Türkiye’de ilk COVİD-19 hastasına tanı konmasının üzerinden tam 97 gün geçti. Bu 97 gün içinde 4.807 yurttaşımızı doğrulanmış olarak COVİD-19’dan kaybettik.
Kullanılan PCR testinin duyarlılığı ve hassasiyetine ilişkin ülkemiz verileri elimizde olmasa da, yabancı araştırmalardan yaklaşık beş hastanın 3’ünde testin pozitif çıktığı, ikisinde hastalık olmasına rağmen pozitif sonuç elde edilemediği hesaplanmış durumda.
Buradan yola çıkarak 4.807 yurttaşımıza ek olarak, yaklaşık 3.200 yurttaşımızı daha COVİD-19 nedeniyle kaybetmiş olduğumuzu ancak kanıtlayamadığımızı söyleyebiliriz. Yani toplamda yaklaşık 8 bin kişi…
Bu 97 gün içinde 178.239 yurttaşımıza da PCR testi ile COVİD-19 tanısı koyduk. Aynı hesapla, yaklaşık 118.500 kişiye de gerçekte COVİD-19 hastası olduğu halde testin hata payı nedeniyle doğrulanmış COVİD-19 diyemedik. Yaklaşık olarak 296.739 hasta… Bir de buna bilinen her 1 hastaya karşılık, bilinmeyen 1 buçuk “belirti vermeyen” (asemptomatik) hastayı ekleyecek olursak, yaklaşık 267.350 hasta da oradan gelir. Toplamda yaklaşık 564 bin kişinin Türkiye’de COVİD-19 ile tanışmış olduğunu söyleyebiliriz.
Yaklaşık 564 bin hasta ve bunların içinden yaklaşık 8 bin kayıp…
Birçok ülkeden çok daha iyi bir durum. Hiç kuşku yok.
Dün biraz moraller bozuldu. Son üç gündür hasta sayılarında küçük bir artış gözlendi. Aslında bunun işaretleri uzun zamandır vardı ama felaket tellallığı yapmamak için açık etmedik. Sağlık Bakanı dikkat çekmiyor değildi ama… Sürekli önlemleri bırakmamak konusunda uyarılarını eksik etmiyordu. Çünkü 19 Mayıs’tan bu yana yatay bir seyir izliyordu hastalık… Biraz azalıyor gibi yapıyor ama genelde azalmayan bir ortalamayla devam ediyordu…
Bu tür salgınlarda yatay seyir aşağı bükülmezse, kaçınılmaz olarak yukarı döner… Diğer ülkelerde de gördük bunları hep… Örnek İran’da… Şu sıralar Azerbaycan’da…
Önce dünkü tablo ile başlayalım işe:
Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca’nın yaptığı açıklamayla öğrendiğimiz bu sayıları grafiğimize yerleştirdiğimizde, yataydan yukarı doğru bir hareket başladığını görüyoruz.
Bu yukarı yönlü hareketin küçük bir dalgalanma olmasını umuyorum. Ancak, önümüzdeki İran ve Azerbaycan örnekleri, bu dalgalanmaların anlık hareketler oluşturmadığını, belli bir salınımı tamamlamaya çalıştığını bize söylüyor.
Şu anda, komşularımız İran, Azerbaycan ve Irak’tan COVİD-19 yaygınlığı açısından daha iyi durumda olsak da bu ülkelerin çizdiği grafiğe bakarak, yukarı hareketlerin çabuk düzelmeyeceğini söyleyebiliriz.
ENDİŞELENECEK BİR DURUM VAR MI? YA DA NE KADAR ENDİŞELENMELİYİZ?
Endişelenecek bir durum olup olmadığını veya ne kadar endişelenmemiz gerektiğini anlamak için yine başka ülkelerle karşılaştırma yapmakta yarar var.
