Son günlerde bazı televizyon dizileriyle birlikte ön plana çıkmaya başlayan otizm spektrum bozuklukları, aslında ülkemizde sıkça görülen bir gelişimsel bozukluktur. Yapılan son araştırmalara göre Türkiye’de her 59 çocuktan biri otizmli… Bahsedilen rakam çok ciddi olmakla birlikte, ortalıkta çokça yanlış bilgi dolaşıyor.
Madde 1- “Otizmli çocuklar çamaşır makinesi izlemeyi sever.”
Evet, spektrum kapsamındaki çocukların bir kısmının dönen ve tekrar eden şeyleri sevdiğini biliyoruz. Ancak bir çocuğu çamaşır makinesi karşısında otururken bulmak, otizm tanısı koymak için yeterli değildir.
Madde 2- “Otizmli çocuklar üstün zekâlıdır.”
Savant Sendromu eşlik ediyorsa, kişinin bir alanda dâhiyane bir şekilde başarılı olması ve üstün özellikler göstermesi mümkündür. Ancak bahsedilen oran oldukça düşük… Çoğunlukla spektrum kapsamındaki bireylerin zihinsel becerilerinin sağlıklı bireylere kıyasla yetersiz olduğunu görürüz.
Madde 3- “Otizm tanısı 3 yaşından önce konulamaz.”
Kesinlikle YANLIŞ. Bir bireyi spektrum kapsamında değerlendirmek için 9 ay ile 12 ay arasında değerlendirme yapmak da mümkündür. Ebeveynler zaten sahip oldukları içgüdüler ile bir şeylerin yolunda gitmediğinin farkına varıyorlar. İşte tam o noktada, uzman seçimi çok önemli. Tanı koymak için 3 yaşa kadar beklemek, “Hele bir okula gitsin de düzelir.” demek yalnızca süreci zorlaştırır. Ve maalesef bir noktadan sonra bireysel danışmanlık alan ebeveynlerde “Çok mu geç kaldık?” pişmanlığı görüyoruz.
Madde 4- “Otizmli çocuklar asla iyileşmezler.”
Spektrum kapsamındaki gelişimsel bozukların bilinen kesin ve kalıcı tedavileri yok. Ancak alanda çok başarılı özel eğitimciler, psikologlar ve psikiyatristler çalışıyor. Doğru tanı ile birlikte doğru eğitim ve tedavi süreci, otizmli çocukların iletişim becerilerini arttırıyor ve bir noktada tek başına bir birey olarak yaşayabileceği bir sürece yardımcı oluyor. Bu noktada ailenin sabrı ve tedavi sürecine güvenmesi çok önemli… Bununla birlikte sakinleşmeleri için televizyon, telefon ve tablet ile uzun süre zaman geçirmelerini engellemek de çok önemli… Ekran ile ilişkileri ne kadar azalırsa süreç o kadar hızlı ilerler.
Aslında buraya yazma fırsatı bulamadığım pek çok şehir efsanesiyle karşılıyoruz. Bu noktada iş hem alanda çalışan uzmanlara hem de ebeveynlere düşüyor. Sevgili ebeveynler, lütfen annelik-babalık içgüdülerinize güvenin. Eğer bir şeylerin yolunda gitmediğini düşünüyorsanız mutlaka uzman yardımı alın. Kulaktan dolma bilgilerle, “Şu yaşa kadar bekleyelim. Okula gitsin de bir görelim.” diye vakit kaybetmeden aksiyon alın ki, hem sizin için hem de çocuğunuz için süreci daha iyi yönetme fırsatınız olsun.
Uzm. Klinik Psikolog Sedef Olcay Atıcı