardan öğrenmeli,
Kötülüğün tadına varmadan.
Tek kelime ile tarif etmek gerekirse; bu sefer “iyi” bir insanı anlatmaya çalışacağım. Üstelik aynı branşta olmamız nedeniyle yazarken daha bir keyif duyacağım kesin. Ondan çok daha tecrübeli bir rehberlik öğretmeni olmama rağmen kendisinden öğreneceğim çok şey var. Diğer Rehberlik öğretmeni arkadaşlarla birlikte “anlaşılmıyoruz” sızlanmalarını artık bir kenara bırakıp Nazlı Kurt gibi olmak için çaba sarf etmeli ve mesleğimize çok daha fazla sahip çıkmalıyız. Rehberlik öğretmenlerine karşı oluşan ön yargıları yıkmanın başka da bir yolu yok zaten.
Zaman zaman mesleğimde çıkmaza düştüğümde kendimi Dursunbey İmam Hatip Ortaokuluna atıyorum. Nazlı Kurt’u, onun bitmek bilmeyen enerjisi ile öğrencileriyle iletişimini izliyor, tabiri caizse bir şeyler kapmaya çalışıyorum. Hiçbir konu konuşulmayacak ya da ilgilenilmeyecek kadar önemsiz değil onun için. Öğrencilerinin ağzından çıkan her kelimeyi dikkatle dinliyor, öğrencileriyle ilgileniyor ve hepsinden önemlisi onlara değerli olduklarını hissettiriyor. Böyle bir öğretmene sahip oldukları ve küçük yaşta böylesine “iyi” bir insanla karşılaştıkları için çok şanslı tüm öğrencileri.
Nazlı Hocamı 2013-2014 eğitim yılında Göbül ve Sağırlar Köyüne yaptığımız aylık gezi faaliyetleri esnasında yakından tanıma fırsatım oldu. Yol boyu genel gündemi hep öğrencileri oluyor, onlar için yaptığı çalışmaları keyifle bizlere anlatıyordu. Aynı heyecanı Göbül ve Sağırlar’daki öğrenci ve velilerine de aktarıyor, ayda bir de olsa tüm enerjisi ile elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyordu.
Bu iş için doğmuş Nazlı Kurt, ortaokul ve lisede arkadaşları ona “psikolog” lakabını boşuna takmamış. Hiç erinmeden sıkıntı yaşayan arkadaşlarının yardımına koşup gözlerinin içine bakıyor, dertlerini dinliyor ve onlara çözüm önerileri sunuyormuş öğrencilik yıllarında. 2010 yılında Kütahya Atakent İlköğretim Okulunda göreve başladığında ne yapacağını bilmeyen çömez bir öğretmen değildir kendisi. Yıllardır en iyi yaptığı işi daha organize şekilde yapmaya, insanlara yardımcı olmaya kaldığı yerden devam edecektir.
Tabi her insanda olduğu gibi onun da derdini anlatacağı, kendisine yardımcı olacak birilerine ihtiyaç duyduğu zamanlar olmuş. Özellikle lise yıllarındaki çalkantılı dönemlerinde hep umutla rehberlik servisinin yolunu tutar, kapıya kadar anlatacaklarının provasını yaparmış. Ama Nazlı ve diğerleri için o kapı genelde kapalı olurmuş. Kapıya her omuz attığında kendisine omuz vermesi gerekenler olması gereken yerde değilmiş. Kendisi için büyük bir hayal kırıklığı olan bu durumu mesleki açıdan bir avantaja çevirir Nazlı Öğretmen. Rehber öğretmen olduğunda kendine söz verir; o kapı hiç kapalı kalmayacak, hiçbir öğrencisi hayal kırıklığına uğramayacaktır. İşte bu yüzden İmam Hatip Ortaokulunda ne zaman rehberlik odasının kapısını çalsanız içeriden sevgi dolu bir ses “Gel.” der. O güzel insan, içeri gireni hiç yalnız bırakmaz, öğrencilerine gidilecek yolda hep eşlik eder.
Mesleğinde öğrencileri adına tek isteği, hayata olumlu bakmalarıdır. Mutlu bireylerin yaşamda her zaman bir çıkış noktası bulacağını iyi biliyor çünkü kendisi… Arkadaş ilişkisi kurmakta zorlanan bir çocuğa destek olmak, başarısızlığı kader gibi gören bir öğrenciyi yüreklendirmek gibi sıkıntılardan tek çıkışın hayattan umudu kesmek değil, yaşama daha bir tutkuyla sarılmak olduğunu öğrencilerine inatla ezberletiyor.
Kendisi ile yaptığım görüşmede okuma yazma öğrettiği bir öğrencisinin kendisine yazdığı mektubu gösterdiğinde yüzünde oluşan memnuniyet görülmeye değerdi. En zor zamanlarında o mektuplardan birini çıkarıp okumak kendi için gerekli motivasyonu sağlıyor ve kaldığı yerden devam ediyor. Her veli ve öğrenci ile çok rahat iletişim kurmuş. Sadece işitme engelli bir velisine yeterince faydalı olamamış. Bu yüzden “İşaret dili Kursu”na gidip işaret dilini de öğrenmiş. Anlayacağınız Nazlı Hocanın elinden kurtuluş yok.
Bitmek bilmeyen enerjisinin ve hayata sürekli pozitif bakmasının sebebi son derece açık: Evden mutlu çıkıyorum, hayata mutlu bakıyorum, işte benim sırrım bu diyor. Tabi bu mutluluğu sağlayanlar şimdiye kadar anne ve babası olmuş, bundan sonra onlara 2015 Temmuz ayında yaşamını birleştirdiği eşi Fatih Kurt’ta eklendi… Öylesine mutlu bir aile ortamları var ki Kuru ailesinin (Nazar değmesin! ) Çocuklarına sevgilerini göstermeyen, şımarır, yaramaz olur diyen ailelere inat doğduğunda bu yana sevgiye boğmuşlar Nazlı’yı. Bakmayın klasik söylemlere, sevginin fazlasının zararı da olmaz zaten. Belki çocukken biraz şımarık olurlar ama sevgiyle büyüyen insanlar asıl yetişkin olduklarında bambaşka, mutlu bir birey olurlar. İşte öyle mutlu insanlardan biri öğretmen olursa sonuçta Nazlı Kurt gibi olur. Nazlı Kurt’un ailesi de bu gün sevgiyle büyüttükleri evlatlarının çevresine verdiği mutluluğu keyifle takip ediyor, onunla sonuna kadar gurur duyuyorlar. Sevgilerinden hiç kısmadıkları için Allah’a şükrediyorlar. Ne mutlu onlara ve ne mutlu Dursunbey’e…