Kılıçdaroğlu’nun Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan 37. CHP kurultayına yönelik bildirisindeki şu cümleleri görünce nasıl sevindim anlatamam.
Şöyle diyor:
“Devletçilik”, sadece “nostaljik” ve “tabucu” bir yaklaşımla ele alınamaz. Aksine devletçiliği içinde bulunduğumuz yüzyılın temel ekonomik ve sosyal sorunlarına çözüm üreten bir “Sosyal Devlet” anlayışına dönüştürmeliyiz.
Kırk yıl düşünsem bu sözlerin sayın Kılıçdaroğlu’nun ağzından çıkacağı aklıma gelmezdi.
Neden mi böyle düşündüm?
Şundan:
Sayın genel başkan 19-07-2012’de (Tam tamına sekiz yıl önce) Enver Aysever’in CNN Türk’teki “Aykırı Sorular” programında şöyle dedi:
“Piyasa ekonomisini reddetmiyoruz. 19. yüzyıl politikalarıyla 21. yüzyıla bakamayız. Bireyin özgürlüğü esastır. İşçi işveren, sendika önemini yitirmiştir.” (Aynı eser. Sf:362)
Oh be mi desem? Nihayet mi desem? Çok şükür mü desem? Ne desem bilemedim.
Bizler kamusalcı demokratlar olarak yıllardır liboşların saldırılarıyla boğuşurken onların ağzının payını verip susturuyorduk ama gel gör ki kendi içimizden birileri de bu söylemlerin etkisinde kalarak ; “Bırakın o kafaları. O anlayışlar 1930’larda kaldı…” diyerek onlara dolaylı destek veriyorlardı. (Bu konuyu 2013’de yayınlanan birinci kitabım (CHP Mİ? AKP Mİ? Sayfa 88-117 de oldukça geniş ele aldım.)
Tabii bu arada atı alan Üsküdar’ı geçti.
O sessiz kalıştan destek alan AKP; eğitimi, sağlığı, sosyal güvenliği, elektriği devlete ait ne varsa hepsini özelleştirdi.
Daha doğrusu yandaşlarına peşkeş çekti.
Neoliberallerin tek derdi vardı: “Devlet küçülsün…”
Olur küçülsün. Peki devlet küçülürse kim büyüyecek?
Özel sektör…
Özel sektör dediysek hepsi değil. İktidara yakınlıklarına göre beş on şirket büyüyecek.
Mesela AKP’nin devlet ihalelerini paylaştırarak kendi eliyle büyüttüğü 6 şirket gibi…
Bizim Neoliberallerin de desteklediği gelişmekte olan (geri bıraktırılmış) ülkelere dayatılan sistem buydu.
Ancak son on yıldan bu yana bizim sistem hiç birisine uymaz oldu.
Devlet öyle bir küçüldü, öyle bir küçüldü ki; her şey “tek adamın” elinde toplandı.
Artık taşlar yerine oturuyor.
Bakın “Yetmez ama evetçiler” bile bizim tarafa geçti.
Davutoğlu, Gül, Babacan.
Bakarsınız Arınç da geçer belli mi olur.
Arınç ne demişti kozmik odaya girilirken:
(Allah verdikçe veriyor.)