Akıl ön planda olur, savrulup gitmezsin…
Muğla Ortaca’da bir kadın durduk yere “Atatürk’ü sevmiyorum” diye bağırmış çağırmış..
E sevme.
Zorla sevdirmeye çalışan yok ki.
Nankör olabilirsin belki o kadar, başka da ne denir ki sana!
17 Ağustos’un üzerinden yirmibir yıl geçti.
Normal bir ülkede 21 yılda neler yapılmalıydı, 21 yılda İstanbul’u ne hale getirdik; ne toplanma alanı kaldı ne normal bir boş alan!
İçişleri Bakanı daha dün korkusunu açıkladı: “Herkes aracıyla dışarıya çıkarsa ambulanslar nasıl gidecek?”
Bunu nicedir söylüyoruz zaten, İstanbul’da beklenen büyük depremin olmasından öte bir de enkaz bölgelerine ulaşamama sorunu yaşanacak ki belki depremden büyük hasarı ve can kaybını o zaman göreceğiz.
Normal bir ülke miyiz?
Ayasofya ibadete açıldı da zaten bizim değil miydi, tasarruf etme hakkımızı müze olarak kullanıyorduk, şimdi camiye çevrildi, tamam.
Peki “Ayasofya açıldı, yanındaki Dikilitaşı ne zaman yıkacağız” demek hangi aklın tutulmasıdır?
Covid ile mücadelede bir çuval incir berbat oldu desek yalan olmaz.
Maske, mesafe ve hijyen gibi basit üç kurala dikkat etmeyip “neden maske takıyoruz mukkaderata mani değil mi” diye soran insan Afrika kabilesinden mi?..
Mustafa Kemal Atatürk, “Gerçek kurtuluşu istiyorsak, her şeyden evvel, bütün kuvvetimizle bütün süratimizle, cehaleti ortadan kaldırmaya mecburuz, en büyük savaş, cahilliğe karşı yapılan savaştır” demiş.
Ne kadar doğru olduğunu 21.yüzyılı yaşadığımız bu yıllarda görüyoruz işte.
Dünyadaki teknolojik gelişmeleri bir kenara koyun.
Dünyanın medeni ülkelerinin hiç birinde rastlanmayacak ne kadar aklen geride kaldığımıza bakın.
Şimdi İstanbul Sözleşmesi’ne takıldı kafalar.
Nesi yanlış ve nesinde akla aykırılık var bu sözleşmenin?
İstenilen değişiklikler yapılırsa, erkeğin güç kullanması legal hal mi alacak?..
Devletten icazetliyiz miyiz diyecek maganda?..
Türkiye’nin başına gelebilecek en kötü şey cahil yığınların altında akıl tutulması yaşamaktır.
Ve bunun en basit yolu, yöntemi İslam’ı çarpıtıp, İslam’ı siyasete alet kılıp, tarikatlarla, cemaatlerle devlet içinde devletçikler kurmaktır.
Normal bir ülkede…
“Bir fetö gider, bin fetö gelir” diyen tefe koyulmaz.
İşte bir cemaat liderinin daha sözleri yansıdı bugün basına:
“Devletin kontrol mekanizmalarında olalım.”
Ne demektir bu?..
Fetö de öyle demiyor muydu?
Bu sözleri sarfeden kişi aynı zamanda, 15 Temmuz’dan sonra da Türkiye Cumhuriyeti’nin son bulduğunu söyleyip “2.Osmanlı kuruluyor” demişti.
Hangi Cumhuriyet Savcısı hangi soruşturmayı açtı?
Sonucu ne oldu?..
Devletin kontrol mekanizmalarında olalım diyen bir cemaat liderine karşı kim “ne işiniz var devletin kontrol mekanizmalarında, işinize bakın, haddinizi bilin” dedi?..
Normal bir ülkede olmak bizim için zor.
Mesela Corona’da “yeni normal” dendi, cılkını çıkardık.
Salda gibi güzelliği mahvettik.
Galata Kulesi’ne eşsiz restorasyon yaptık!
Nemrut Gölü kıyısına da tuvalet ve sosyal tesis yapmak için beton döktük.
Sosyal medyada olay yankılanınca Bitlis Valiliği inşaatı durdurup soruşturma açtı.
Peki, beton döken kim?
Devlet.
İnşaatı durduran kim?
Yine devlet!
Pes desek yetersiz kalacak.
Ne zor bir şey bu toprakların normal bir ülke olması ve ne de zor aklını kullanmak bu diyarlarda?..
Nasıl bir kör cahillik esir almış milyonlarca insanı?
Akılla izah edilebilir bir halimiz var mı?