Nazım Hikmet’in, «Şu kadarcık haset etmedim Şarlo’ya bile» dediğini aktaran Demirtaş Ceyhun, Orhan Kemal için «Şu kadarcık haset etmedi Gorki’ye bile.» derken bize Orhan Kemal’in hasetsiz, kibirsiz, alçak yürekli en önemlisi kalemini satmamış namusuyla yaşamış bir yazar olduğunu vurgular.
Yaşamı boyu hep yazdıklarından kazandığı para ile geçinmişler, boğazlarından haram lokma hiç geçmemiştir. Bir yerlerde yazdığı gibi, yaşarken bir evi bile olmamıştır.
“Yarın Bulgaristan’a gidiyorum, döneceğim, bir ay sonra beni ara, çiğ köfteyle rakı içelim.” demiş bir dostuna yola çıkmadan evvel Orhan Kemal. Ama ne yazık ki şöyle kallavi bir sofra kurup dostlarıyla oturup yiyip içememişlerdir.
Beraber sofraya oturamadıklarından biri daha sonra yazarın son günlerini şöyle anlatır; “1970 Haziran’ının ilk günü (ölümü 2 Haziran 1970) Sofya’da yatmakta olduğu bir sayrıevinde* Orhan Kemal artık konuşamıyor. Doktordan kâğıt kalem ister. Kendisine verilen kalemle kâğıda şunları yazar: “Eşe dosta selam. İnandığım doğruların adamı olduğum, böyle yaşadığım, karınca kararınca bu doğruların savaşını daha çok sanatımda yapmaya çalıştığım, kursağımda hakkım olmayan bir tek kuruş dahi girmemiştir.” Kırk dolayında yapıtın yazarı olan Orhan Kemal’in ölüm yatağında yazdığı yukarıdaki iki tümceyi Nurer Uğurlu’nun “Orhan Kemal’in İkbal Kahvesi” kitabından okuyunca derin bir acı duydum… Bu iki tümce Orhan Kemal’in yaşamını yansıtır…” (Behzat Ay)
Sıradan insanların sıra dışılıklarını yazan bir kalemdir Orhan Kemal, “…Bir hikâyeci ya da bir roman yazarı için övünülecek bir ustaydı.” der bir yazısında Tarık Dursun Kakınç onun için. Gerçekten de öykü, roman başta olmak üzere pek çok yazın dalında eserler vermiştir hepsinin ortak noktası sıradan insanların, işçiler, işsizler, köylüler, sömürücü patronlar ezilen kadınlar kızlar ve çocuklar. Kısaca toplumun her kesiminden tanıdık bildik simalardır bunlar. Sözün burasında Hikmet Altınkaynak’a yer vermekte fayda var;” Orhan Kemal’in insanları dünyayı, yaşamayı seven, ama yoksulluktan bir türlü kurtulamayan halk insanlarıdır. Tıpkı Orhan Kemal gibi davranışlarında içten, ilişkilerinde eşit ve dürüsttürler. Kurulacak bir toplumu kimileri sezgi yoluyla beklerken, kimileri bunun bilinçli kavgasını verirler. Hem mutludurlar hem de ezik ve küskündürler.”
Hepimiz gibi bir özel hayatı kendine ait yaşam tarzı vardır. Bir sanatçı olarak okurlarına hiç yansıtmadığı bir yaşamdır bu ve böylede olmalıdır aslında. “Hayır, «Roka salatasını çok severdi», diye başlamayacağım. Onun T.C. vatandaşı olarak sürdürdüğü yaşamla yazarlık savaşını birbirine karıştırmak niyetinde değilim, Orhan Kemal’in Türk hikâyeciliğinde çok önemli bir yer tuttuğuna, bu önemin gün geçtikçe artacağına inananlardanım çünkü.” Bu sözler, başka bir yazın ustası Tomris Uyar’dan başkasına ait değildir bu sitem dolu sözler. Sitemi kendini böyle ön plana çıkaran yazarlara olduğu kadar okurlara da yöneliktir aslında.
Çalışkan ve verimli bir kalemdir Orhan Kemal. Sabahın köründe kalkar daktilosunun başına oturur yazar ha yazar.
Orhan Kemal’in roman, hikaye, şiir, tiyatro oyunları sinema filmi senaryoları yazdığını biliyoruz. Hatta gazetelerde tefrika olarak kalmış eserleri de vardır. Yukarıda denildiği gibi görünürde kırk eserin sahibidir ama gerçek eserlerinin sayısını tespit etmek neredeyse imkansız gibidir.
(Devam edecek)
————————–
* Sayrıevi: Hastane