Seçmen nerede, hangi partiye şaka yaptı bilmiyoruz.
Ülke genelinde nerede CİP(Cumhur İttifakı Partileri), nerede MİP(Millet İttifakı Partileri) önde çıktı bilmiyoruz.
Seçim öncesi “herkesin kendi arzusu doğrultusunda” yaptırıp “arzusuna uygun” açıklanan anket sonuçlarından hangisi daha çok isabet(!) tutturdu bilmiyoruz.
Seçim sonuçları belli olmaksızın yazdığımız için sonuçlardan bahsetmeyi sonraya bırakıyoruz haliyle de sandıkların dün açılmasıyla beraber kimler sevindi, kimler üzüldü bugün bilir haldeyiz.
Acaba daha iki gün önce bol keseden atıp tutan siyesilerden hangisi daha çok üzülecek, hangisi daha mutlu, bugün hepsini görüyor olacağız.
Hangi partilerde deprem, hangilerinde hafif sallantı olacak; hangi iller ters köşe yaptırıp hangileri bekleneni vermiş?.. Bugün her parti istisnasız fokur fokur.
Adayların belirlenme süreci, pek çok yerde epey sorun çıkardı. Ankara’da masa başında yapılan hesaplarla, sokağa inmeden, sokağın nabzı tutulmadan belirlenen adaylarda kamuoyu tepkisinin mi haklı yoksa parti kurmaylarının mı hesapları doğru çıktı, bugün bunun da muhasebesi yapılacak gün.
Keza ittifaklar bekleneni ne ölçüde verdi?.. Daha sonraki seçimlerde MİP ve CİP devam mı, yoksa herkes kendi yoluna mı?..
Partisi aday göstermedi diye başka partiden veya bağımsız olanlar ne umdu da ne buldu?..
Bugün 1 Nisan.
Bahar’ın en güzel ayı başlıyor.
Türkiye, nasıl bir sabaha uyandı bugün?..
Belediye seçimlerini inanılmaz bir tuhaflıkla genel seçim veya referandum haline getirmek de ancak bizde yaşanabilecek bir garabet olabilirdi ki onu da başardı tüm parti liderleri elbirliği ile.
Seçmen, belediye için mi oy verdi, yoksa hangi parti iktidar olsun diye mi meçhul.
İlk kez bu kadar ayarı bozuldu yerel seçimlerin.
Nihayetinde yerel seçimler bitti.
Kurtulduk(!)( mu?)
Bundan sonrası tufan mı, sükunet mi?..
Bundan sonra enseyi karartmalı mı, karartmamalı mı?..
Belediye Başkanlarını seçtik, Belediye Meclis Üyelerini belirledik… Bitti mi olay?..
Yoksa asıl bundan sonrası mıdır zor olan?
Ekip, liyakat, deneyim, proje, çalışkanlık.
En önemlisi dürüstlük.
“Devlet malı deniz yemeyen keriz” anlayışının en kötü örneklerine belediyelerde rastlanmıyor mu?
Ve bizzat Sayıştay, belediyelerdeki rezaletleri kurumsal sıfatıyla hem de, yaptığı denetimler sonucunda açıklamıyor mu?..
“Böyle gelmiş böyle gider” devam edecek mi bugünden sonra da?..
Yoksa bir şeyler değişecek mi?..
Türkiye’nin malum sorunlarını hepimiz yaşarken ve pek çok dersteki uluslararası notumuz kırık iken ülkesel sorunları giderme yoluna girmeden, ortak paydalarda buluşamadan, ortak aklı, demokratik- laik-sosyal hukuk devletini hakim kılmadan, cumhuriyetin kazanımlarıyla kavga etmeden, milli ve yerel derken milli bayramları ve Atatürk’ü silmeye çalışmadan yola devam edebilecek miyiz?..
Tekrar gerçekten “biz” olabilecek miyiz?..
Evetse cevabımız yerel seçimlerin getireceği sonuçlar için de umutlanabiliriz belki.
Yok eğer aynı stres ve gerilim devam edecek ise bunun yerele yansımaları da olacak kuşkusuz.
Oysa seçim; demokraside açan yeni filiz ve değişimdir.
Partiler, bugün kendi içlerinde seçim sonuçlarının muhasebesini yaparken başarılı oldukları beldelerle gururlanmak yerine asıl başarısız oldukları bölgelere bakarak “hatamız nerede” sorusunun cevabını aramalılar.
Ve bugün kim nereden seçilmiş olursa olsun…
Eğer seçilen belediye başkanı dürüstlükten taviz vermez, siyasi saikleri bir kenara bırakır, deneyim ve liyakatı ön plana alarak çalışmaya değer verir ve kurduğu iyi ekiplerle projelerini hayata geçirme yolunda ilerleyebilirse eğer…
O belediye için Nisan 1, “şaka” olmaktan çıkar, güzel bir yolda ilerleme başlar.
Umut edelim öyle olsun.
Kasvetli bu günlerde Nisan,.. baharı getirdiğini hissettirsin.