*** Göz açıp, kapayıncaya biten takvim yapraklarına sözüm. Sayılı yapraklar tükenince takvimlerde değişiyor. Her takvim yılı başında ki güzel dilekler, yaprakların yeşilliği, yeşerip, kuruyuncaya dek, geçen zamanda; hovardaca harcanan anları, anıları yeniden kazanma şansımız olmadığını bile bile, anı yaşamayı unutuyoruz.
*** “Bir millet, savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeler vermesi; irfan(kültür) ordusuyla kaimdir(kalıcıdır)”. (1936) Atatürk.
***Kendisini kibir, haset, kin, nefret, ayrımcılık batağına atanların en büyük eksiklikleri irfanları, vicdanları ve cüzdanlarının hür olmamalarıdır. Kendi kültürüm kendime yeter başkasının kültürüne ihtiyacım yok demek; yaşadığın her anı boşa harcaman demektir.
Bir muhabbet deryasında anlatıldı…
***İki komşu esnaf günlük alış veriş sonucu açıp aynı zamanda dükkanlarını kapatırlar; tevekkel olan;- “BUGÜN BEREKET VERSİN” diyerek, diğer komşu -” BUGÜN DE ZARAR ETTİM..” diyerek dükkanlarını kapatırlar. Zamanla, bereket versin diyen esnaf, bu konuya takılır. Onun dükkanına çok insan girip çıkıyor, ama; komşum akşam dükkanı kapatırken zarar ettim diyerek kapatıyor. Ben bu hafta dükkanı açmayım; adam bu hafta KAZANSIN diye düşünür. Bu düşüncesini gerçekleştirir.
***Bir hafta sonra yine komşu dükkanını;- “BUGÜN DE ZARAR ETTİM.” diye kapatınca, yan komşusu seslenir.
“Bak komşum sen zarar ettim deyince ben dükkanımı bir hafta kapattım. Senin dükkana benimkinden daha çok müşteri girip çıkıyor, sen yine de zarar ettim diyerek dükkanı kapatıyorsun” diyerek içini boşaltır.
“BUGÜN DE ZARAR ETTİM” diyen komşu esnaf;
-“Bak komşum!.. Ben zarar ettim diyorsam, kazancımdan değil, ‘ÖMÜRDEN ZARAR ETTİM’ diyorum.”
***Kazancınız mesleğiniz , sıfatınız ne olursa olsun? Asıl olan yaşadığımız her günün hakkını; kendimiz, ailemiz, toplumumuz, tüm insanlık ve bize sunulan doğal, kültürel, insani değerlerin hakkını verebiliyor muyuz? diye bilmeli.
*** Bir başka anlamda, yaşadığın her anın hakkını HAKKÇA verebiliyor muyuz? Bir de, bu pencereden bakmakta yarar var.
***EL ELE, GÖZ GÖZE, DİZ DİZE YOL ALDIĞIMIZ ZAMAN DİLİMİNDE;
“Biliyor musun giderek azalıyoruz böyle? Sen bir susuşa doğru kırılarak,
Ben senin susuşunun ardında, nereye gitsek orada olamıyoruz.
Biliyor musun giderek azalıyor muyuz böyle?
Akmaktadır günler, belki bunlar son rüzgarlardır.
Çünkü neye deysek, ellerimiz yanıyor….” A.Azar
***Kutlu insan; “Bir insanın gerçek zenginliği onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.” diyor. Yapabildiğiniz iyilikleri ayaksız ata yükleyip götüremiyorsunuz.
Ancak; “Yaratan, yeryüzündeki iradesini hakim kılmak için, yeryüzündeki iyi insanları örnek verir. Kötü insanlar ise kendi iradelerini hakim kılmak için Tanrı’yı kullanırlar..” Bruna( Haçlı Seferleri döneminde, Anadolu’yu gezen Alman Rahip..)
***200 yıl sonrasında Mevlana’yı dinleyelim;
“Yüzde ısrar etme, doksanda olur. İnsan dediğin noksanda olur.
BİR BEN VARIM DEME, YOKSAN DA OLUR. Hatasız dost aRayan dosttan da olur…”
***Hoş geçen günlerimize “felekten çalınmış bir gün” deriz. Fakat felek, çalınmış her günün bedelini ve intikamını bizden; çaresiz ve bezmiş olduğumuz dakikalarda (hemde faiziyle) alır.. Cancağızlarım. Süleyman Nazif ustam * İ D U R A K İ *’ye böyle tembih ediyor.
Bilmem anlatabildim mi?
Zülfü Livaneli’nin bir uzunçalarından;
Olimpos dağından Tanrı Baba insanlara seslenir. -” Ben size kızlar verdim, sazlar verdim. Güle oynaya içesiniz diye şarap verdim. BU KAVGANIZ NİYE?” diye anımsıyorum.
Yanlışım, hilafım varsa af ola…