Okullar açılsın mı açılmasın mı?
Her gün tartışılıyor ya…
Medya temsilcileri bıkmadan her gün aynı soruyu soruyorlar Milli Eğitim’e….
Sayın Bakan da her gün ve bıkmadan benzer açıklamalar yapıyor…
Eğitime başlamak istiyoruz.
Kademeli başlayacağız.
İki gün iki gün başlanacak.
Köy okulları aralıksız başlayacak, salgının seyrine göre bakacağız.
8 ve 12’ler başlayacak…
Bıkmadan aynı sorular…
Bıkmadan aynı cevaplar…
Okulların açılmasını herkes istiyor kuşkusuz ama önce sağlık ve bilim insanlarının dediği ve salgına ait gerçek rakamlar gösterecek neyin ne olacağını.
Son güne kadar bilemeyiz ki.
Ve…
Okullar açılsın, açılmasın tartışmasından önce başka bir mesele yok mu öncelikli?
Geçen yıl ve bu yıl çocukların çocukluklarını kaybettik asıl…
Eğitimi bir şekilde telafi edebilirsiniz, evlerde kaldıkları zamanları?
Sokakta oynamayı unuttular.
Koşmayı, salıncağı, top oynamayı…
Hayatlarından kayıp giden ve şimdilik iki yılı alıp götüren salgın nedeniyle ne kadar zaman sonra gerçekten normale dönecekler belirsiz.
Hepsini bal gibi bilgisayar bağımlısı yaptık.
Hepsi sağlıksız beslenmenin etkisi altına girdi.
Sonuç itibariyle saatler boyu ekran başında durmak; hareketsizlikle gelen kilo ve sonradan acısı çıkacak sağlık sorunları…
Psikolojik etkiler cabası…
Okuldan önce çocukların sokakları olmalı.
Film gibi bir senaryonun ortasına düştü hepsi, okul öncesinden üniversite çağına kadar hepsi ev ve kapalı mekan bunalımı yaşar haldeler.
Feci şekilde canları sıkıldı.
Bunaldılar.
Hepimiz aynı durumdayız demeyin; çocukluklarını yaşayan yetişkinler, çocukluklarından iki yılı ellerinden alınmış çocukların durumunu anlayamaz.
Hiç birimiz anlayamayız.
Bakmayın siz evdeki mutlu sandığınız hallerine…
Arka planda 5 yaşındaki çocuk şimdi 7 yaşında, iki yılı gitti işte evde…
7 yaşındaki 9…
12 yaşındaki 14…
Hele hele bir yandan bu sorunlarla muzdaripken, bir yandan da sırtlarına “hayat meselesi” haline dönüş-türül-müş ek streslerin yüklendiği 8 ve 12. sınıf öğrencilerinin durumu …
Küçücük yaşta çok ağır çanta yükledik sırtlarına…
Okullar açılacak konuma mı geldi…
Okuldan önce sokağa salın çocukları….
Evin önü olsun yine de sokak olsun…
Bir gökyüzü görsünler….
Doya doya bir nefes çeksinler soğuk havada, yağmurda ıslansınlar, lodosta rüzgarla şişirsinler kabanlarının sırtını..
Bir tabletin tuşlarından önce bir çiçeğe dokunsunlar dalındayken…
Akıllarında kalan youtube veya netflix değil, süt verdikleri sokak kedisi kalsın hatıra.
Koşsunlar, terlesinler, yine havlu koyalım sırtlarına.
Şimdilerde toplumbilimin bir konusu olarak anlatılan ama bizim çocukluktan “sokağa çıkmak” olarak zaten bildiğimiz şu “sosyalleşme” basbayağı bu aslında…
Haftada bir gün iki gün mü gitsinler diye tartışmak yerine, varsın, bir iki hafta daha gitmesinler ne çıkar?
Eğitim zaten geçen yıl ve bu yılı kaybetti.
Bir şekilde telafi edilir…
Ama çocukluk…
Yitip giden o bir daha yaşanmayacak, 5 yaşından 17’ye kadar o tarifsiz zaman dilimi…
Okullar açılacak mı?
Bir hafta salın çocukları sokaklara, bir nefes alsınlar…
Bir “dünyaya” dönsünler…
Başları döndü dört duvar arasında otura otura..
Biraz sokakta üzerlerini kirletsinler, terlesinler, biraz çocukluklarını hatırlasınlar unuttukları.