Yargıtay Başkanı Akarcalı, yeni adli yıl açılış töreninde yaptığı konuşmada Gülşen ile ilgili eleştirilere şöyle yanıt verdi:
“Hatalı bir karar üzerinden tüm yargı sisteminin hedef alınarak yıpratılması doğru değil.”
İlk bakışta haklı Sayın Başkan.
Ama sadece ilk bakışta.
Zira….
Cümlenin sonundan gidelim:
Kimse yargı sistemini yıpratma peşinde değil, yargı ne yapıyorsa kendi kendine yapıyor.
Vatandaş nasıl yıpratabilir ki; eleştirerek mi?..
Ama yargının verdiği kararlar kah Anayasa Mahkemesi’nden hak ihlali ile dönüyorsa, buna rağmen yerel mahkemeler Anayasa Mahkemesi’ne tabiri caizse kafa tutuyorsa, kaale almıyorsa…
Ergenekon gibi, Balyoz gibi zaten inanılmaz şekilde açılan ve görülen davalar başta olmak üzere pek çok kamuoyuna yansıyan veya yansımayan davada AİHM kararları ile Türkiye mahkum oluyorsa…
Kimin yargıyı hedef alması gerekir ki?..
Yargı tel tel dökülüyor.
2015’de açılan basit bir alacak davası 10 yıl sürerken Bakanlığın dava açılışında vatandaşa verdiği bilgi notunda davanız şu kadar gün sürecek şeklindeki bilgi notunun ne önemi var?
Herkes hakkını arama derdindeyken geçiniz ceza davalarını…
Basit bir alacak davasını düşünün 2015’de dolar kaç liraydı, şimdi kaç lira; sizin mahkeme kararında uyguladığınız yüzde 9’luk yasal faiz bunu telafi edebilir mi?..
Başkan’ın cümlesinin ortasına bakalım:
Tüm yargı sisteminin hedef alınarak…diyor da…
Kimse hedef almıyor yargıyı.
Yargı kendi kendine yapıyor her şeyi….
Gülşen, tutuklamaya yapılan itiraz ile tahliye edildi de ev hapsiyle tahliye, hukuka uygun mu?..
Cümlenin başına dönelim o halde:
“Hatalı bir karar üzerinden…..”
Aynen de öyle.
Hatalı bir karar üzerinden bazen tüm yargı sistemine yazık olabiliyor.
Çünkü bu kararların çoğu bile bile lades.
Hukuk fakültesini bitiren herkes, hakim savcı olsun olmasın, Gülşen ile tutuklama kararı verilemeyeceğini bilir.
Çünkü CMK; tutukluluk şartlarını açıkça ortaya koymuştur.
Siz bu şartları görmezden gelerek karar verirseniz kusura bakmayın tüm yargı töhmet altında kalır, çünkü yargıya güven kaybolur.
Bu suçlamayla tutuklama talebinde bulunan C. Savcısı da, talep doğrultusunda tutuklama kararı veren hakim de o nedenle yine hukuki tabirle söyleyelim, fahiş hata yapmıştır.
Fahiş hatalar hukukta affedilmez, ancak fakülte öğrencisinin hatası ders notu olarak yansır.
Siz savcı ve hakim olarak 2+2 işleminin sonucuna 4 diyeceğiniz yerde hayır bunun sonucu 5 derseniz eğer; bu sistemde sorun vardır.
O hakim ve savcının nasıl hakim ve savcı olabildiğinden tutun siyasi etki altında kalınıp kalınmadığına kadar her türlü eleştiri de gelir.
Doğaldır.
O yüzden o kadar kolay değil.
Bir bir verilen pek çok hatalı karar var önümüzde.
Basına yansıyan ve yansımayan.
Ki kamuoyuna yansıyan adli facialar zaten buzdağının görünen yüzü.
En çok Yargıtay bilmiyor mu temyiz incelemelerinde mahkemelerden nasıl kararlar verildiğini?
Saç baş yolmuyorlar mı?…
Peki Yargıtay’ın aynı dairesi bir gün A dediğine ertesi gün Z demiyor mu?..
Yargıtay’daki bazı dosyalar temyiz incelemesinden 7-8 yılda geliyorken bazı dosyalar nasıl 5 günde gelebiliyor?…
O yüzden Sayın Yargıtay Başkanı’nın o cümlesi sadece ilk bakışta doğru…
Ama yavaş yavaş okuyun; hiç de doğru değil.
Çünkü ne yaparsa yargı kendi kendine yapıyor ve liyakat ne yazık ki artık yargı alanında da geçmişe göre çok ama çok feci durumda!