İlk önce Dünya’da en fazla hasta bildirimi yapan ilk 5 ülke ile karşılaştıralım. 14 Haziran 2020 günü, Dünya’da en fazla yeni COVİD-19 doğrulanmış hasta sayılarını bildiren, ABD, Brezilya, Hindistan, Rusya ve Şili ile Türkiye’nin 14 günlük hasta insidansı grafiklerini karşılaştırdığımızda, 19 milyon nüfusa sahip Şili’nin COVİD-19 açısından bugüne dek ulaşılan en yüksek düzeyde yayılıma sahip olduğunu söylememiz mümkün. 1
Her 100 bin kişide son 14 günde yaklaşık 360 – 370 kişide COVİD-19 doğrulanan Şili, büyük gürültü kopan Brezilya’nın yaklaşık 2 katı hasta yoğunluğuna sahip görünüyor.
Yine grafikten anladığımız kadarıyla birbirine çok yakın bir düzeyde yataya yakın bir eğimle Rusya ve ABD, Brezilya’nın yarısına yakın bir düzeyde doğrulanmış COVİD-19 hasta yoğunluğuna sahip görünmekte…
Dün bir günde 11 binden fazla doğrulanmış COVİD-19 hastası bildiren Hindistan’ın hasta yoğunluğu olarak bizim kadar bile yoğunluğa sahip olmadığını görmekteyiz. Bu ülkelere baktığımız zaman almış olduğumuz önlemlerle hastalığın toplum içinde kontrolsüz yayılımının önüne geçmiş olduğumuzu memnuniyetle söyleyebiliriz.
Dünya’da 14 Haziran günü en fazla doğrulanmış hasta bildirimi yapan ikinci beş ülke arasında artık Avrupa dışı ülkeler yer almakta:
İkinci beşte yer alan Pakistan, Peru, Güney Afrika, Suudi Arabistan ve Meksika daha önce Avrupa ülkelerinin yer aldığı alanı işgal etmiş görünüyor. 30 – 35 milyon aralığındaki nüfusları ile Peru ve Suudi Arabistan, günlük 4 binler civarındaki doğrulanmış hasta bildirimleri ile bu grupta en fazla yayılıma sahip iki ülke olma özelliğini de taşıyorlar. Her ne kadar Suudi Arabistan Peru’nun yarısı düzeylerinde bir yayılıma sahip olsa da Peru zirveyi zorlamaktayken, Suudi Arabistan 20 -25 gün önce denediği inişten sonra sert ve hızlı bir yükselişle zirveyi zorlamaktan vazgeçmiş görünüyor. Suudi Arabistan’da bastıran yaz sıcakları ve artan klima kullanımının bunda etkili olduğu düşünülebilir.
220 milyon nüfuslu Pakistan ve 128 milyon nüfuslu Meksika yükselen bir ivme yakalamış görünüyor. Önümüzdeki dönemde bu bölgede yer alan beş ülkenin de adlarını sık duyacağımız açıkça görülüyor.
Bu grup ülkelere baktığımızda da tamamının bizden daha yoğun hastaya sahip olduğunu söyleyebiliyoruz. Nüfusu Türkiye’nin yarısından da az olan Suudi Arabistan’ın bizim gördüğümüz en yüksek düzeyi yaklaşık bir aydır aşmış olduğunu da görmekteyiz.
Bir de Dünya’da en yüksek insidans değerlerine ulaşan ülkelere bakacak olursak, ilk sırada 3 milyonun altında nüfusu olan Katar gözümüze çarpıyor:
Katar’ın ulaştığı 14 günlük insidans düzeyi, büyük yaygaraların koparıldığı İspanya’nın ulaşmış olduğu en yüksek düzeyin 4 katından bile fazla. Şu anda günlük ortalama 6 – 7 bin hasta, 200 dolayında da doğrulanmış ölüm bildiren 19 milyon nüfuslu Şili, Katar’ın ulaştığı düzeyin yarısına bile ulaşmış değil…
İktidarın en ağır eleştirileri aldığı Brezilya’nın 6 katından fazla yoğunlukta doğrulanmış hasta bulunmakta, Katar’da…
Ancak ne ilginçtir ki; aynı ülkelerin “kaba ölüm hızı” değişim grafiklerine baktığımızda bu ülkeler arasında en düşük “kaba ölüm hızı” değişiminin Katar’da olduğunu görmekteyiz. Bu kadar yoğun hastanın sağlık sistemini çökertmesi beklenirken 79 bin hasta sayısına ulaşan Katar’da toplam 73 hastanın kaybedilmiş olmasının nedenleri de incelenmeye değer olmalıdır.
