Yaklaşık 2,5 milyon öğrencinin TYT-AYT’li YKS stresi bitti.
Bu arada geçtiğimiz hafta 6 üniversiteye rektör atandı.
YKS’ye girip bir üniversite okuyup kariyerine akademik olarak devam edecek, öğretim üyesi olarak çalışacak, idealleri olup ileride rektör olacak kim bilir kaç öğrenci var dünden geleceğe geçecek…
Bilmiyoruz elbet.
Ama adı üstünde rektör.
Bir üniversitenin 1 numarası.
Bizde “her kesimde görülen tel tel dökülme” bariz şekilde yüksek öğretimde de görülüyor.
Nice öğretim üyesi (!) var, özellikle kelimenin ardına ünlem koyuyoruz, “öğretim üyesi” demeye bin şahit gerek!
Nasıl unvan almışlar, nasıl yükselmişler, nasıl profesör olmuşlar, nasıl dekan olmuşlar, nasıl olup da rektör olabilmişler….
Kamuoyuna yansıyan utanç örneklerini gördükçe aklınız almıyor.
Özyeğin Üniversitesi Kurucu Rektörü yazdı sosyal medyada.
Son atanan 6 rektörün endeksli dergilerde toplam makale sayısı 4.
Yazıyla da yazalım sadece dört.
Dört rektörün, bunu da rakamla yazalım, 4 rektörün hiç makalesi yok.
Nokta.
Atanan 4 rektörün hiç makalesi yok.
Akademik kariyerde “yayın” çok önemlidir.
Özyeğin Üniversitesi kurucu rektörü Erhan Erkut isyan etmiş:
“Biz liyakat dedikçe makalesiz rektörler gelmeye devam ediyor”
Bilim dünyasının içindekiler kimin kim olduğunu biliyor.
Biz ise sadece Erkut gibi konuşanlar olursa duyuyor veya yaptıkları abuk sabuk konuşmalar ile gündeme düştüklerinde onları tanıyoruz.
Üniversitede liyakatin yerlere düştüğünü ancak o zamanlarda görebiliyoruz.
Saçma sapan konuşmalar dışında ise bilim insanı için, yükselme ve kariyer olarak en önemli verilerden olan yayın/makale gibi hususları ise ancak bilim insanlarından bazıları konuşunca veya resmi istatistiki bilgileri araştırınca öğrenebiliyoruz.
Kurucu rektörün dediği tümüyle facia bir görüntü.
Atanan 6 rektörün 4’ünün tek makalesinin olmaması.
Kabul edilebilir değil.
Bırakın rektörlüğü, bize göre profesörlük unvanına bile hak kazanmamaları gerek.
Zira yayın, bilim dünyasının her şeyidir.
Uluslararası endeksli dergiler, hakemli yayınlar vs. her tür bilimsel çalışma bu dünyanın “olmazsa olmazlarıdır”
Bilimin uzağında kalmış, şöyle veya böyle basamakları tırmanarak bir yerlere oturmuş, koltuk kapmış kişinin öğrencilerine, üniversite gençliğine örnek olması mümkün olabilir mi?
Bilim üretmeyen insan, araştırma yapmayan, yayın çıkarmayan, makale dahi yazmayan insan rektör, rektörü geçtik profesör, profesörü geçtik öğretim üyesi olabilir mi?
Bizde rektörlerle yarışan bir r-ektör potansiyelimiz var.
Liyakatsizler de “r” harfine ek yapılan hali… R-ektör…
YTS yapıldı.
Yaklaşık 2,5 milyon öğrenci ter döktü.
Haklarında hayırlısı ama kim rektör olacak ileride, kim r-ektör; bugünün siyasetçilerinin tercihi gösterecek ve ülkenin geleceği ya sağlam temellere kavuşacak ya da üflesen uçup giden bir üniversiteler(!) ülkesi olacağız.
Her ile üniversite, her ilçeye fakülte ile zaten temeli çürüyen bir yüksek öğretimimiz oldu.
Ötesini düşünemiyoruz bile!