Ustam söylemiş; “Bir ulus, ne kadar, okuma -yazma öğrenme, araştırma eğiliminde ise o kadar sağlam, o kadar hoşgörülü ve demokrat yapıda olur.-” Uğur Mumcu.
O KADAR; ilerleme, kalkınma, gelişme, çağdaşlaşma yolundadır….
“ Gel ey hilal kaşlım dizim üstüne
Söz söylenmez doğru sözün üstüne,
Ay bir yandan sen bir yandan sar beni…” diyen dillere gönüllere, saygı borcumuzu ödemek gibi bir sorumluluğumuz var. Emek ürünlerini saklamak yerine paylaşmak, en geniş düşün tarlalarını tohumlamak gerekir sevgiyle.
Erenler, bilge ruhlu insanlarımızın sözleridir ortalıkta gezinen, sanal alemi süsleyen inci taneleri, yakut, elmas kırıntılarıdır diye algılar ve not ederim sayfalara.
BİR İNSANDA ÜÇ ŞEY ARAYINIZ.
ZEKA, KALP VE DÜRÜSTLÜK.
EĞER SONUNCUSU YOKSA, İLK İKİSİYLE UĞRAŞMAYINIZ, güzel insanlarımız. Emeğiniz, zamanınız boşa gider, hayalleriniz yıkılır. Pazardan ucuz ve kaliteli ürün alayım derken; el çabukluğu marifet, iki sağlam, üç çürük, bir olgun, iki ham, bir önden üç arkadan.. almanız her zaman olasıdır. Pazar tezgahında önü güzel, arkası dolgu ürünlerin yer aldığını görüyoruz. Pazara çıkanlarımız bilir. Bile bile yine de her pazar bir daha o sergiden almayacağım diyerek söylenirsiniz. Çok güvendiğiniz sebzeciniz, peynirciniz, meyveciniz hakkında kuşkularınız artıkça, pazar pazar yöre ve mahalle pazarlarını dolaşmak düşer size yaşamınız boyunca…
Pazar deyince sadece mahallenizin pazarı aklınıza gelmesin o kadar çok çeşit pazar ve pazarlamalar var ki yaşayanlar bilir; ot pazarı, at pazarı, koyun pazarı, kurbanlık pazarı, bit pazarı, maden pazarı, adam pazarı, siyaset pazarı, pazar pazar içinde hafta sonu pazarı işe girince insanlar gevşer, ve yavşarlar ki, koşarlar araba pazarına, nasıl ucuz araba alıp, hava basarım diyerek hayal kuranlara ne mutlu?
İnsanın anlaşılmaz hal ve tavırları destanlara, masal ve öykülere sığmaz genişliktedir.
Delikanlı, mahallenin güzel kızına aşıktır. Aşkına kavuşamaz. İçine dert olur. Gel zaman, git zaman uzun yıllar sonra izini, evini bulur. Eşini tanır. Gençlik aşkının kapısını çalar. Kapıya çıkan genlik aşkına bir sorum var diyerek soruyu sorar. Eşini tanıdım. Vara vara bu kambur, bir gözü eksik, kulakları duymazı mı kendine layık gördün? diye sorar.
Kadın, evinin bahçesine çağırarak, bu bahçenin en güzel gülünü bana kesip getirdikten sonra, sorunuzu cevaplayacağım ama bir şartım var. En güzel gülü kesmek için bir şansın bütün güllere bir kere bakma hakkın var. haydi bana en güzel gülü bulup kes getir diyor.
Adam, o gül dalı, bu gül dalı güzel değil derken, bahçenin sonundaki en son daldaki gülü kesmek zorunda kalır. Elinde ki gülü kadına sunar. Sorusunun yanıtını bekler.
Kadın, gördün mü? Gül bahçesindeki en güzel gülü bulmak için tüm bahçeyi dolaştın, son gül dalına kaldın. Bende; o benim dengim değil, bu benim dengim değil derken, evde kalmamak için bu beyefendiye mum oldum.
Şimdi anladın mı gerçeği, diyerek adamı uğurlar.
Seçmek ve seçilmek zaman, mekan, esen rüzgarlarla, nerelere savrulacağını, kendiniz bile tahmin edemezsiniz. Sürü geriye döndüğünde, sürünün başında; koç mu? Koyun mu? Teke mi? Keçi mi? … olacağını kimse kestiremez. Haktan, adaletten, dürüstlükten yana olan, yaşamını bu değerlere adayan, kalbini ve zekasını bu yönde kullananlar bir adım önde saf tutarlar.
Umumii efkar-ı umumiyenin tercihlerinin hangi yönde gerçekleşeceği bir bilinmezdir. Sevgi ve güvende , cesarette kendine güvenenler ipi göğüsler * İ D U R A K İ *
Çalışan kazanır, elması kızarır. Asıl olan bu pazardan ve pazarlamadan bozulmadan, pörsümeden, erimeden, iri ve diri kalabilmektir.