00.00’da penceredeydim.
Gece yarısını iki geçe araç trafiği aktı da gitti.
Pes!
İyi dayanmışız.
Yasak bitti, aktık yollara; o saatte yine n’apacaksak?..
Ölmedik iki günde ama kaç insana virüs bulaştı Cuma gecesi, 10 güne belli olur.
Başa saralım.
Covid-19 salgını başladığından bu yana sayısız kez belirttik, sokağa çıkma yasağı şart, sokağa çıkma yasağı şart; bizim toplumumuzda salgını önlemek istiyorsanız vakit kaybetmeden sokağa çıkma yasağı getirilmelidir diye.
Ama gıdım gıdım alınan kararlar nedeniyle bir kez daha geç kaldık mı?..
Tamam anlıyoruz, ekonomi açısından zor karar.
Lakin Türk toplumunu biraz olsun tanıyorsanız sokaktaki kalabalığı başka türlü tümüyle içeride tutmanız olası değil, işte örneği, yasağa rağmen kaç kişiye ceza yazıldı, kaç kişi dışarıdaydı yine…
Sokak sevdalıları polislere saldırmadılar mı bir de!..
Lütfen şu soruyu sormayalım bugünlerde:
Tıp mı ekonomi mi?
Sağlık mı para mı?
Sağlık olmadan paranın bir önemi var mı?..
Hekim değiliz ama bu salgını kontrol altına alabilmek için sokağı engellemenin şart olduğunu anlayabilmek için hekim olmaya gerek var mı?
Ki, biz de bu talebi çevremizdeki Tıp camiası mensuplarının, doktor ve bilim insanı yakınlarımızın anlattıklarını nazara alarak ve işin tıbbi yönünün çok ciddi olduğunu anlayarak yazdık ve yazıyoruz.
Cuma akşamının son iki saatinde açıklanan iki günlük yasak, sadece hafta sonu insanların dışarı çıkmasını engellemeye yönelik bir tedbirdi o kadar, çünkü havanın güzelleşmesiyle insanların evde durmayacağı öngörülmüştü.
Peki olması gereken anlamda mıydı bu sokağa çıkma yasağı?
Tıp doktorları diyor ki, “hayır; bizim istediğimiz asgari 14 günlük sokağa çıkma yasağı”.
Dinlenecek mi?
Zaman gösterecek.
Ama zaman aleyhimize işliyor onu unutmayalım.
Bayramlarda 9 günlük tatillere alışık olan ülkemizde 14 günlük üretim durmasının dünyanın sonu olmadığını da görmemiz gerekiyor; bu salgın en kısa zamanda durdurulamazsa şimdi göze alamadığımız ekonomik durma, çok daha büyük fatura koyacak toplumun önüne.
Haliyle…
Sokağa çıkma yasağının çok daha iyi planlanmış haliyle ve ülkenin tümünde değerlendirilmesi gerek.
Cuma akşamı alınan kararı o yönüyle de anlamış değiliz, niye sadece 32 şehir için alındı bu karar?
Küçük şehirlerde sıfır vaka mı vardı, orada virüs yayılmaz mıydı, yayılma her yer için tehlike değil mi?
Anlaşılması zor bir durum.
Geçiniz…
12 Eylül 1980 darbe dönemindeki sokağa çıkma yasağını ve sıkıyönetim günlerini hatırlıyoruz da; vatandaşta bugünkü gibi bir panik havası hiç görmemiştik o zamanlar.
Ki terördü konu, sokaklardan silah sesleri geliyordu, yollarda panzerler doluydu.
Ama o zaman bile mahalle aralarında seyyar gazete satıcıları vatandaşa gazete ulaştırıyordu.
Şimdi “herkes internetten okusun” düşüncesi mi hakim oldu da basılan onbinlerce gazete sokağa inemedi, halkın haber alma özgürlüğü, plansızlık sebebiyle sekteye uğradı.
Bu işin görevlendirmesi ve planlaması 2020 yılına geldiğimizde askeri darbe günlerinden daha aksak olmamalı değil mi?
Cuma günü, her yönüyle amatör bir deneyim yaşadık.
Ders olduysa bu da faydadır.
Ama asıl önemli olan; zor günlerden geçtiğimiz bu zamanlarda hepimiz zordaysak bu fedakarlığa birlikte katlanmamızın şart olduğu. Coronayı umursamayan o devasa kitlenin bu umursamazlığı yüzünden duyarlı vatandaşın fedakarlığı heba edilemez.
O yüzden akıl ve bilim yolundan vazgeçmemiz gerekiyor.
Bilim insanlarını, özellikle sahanın içindeki doktorların sesine kulak vermemiz gerekiyor.
Bundan sonra alınacak kararlarda hekimlerimizin sesi ilk öncelik olmalıdır.
Sağlık olmadı mı, sağlıklı günleri yakalayamadık mı, hiç bir şeyi eskisi gibi yapamaz, fanuslardan kurtulamayız.
Planlamayı iyi yapalım…
Baştan ilan edelim, açıklayalım, sınırlarını ortaya koyalım.
Sokağa çıkamadı diye kimse ölmez.
Kimse ekmeksiz de kalmaz.
Amcamız coca colasını mı kucaklayacak; vaktiyle kucaklar.
Evi luppoyla mı dolduracak, dilediğince doldurur.
! ! !