Ekonomik-sosyal bunalımlarla birlikte ortaya çıkan ve birbirini takip eden darbelerin, müdahalelerin, siyasi ayrışma ve çatışmaların, Türkiye Eğitim Sistemi’nde yarattığı tahribat büyük oldu. Türkiye’nin 1980 sonrası içine girdiği türbülans, hem siyasal hem de eğitimsel boyutuyla artarak devam ediyor.
Türkiye, modernleşme süreci içinde siyasi, eğitimsel örgütlenmesini tamamlayamadan kendini Sovyetler Birliğinin çöküşü ile dünyada hızlanan ve yaygınlaşan postmodern bir süreç içinde buldu. Bu sürece (Küreselleşmeye) tepki olarak Milliyetçilik, İslamcılık gibi hareketler yükselir, toplum içinde kamplaşma derinleşirken; verdikleri eğitimin kalitesi bakımından öğretim kurumları arasındaki farklılıklar da artmaya, eğitimde fırsat eşitsizliği derinleşmeye başladı. Parası olanın kaliteli eğitim alabileceği bir süreç içine girildi.
Erken çocukluk (Okul öncesi) eğitimi bir türlü zorunlu hale getirilemedi. Bugün tehlikeli biçimde bu alan tarikatlara açılmış görünüyor.
Eğitime İdeolojik müdahaleler sonucu, 2019’da akademik yaşama daha çok öğrenci yollayan (yüz öğrencide 28.3) liselerin sayıları azalırken daha az öğrenci yollayan İmam Hatip Liselerinin (yüz öğrencide 14.8) sayısı arttırıldı. İlköğretim sonu yapılan sınav ardından daha kaliteli okullarda okuma fırsatı bulamayan öğrenciler İHL’lerde, Meslek Liselerinde ya da Açık Lisede okumak zorunda bırakılıyor.
Mesleki eğitimde okullaşmaya, bölge ihtiyaçları doğrultusunda akılcı biçimde yerelde karar verilmediği, doğru yönetilmediği için kamuoyunda meslek okullarına ilgi düşmeye başladı. Çünkü meslek okullarının mesleki yaşam ile ilişkisi çok zayıf, eğitim sisteminin mesleki kişilik sahibi birey yetiştirme gibi bir derdi yok.
Genç işsizlerin sayısı hızla artarken, mezun olduğu, kendisine yatırım yapıldığı alan dışında çalışmak zorunda kalan gençlerin sayısı da hızla artıyor. Diğer yandan yurt dışında okuyan öğrenci sayısı ve okulu bitirince yurt dışında iş arayan gençlerin sayısı da hızla artıyor.
Türkiye’de eğitim fakültesi sayısı 93’e, Eğitim Bilimleri Enstitüsü sayısı 50’ye ulaşırken her 10 üniversite öğrencisinden 1’i bu kurumlardan birinde okur hale gelmişken diploması olup da atanamayan öğretmen adayı ise neredeyse 500 bine ulaştı. Bu akıl dışı süreç yıllardır herkesin gözü önünde yaşanıyor.
2019 Türkiye’sinde eğitim sisteminde en önemli sorun ortaöğretimde yaşanıyor. 2019 Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS)sonucunda lisans programlarına kayıt yaptırmada önceki yıllara göre Anadolu liselerinde 6 puanlık, Fen liselerinde 5 puanlık, imam hatip liselerinde ise 4 puanlık düşüş var. Bu sene İmam hatip liselilerle meslek liselilerin önemli oranlarda açık öğretim fakültesini seçtikleri görülüyor.
Açık Öğretim Fakültesine yerleşen 150.175 öğrenci ile birlikte 2019 yılında yüksek öğretimde okuyabilme hakkını elde eden öğrenci sayısı 904.176 oldu. Yüksek öğretimde okumak isteyip de sokağa bırakılan öğrenci sayısı 1.628.855’e ulaştı. Hal böyleyken YKS sonucu üniversitelere girmek için seçim yapma hakkı kazanan 1,7 milyon öğrencinin üçte biri kadarının seçim yapmaması, yerleştirme sonucunda ise devlet üniversitelerinde 40 bin diğerlerinde 31 bin boş kontenjan kalması eğitim sistemi hakkında size bir fikir vermiyor mu?
