Selçuklu Devleti, Anadolu’nun birçok yerinde sanatın, eğitimin, bilimin gelişmesine öncülük eden medreseler, şifahaneler ve kervansaraylar yaptırmıştır.
Aynı yüzyılda dünyanın birçok ülkesinde Orta Çağın karanlığı yaşanıyordu.
Erzurum’da; Konya’da, Sivas’ta yapılan bu muhteşem eserler, günümüzde bile estetik görünümleriyle, değerlerini korumaktadır.
Bu zengin tarihî ve kültürel miras; motifleriyle, taş işçiliğiyle yüzyıllardır sanatçıları etkilemiştir.
Yıldız Teknik Üniversitesinden emekli olan Prof.Dr Olcay Kıncay da Selçuklu eserlerine hem sosyolog hem de bir mühendis olarak minyatür ve tezhip çalışmalarıyla yeni yorumlar katmıştır. Bu eserler, özgün yapısıyla köklü medeniyeti ve kültürü dünyaya tanıtacak sanat gücüne sahiptir.
Selçuklu medeniyeti konusunda geniş bilgi ve birikime sahip sanatçımız çocukluğunda ilgi duyduğu minyatür ve tezhip sanatını, İstanbul’da tanınmış sanatçılardan aldığı eğitimle ilerletmiştir.
Çalışmalarında şehir ve kültür kavramlarını ön plana çıkartarak kültürel değerlerimizi dikkatlere açmaktadır. Çünkü şehir ve kültür kavramları, sosyolojik ve psikolojik olguları da kapsar.
Sanatçının eserlerinde sosyoloji, pedagoji ve mühendislik eğitiminin izlerini görmek mümkündür. Birebir ölçekte çizdiği tablolarda bir yandan sosyal yapıyı, mimarî düzlemlerde anlatırken çocuk figürleriyle de pedagojik mesajlar vermektedir.
Şehir ve kültür, bütün varlıkları, değerleri, estetik anlayışları muhafaza eder, geleceğe aktarır. Aynı zamanda eğitir ve nesillere mensubiyet onuru kazandırır. Bu bağlamda şehir ve kültürün yaşayan bir varlık olduğunu söyleyebiliriz.
Olcay Kıncay’ın eserleri 750 yıllık bir medeniyetin ve kültürün minyatür ve tezhip sanatına yansımasıdır. Çağdaş imkânlarla ve analizlerle Selçuklu eserleri başka bir bakış açısı içinde sanat tarihimize sunulmaktadır.
Kıncay’ın tablolarında şehri sevme; koruma ve geliştirme bilinci yaratama çabasını görmek mümkündür. Bu sanat eserleri geçmişini tanıyan, özümseyen bir nesilim doğmasına katkı sağlayacak niteliktedir.
Dünyamız, kaosun yaygınlaştığı, derinleştiği bir dönemden geçerken sosyal problemlere çare bulacak, özgüven duygusunu geliştirecek bu tür bilinçli çalışmalara ihtiyaç vardır.
Bu eserler; sanatın evrensel diliyle dünya kültüründe de yerini alacak özellikler taşımaktadır.
