ÖĞRETMENLER GÜNÜ MÜ DEDİNİZ?

“…Türk milletini, gerçek hedefe ve mutluluğa götüren iki orduya ihtiyaç vardır. Bunlardan biri ‘vatanın güvencesi olan Türk ordusu’ diğeri, ‘ulusun geleceğini şekillendirecek olan kültür ordusu, öğretmenler’ dir. Mustafa Kemal Atatürk

Başkomutan Atatürk Kurtuluş Savaşı’nı büyük bir askeri zaferle sonuçlandırmış, vatanın her köşesi bayram yerine dönmüştü.

Büyük zaferin ilk günlerinde, Türk ve yabancı gazetecilerin “İşte memleketi kurtardınız. Şimdi ne yapmak istersiniz?” sorusuna Atatürk, “Maarif vekili olmak ve millî irfanı yükseltmeye çalışmak en büyük emelimdir.” Yanıtını vererek esas savaşın yeni başladığını belirtmiştir.

Emperyalistlerin, işgalcilerin bir daha bu güzel memlekete geri gelmemeleri için, beslendikleri cehaleti ortadan kaldırmak amacıyla, öğretmenlerden oluşan kültür ordusuna, Başöğretmen olarak en büyük savaşını cahilliğe karşı başlattı.

Genç cumhuriyet, deyim yerindeyse her alanda Osmanlı’dan “yok”lar ülkesi devralmıştı.

Cumhuriyet aydınlanması Anadolu’yu kucaklamış, her alanda yeniden doğuş başlamıştı.

Harf Devrimi’nden önce yapılan 28 Ekim 1927 tarihli nüfus sayımında, Türkiye’nin okuryazar oranının toplam nüfus içerisinde yalnızca yüzde 8.61 oranında olduğu, bunun kadınlarda yüzde 3.67; erkeklerde ise yüzde 12.99 olduğu TÜİK’in verileri arasında da yer almakta…

Ayrıca 2022 yılında 6 yaş ve üzeri nüfusta okuma yazma bilenlerin oranının yüzde 97.6 olduğu bunun kadınlarda yüzde 95.9; erkeklerde ise yüzde 99.3 olduğu TÜİK’in verilerinde yer almaktadır.

1927’ de yüzde 8.61 olan okur yazar oranı, 2022’de yüzde 97.6’ya yükselmiş…

Bu sonuç yüz yıllık cumhuriyetin eşsiz başarısı.

Bir gecede cahil kaldık diyenlere önemle duyurulur !…

Şimdi bunlar TÜİK’i taşlarlar mı? Bilemem !… Cehalet böyle bir şey olsa gerek…

9 Ağustos 1928’de Sarayburnu’nda yeni Türk harflerinin tanıtılmasıyla başlatılan süreç,1 Kasım 1928’de yeni Türk alfabesinin kabul edilmesiyle yeni bir aşamaya geçildi.

Atatürk, “ İstanbul’da çıkan bir gazeteyi Kaşgar’daki Türk de anlayacaktır” diyerek yazı devrimiyle milletimizin tarihiyle bağını yeniden kuracağını belirtmiştir.

***

24 Kasım 1928’de Atatürk Millet Mektepleri Başöğretmeni oldu. Anadolu’nun dört bir yanında elinde tebeşir kara tahtanın başında, Milletine yeni Türk harflerini tanıtıyor, öğretiyor esas kurtuluş mücadelesini veriyordu.

“Gerçek kurtuluş ancak cehaletin ortadan kaldırılmasıyla olur. Cehalet kaldırılmadıkça toplum yerinde kalıyor demektir; yerinde duran bir şey ise geriye gidiyor demektir.” diyordu .

Bu topraklarda emperyalistler nasıl yenildiyse, cehalette öyle yenilecek ve yok edilecek !…

Bu büyük zafer ancak değer verilen aklın ve bilimin ışığında iyi yetiştirilen öğretmenlerden oluşan kültür ordusuyla kazanılacaktır..

Yurt gezilerinin birinde Atatürk;

Bir köy okulunu ziyaretinde, ders vermekte olan genç bir öğretmenin sınıfına girdiği zaman, öğretmenin, yerini kendisine bırakması üzerine;

– Hayır, yerinize oturunuz ve dersinize devam ediniz! Eğer izin verirseniz, biz de sizden yararlanmak isteriz. Sınıfa girdiği zaman cumhurbaşkanı bile, öğretmenden sonra gelir.” der. (Atatürk’ten B.H. s. 40)

Öğretmene verilen değer ve duyulan saygı…

Yıl 1923’te TBMM’de milletvekili maaşları görüşülmektedir. Maliye Bakanı Hasan Fehmi Bey (Ataç), Mustafa Kemal’e “Paşam vekil maaşlarını düzenleyeceğiz; ne kadar verelim” diye sorar. Mustafa Kemal de “Öğretmen maaşlarını geçmesin!” der.

Öğretmene verilen değer…

Ve bugün;

Atanamayan öğretmenlerin sayısı dünyada ki birçok ülkenin nüfusunu geçmişken,

Atanamayıp intihar edenlerin öğretmenlerin sayısı belli değilken,

Öğretmenler, kadrolu- sözleşmeli, rütbeli- rütbesiz vb. şeklinde ayrıştırılırken,

Ve öğretmenlerine önlük (cübbe!) dağıtmayı akıl eden bir bakan(lık)!!!

“Toplumun düşmanı cehalet, cehaletin düşmanı öğretmenlerdir. ”

Ne acı ki, yüz yıl sonra cehalet;

Aklı kuşattı,

Bilimi kuşattı

Okulu kuşattı,

Çocukları kuşattı,