2019’da ikincisi yapılan YKS ilk etap olan Temel Yeterlilik Sınavını (TYT), 2015 yılında yine ilk etap olan Yüksek Öğretime Geçiş Sınavı (YGS) ile öğrenci başarısı bakımından gelin karşılaştıralım:
- 2019 Temel Yeterlilik Testinde (TYT) sorulan 40 Türkçe sorusundan ortalama 14,6’sına öğrenciler doğru cevap vermişler; 2015 YGS’de bu 40 soruda 15.8’idi.
- Sosyal Bilimlerde 20 sorudan ortalama 6,6 sına doğru cevap vermişler, 2015 YGS’de bu 40 soruda 10.7’idi.
- Temel Matematikte sorulan 40 sorudan 5,6’sına doğru cevap vermişler, 2015 YGS’de bu sorulan 40 soruda 5.2 idi.
- Fen Bilimlerinde ise sorulan 20 sorudan 2,2’sine doğru cevap vermişler, 2015 YGS’de bu 40 sorudan 3.9’una doğru cevap verme şeklinde idi.
- 2019’da 120 soruda öğrencilerin TYT ortalamaları 29 net olmuş. 2015 yılında bu 160 soru üzerinden 35 idi.
Öğrenciler 2019 TYT’de 120 sorudan kabaca 91’ine yanlış cevap verirken, 2015’ YGS’de sorulan 160 sorudan 125’ine yanlış cevap vermişler. Her iki sınavda da sınava bir öğrenci girmiş olsaydı, 2015 yılında bu öğrenci 100 üzerinden 22 alırken, 2019 yılında iki puan iyileşme ile 24 puan alacaktı. Her iki sınavın güçlük derecesini aynı kabul edersek demek ki 4-5 yıl içinde eğitimde kalite adına anlamlı bir değişme olmamış. Bu sınavlar lise bitirme sınavı olsaydı, her iki öğrenci de lise diploması alamayacaktı.
Ölçme Değerlendirmede “ölçüt geçerliliği” dediğimiz bir geçerlilik türü var. Bir sınav kendinden önce verilen eğitime uygun, kendinden sonra verilecek eğitim için ise doğru kestirim verebilecek özellikte olmalı. Bu açıdan ele alındığında 2019 YKS sınavı ortaöğretimde verilen eğitim ile ve üniversitede bu öğrencilerin yaşayacağı performans ile ilgili nasıl bir bilgi veriyor. Her halde pek de iç açıcı değil!
2019 KPSS’ye giren öğretmen adayları ise Öğretmenlik Alan Bilgisi Testi’nde (ÖABT) Matematikte 75 sorudan 24.2’sine, Fen Bilimlerinde 75 sorudan 24.4’üne doğru cevap verebilmişler. Alanlarında kendilerine sorulan soruların yarısından fazlasına cevap verebilen öğretmenler Rehberlik öğretmenleri (50.5) ile Türkçe öğretmenleri (48.4) olmuşlar. Demek ki çiçeği burnunda öğretmen adaylarının durumu da pek iç açıcı değil!
Ziya Selçuk’un itirafıyla “okullar arasında %40 öğrenme farkı” var. Üstelik Bakan bu itirafı yaparken ortaöğretim kurumları yönetmeliğinde yapılan değişiklikle orta öğretimde fırsat eşitsizliğini daha da arttıracak (sınavla öğrenci alan okullara hazırlık sınıfları koyma gibi) adımlar atılıyor (6 Eylül 2019 Birgün Gazetesi).
Okul öncesini zorunlu temel eğitim kapsamına alamamışız, çocukların bir kısmı tarikatlar eline bırakılıyor. 2019 itibarı ile üniversitelerin lisans programlarına yerleşme oranları düşerken ön lisansa yerleşme oranları artmış. İHL’lerin sayısı artarken çoğu Anadolu Lisesinde ikili öğretim yapılır hale gelmiş. Yani eğitime ideolojik müdahaleler hız kesmeden devam ediyor. Devlet okullarında bile çocuğunu daha nitelikli sınıfta, daha iyi öğretmende okutmak isteyen ailelerden para isteniyor. Parası olan çocuğunu okutabilir hale gelmiş.
Demek ki 2019 itibarıyla da eğitim sisteminde işler iyi gitmiyor.
KAYNAKLAR:
YÖK, Yükseköğretim Kurumları Sınavı Yerleştirme Sonuçları Raporu, 2019.
ÖSYM, KPSS Sayısal Veriler.