Neymiş?..
Kızgın demir’i soğutma zamanıymış..
Eyvallah hep birlikte soğutalım.
İyi de sormadan edemiyorum.
Neden kızdırdınız o zaman demir’i ?..
Neden dağladınız yürekleri, yaktınız gönülleri?..
Seçim zamanı olurmuş öyle şeyler..
Şimdi kucaklaşma zamanıymış!..
İşte “kırılma noktası” bana göre tam da burası..
Toplumun “kucaklaşması” için önce bir “sebep” ortaya koyacağız..
Sonra onun üzerinden “politika” üreteceğiz..
Yani..
Sebep-sonuç ilişkisi!..
Bu mudur?..
Neden “kucaklaşamadığımız” önemli değil mi?
“Kucaklamak” için ille bir sebep mi lazım?..
Buyurunuz o zaman..
Sevgi, saygı, özlem, hissettiğini karşı tarafa anlatmak, arzu etmek, iletişim kurmak, stresten uzaklaşmak, güven vermek, güven duymak, birlik, beraberlik, dayanışma…
İşte size sebepler…
Bundan güzel sebep olur mu?..
Sözüm “idare edenlere”…
Her zaman “kucaklayın” milleti!..
Neden bunları yazdım?..
“Kızgın demiri soğutma zamanı” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisi…
Tabii ki soğutalım..
Eyvallah..
Keşke hiç kızdırılmasaydı “o” demir..
Bu sözün söylenmesinin üzerinden daha saatler geçmeden cenazede saf tutan zevatın elini sıkan Erdoğan; İmamoğlu’nun elini sıkmadı iyi mi?..
Görüntüler önümde..
Bakın sosyal medyadaki görüntülere sizde göreceksiniz…
Sıradaki kişiyi atlayıp, bir spor kulübümüzün başkanının elini sıkmak …
Elbette o el’de sıkılmalı..
İtirazım yok..
Amma velakin..
Atlanan kişi veya görmezden gelinen kişi ; içinize sinsede sinmesede…
16 milyonluk İstanbul’un mazbata almış Belediye Başkanıysa..
Görmezden gelinemez..
Başkan Erdoğan oraya gelirken saf tutanların kimler olduğunun bilgisi verilmiyor mu sanıyorsunuz…
Hem de A’dan Z’ye..
Bu mudur Allah aşkına?..
İmamoğlu benim babamın oğlu değil..
Her fırsatta “Ben gider sarılırım” diyen de bir adam..
Belli ki yüreği sevgi dolu.. Barışçıl..
“O” el , orada sıkılmalıydı..
Hatta öncelikle sıkılmalıydı…
Ve bu görüntü “kucaklaşmak zamanı” adına verilmeliydi, kamuoyuna servis edilmeliydi..
E canım daha hukuki süreç devam ediyor belki mazbata geri alınır, YSK nihai kararı bir versin diye düşünmüştür ondan atlamıştır mı dediniz?..
Geçiniz, geçiniz…
Hem de böyle kritik, hassas, kırılgan bir süreçten geçerken..
Sert rüzgarların ılıman iklime dönüşmesi için yapılmalıydı..
Olmadı…
Kimse kusura bakmasın..
Gerçekten olmadı..
Ben referandum da “Hayır” oyu verdim.
Siz’i bilmem!..
“Partili Cumhurbaşkanlığı(Başkanlık) sistemi” benim içime sinmiyor..
Alışamadım arkadaş..
Cumhurbaşkanı “tarafsız” olmalı!..
Fikri yapısı farklı olsa da,partisiyle gönül bağı olsa da “tarafsız” bir duruş sergilemeli diye düşünüyorum.
BİZ; Sünniyiz, Aleviyiz, Türk’üz, Kürdüz, Müslümanız, Gayrimüslümüz…
Daha sayayım mı?..
Özetle BİZ;
Türk Milletiyiz.. Türk Ulusuyuz..
“O”makam da hepimizi temsil eden bir yüce makam..
Bir üstü yok!..
Cumhur’un başı ; herkesi, hepimizi, Misak-ı Milli sınırları içindeki bu vatan toprağında yaşayan , her karışında eşit hissesi olan
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı herkesi
“ku-cak- la- ma-lı”
Nokta!..