Önceleri, öldürücü olan “verem”
hastalığının halk arasındaki adı
“ince hastalık”tı.
Tutulan “iflah olmaz”dı!
Dilimizin de en hüzünlü
kullanımlarındandı!
Hastalığın “verem” olduğu, umutsuz
ve öldürücü olduğu herkesçe bilindiği
halde,o ağır gerçeği sanki hafifleteceği
düşüncesiyle uydurulmuştur.
O ağır-acı gerçeğin daha bir kabullenilir
olabilmesi için “öldü” demek yerine
“vefat etti” ya da “aramızdan ayrıldı”
denilmesinin nedeni ile aynıydı.
“İnce hatalık” olarak anılması da;
belki, inceden inceden bedeni
bitirip, tüketiyor olmasıydı.
Yurdum insanının dahice
buluşlarından biriydi işte!
“İnce hastalık” kimi zaman,
kara sevda-aşk nedeniyledir.
Ölümcül de olsa bir hastalığın
adını, aşkın nasıl yumuşattığının
ilginç bir örneğidir.
Kara sevda biçareliğindeki aşık,
tutulur “ince hastalığa!”
Beti benzi solar önce, kan lekeli
öksürükler başlar, kan tükürür ve
en sonunda da kan kusarak ölür.
Sebep “önlenebilir öldürücü”dür!
Arsız olan “ince hastalık” mikrobu,
yakındaki, uzaktaki sağlamlara da;
kadın-erkek, genç-yaşlı, eğitimli-
eğitimsiz, zengin veya yoksul
olanlara da bulaşıcıdır.
Koruyucu önlemler ve mücadele,
etkili ve yaygın bir bilinçle yapılır;
en kesin yol, mutlak korunmadır.
“İnce hastalık” önce en işlevsel
organları işlemez hale getirir.
Sonrasında da kalbe zarar verir.
Beyin giderek düşünemez;
omurga, dik duramaz olur.
Bir süre sonra da organların
aralarındaki iş bölümü-işbirliği
hep ortadan kalkar; beden de
önce felç olur, sonra da ölür.
Ülkemizde bilinen en eski
hastalıklardan biri olmasına,
nedeninin kesin olarak bilinmesine,
60-70 yıldır tedavisinin de mümkün
olmasına ve üstelik de korunabilinir
bir hastalık da olmasına karşın;
toplumun önemli bir kesimi
için ne yazık ki halen bulaşıcı
ve ölümcül hastalıklardan
biri olmaya devam
etmektedir!
Eldeki “sosyal ve siyasal” veriler(!)
birçok kişinin bu “ince hastalık”tan
yakasını bir türlü kurtaramadığını;
çok geniş bir kesimi de potansiyel
olarak tehdit ve tehlike altında
tuttuğunu yansıtmaktadır!
Ve çok sayıda “ince hastalık”
teşhisi konulmaktadır!
“İnce hastalık” hep savunmada
bırakır bulaştığını!
Saldırı mekanizmalarını işlemez
hale getirir çünkü.
Ardından savunma yeteneğini de
yok ederek tam teslimiyet başlar!
Bağışıklığı olanları teğet geçer!
Bu noktada acı ve hüzünlü olan ise,
önlenebilir bir nedenden dolayı
ölüme sürüklenilmesidir.
“Göz göre göre” denir ya;
“kuru derede sele gitmek”
gibi bir şeydir!
“İflah olmazlık” da denilir!
Buna “ince hastalık” denilir!
“Önlenebilir öldürücülük”
adı verilir!
Nedendir? Niçindir?
Tarih tekerrür etmektedir!
Elbet, kimse için değil bu yazı;
ya da herkes-hepimiz için bir yazı!
Siyaset, toplum, ülke için de değil!
Sosyal demokratlar veya halkçılar,
bilumum ilericiler için hiç değil!
Büyük idealler, küçük kazanımlar,
yüce amaçlar,uzak yakın hedefler,
ortak değerler uğruna da değil!
“İnce hastalık” işte…
İnce ince kırıp geçiren;
ne var ne yok yiyip bitiren!
Öldürmediğini ise süründüren!…