Selçuklu Devleti’nin yaşadığı yıllarda ve Moğolların önünden kaçan ya da onların ardından çeşitli şekillerde pek çok Oğuz boyu Anadolu’ya gelmeye devam etti.
İlhanlı Devleti’nin yıkılmasıyla Anadolu’nun doğusunda kurulan devletler, Akkoyunlu ve Karakoyunlu Türkmen devletleri kısa zamanda güçlenip sınırlarını kapayınca, Asya’dan Türkmen göçü tamamen durdu. Hemen bunların ardından başlayan ve yüzyıllar süren Osmanlı-Safevi sürtüşmeleri hudut boylarını geçilmez kıldı .
Selçuklu Devleti’nin kurulması ile Malazgirt Zaferi’nin ardından geçen otuz yıllık bir devir içinde, Türkmenler sürekli bir akış halinde Anadolu’ya geldiler.
Diğer İslâm ülkelerinde yurt bulamayan Türkmenler vatan yapacakları bu yeni yurtlarına sel gibi aktılar. Onlarla beraber din önderleri, isyan eden beyler ve halkları bu topraklarda sığınak buldular ve Anadolu’ya hakim oldular . Kısa zamanda kalelerini, şehirlerini koruyamayıp terk eden Rumların yerlerine zengin hayvan sürüleriyle, Türkler yerleştiler.
Anadolu’ya ikinci büyük Türkmen göçü Moğol istilası önünden kaçıp gelenlerle oldu. Moğol istilası önünde, kıtaldan (katliam) kurtulan insanların ve göçebelerin dalgalar halinde Anadolu’ya göçmeleri Türkiye açısından Moğol felaketinin olumlu bir neticesi oldu. Yeni gelenlerle Türkmen kitleleri Anadolu’nun Türkleşmesini tamamladılar .
Asya’nın ortalarından, Horasan’dan göçebe olarak Anadolu’ya gelen Türkmenler, Selçuklular ve Anadolu beylikleri dönemlerinde belli düzenlere uydurulmak istenmişse de, çoğu kez kendi töreleri dışında hiçbir hukuki düzen tanımamış, yaptıkları akınlarda verdikleri zarar ve ziyanla harplere bile sebep olmuşlardı.
Osmanlı Devleti Anadolu üzerinde gücünü gösterip, hakimiyetini kurunca Türkmenler düzensiz, programsız göçebeliği bırakarak belli bir hukukî düzenleme içinde yasalar ve kanunnamelerle “Konar-Göçer” oldular.
Osmanlı Devleti’nin temel unsurunu teşkil eden Türkmenlerin bir kısmı zaman içinde yerleşikliğe geçerek tarıma başladılar. Bunlar konar göçerliği bırakmayan diğer Türkmen gruplar tarafından “MANAV” olarak isimlendirildi. Konar-göçer oymaklara da “YÖRÜK” denildi.
Gerek Selçuklu dönemine ait devrinde yazılmış tarih, kronika ve seyahatnamelerde, gerekse Osmanlı ilk dönemine ait tarih, seyahatname ve belgelerde “Türkmen, Çepni, Ağaçeri” tabirleri sık geçiyorsa da “Yörük” tabiri pek geçmemektedir.
İmparatorluğun kurucusu sayılan Fatih Sultan Mehmet Han, düzenlediği kanunnamelerde konar-göçer “Yörük”lere de belli bir nizam vermiştir.
Bu kanunname ve nizamnameler ile konar-göçer yörükan taifesi, zaman zaman aksamalara, iskân zorlamalarına uğrasalar da, yüzyıllar boyu Yörükler, her yıl iktisadî faaliyetleri olan hayvan sürülerine bağlı olarak, her yıl belli zamanlarda, kendilerine tahsis edilen belli yaylara ve belli kışlaklara konup göçtüler. Anadolu’ya ilk geldikleri zamanlardan itibaren, kendi kuralları, yasaları ve adetlerini bulundukları arazilerin hakimlerinin kendilerine gösterdikleri kurallara uyduran Yörükler, hem Selçuklu, hem Beylikler ve hem de Osmanlı Devleti zamanında devletin asıl unsurlarından oldular.
Oğuz boyları yurt edindikleri topraklarda bağımsız gruplar halinde küçüklü büyüklü pek çok devlet kurdu.
OĞUZ BOYLARININ ANADOLU’DA KURDUKLARI DEVLETLER
Salgurlar – Salur
Karahanlılar – Salur
Kadı Burhanettin – Salur
Mengücekoğlu – Alkaevli
Gazneliler – Kayı
Osmanlılar – Kayı
Candarlılar – Kayı
Ahlatşahlar – Kayı
Artuklular – Döğer
Selçuklular – Kınık
Saltuklular – Kınık
Akkoyunlular – Bayındır
Karakoyunlular – Yıva
Karaman Oğulları – Avşar
Ramazan Oğulları – Yüreğir
Zülkadir Oğulları – Bayat
Hacıemir Oğulları – Çepni
Danişmend Oğulları – Çepni
Karesi Oğulları – Çepni
İzmirlioğlu Çaka – Çavuldar