İSKANDİNAV ÜLKELERİNDE DURUM NASIL?
Dünya çapındaki bu salgın konusunda aydınlatıcı birçok veriyi içerdiğine inandığım İskandinav ülkelerinde değişen tek şey, hastalığın İsveç’te yayılımının ivme kazanmasıdır.
İsveç bir yandan hastalığa karşı sokağa çıkma yasağı ve benzeri önlemlerin neden alınmadığını sorgularken diğer yandan yayılımında hız kazanan salgınla baş etmek zorunda kalacak.
Ülkemizin 14 günlük hasta insidansı grafiklerini İskandinav ülkeleriyle karşılaştırdığımızda Norveç ve Finlandiya’ya özenecek ancak İsveç gibi olmadığımıza sevinecek bir düzeyde yer aldığımızı görmekteyiz.
İskandinav ülkelerindeki “kaba ölüm hızı” değişimleri de önceki eğilimlerini korumaktadır.
KOMŞULARIMIZ NE DURUMDA
Azerbaycan, İran ve Irak’taki hasta artışına Bulgaristan daha hafif bir eğimle olsa da katılmış gibi görünüyor.
Ermenistan’daki durum her geçen gün daha da kötüleşirken, yaşayacağımız yeni bir dalga komşularımız arasındaki olumlu görüntümüzü değiştirecek gibi duruyor.
Bu arada İran’ın son 8 – 10 gündür birinci dalganın kuyruğu olarak nitelendirilen çıkışını yataya çevirdiği gözleniyor. Buna karşılık Azerbaycan’ın İran’ın ulaştığı 14 günlük insidans değerlerine ulaşıtığı ancak yükselişinde hız kaybetmeye başlamadığı görülmekte.
“Kaba ölüm hızı” değişimlerinde İran açık ara öncülüğünü sürdürüyor. Ermenistan, hasta sayılarında olduğu gibi “kaba ölüm hızı” değişiminde de tüm komşu ülkeler arasında zirveye emin adımlarla ilerliyor.
SONUÇ
COVİD-19 pandemisinde Türkiye olarak, sağlık sistemimizi zora sokacak bir durumla bugüne kadar karşılaşmamış olmanın haklı gururunu yaşıyoruz.
Ancak bundan sonraki süreçleri okumak için sadece kendi verilerimize bakmak yeterli olacak mı? Bu konuda kuşkularım var.
Başka ülkelerdeki gelişmeleri izlerken, kendi verilerimizi de İl ve İlçe düzeyinde incelemek, yerel önlemlerle büyük sıçrayıcı artışları engellemek gerekeceğine inanıyorum.
Toptancı önlemleri bugüne dek uygulamış olsak da getirilen kuralları bozan ayrıcalıklı durumlar da tanımlayarak bu önlemlerin etkilerini azalttığımızı düşünüyorum.
Üstelik toptancı önlemlerin insan doğasına, buna bağlı olarak insan haklarına ve hukuka da aykırı olduğu düşüncesindeyim.
Bundan sonraki önlemlerin daha çok etkilenen bireyleri toplumdan ayrıştırmaya yönelik, tarama yöntemleri ekseninde kurgulanması gerektiğine inanıyorum.
Bu süreçte hem meslektaşlarıma, tüm sağlık çalışanlarına hem de gelir gider dengesini kurmakta zorlanan tüm vatandaşlarımıza kolaylıklar diliyorum.
“Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır.”Sizin yazınızı okuyunca, “her yoğurdun da bir yigit yiyişi”oldugunu gördüm.Yayında ve yapımda,pandeminin zıplatılmasında emeği geçenleri kutluyorum.