Bizim kuşak hatırlar..
50-60 yıl önce..
Gazete ; sokaklarda, caddelerde satılırdı..
Bayi kavramı çok fazla yoktu..
Kapış, kapış giderdi..
Tren ile seyahat edenler bilir..
Köylü çocukları rayların dibinden koşar “Gastee” diye camlardan atılacak gazeteleri beklerlerdi..
Gazete; bir kültürdür!..
Haberdir, yorumdur, bilgidir, iletişimdir..
Aydınlanma meşalesidir.
Kokusu bile başkadır!..
Her aşamasında bulunduğum için santim santim bilirim.
2000’li yılların başında..
Ulusal medyanın kalbinin attığı İstanbul’da ; görevim gereği gazeteden, televizyona hep iç içe oldum.
Yirmi yıl önce..
Belli başlı gazetelerin Türkiye genelindeki toplam satış rakamı 3,5 milyonun üzerinde seyrediyordu…
Dikkat edin…
Bugün geldiğimiz noktada bu rakam 1,7 milyonun altında…
Maalesef..
Kayıp 1 milyon 700 bin okuyucu..
Nereden nereye..
Artık trenleri çocuklar beklemiyor!..
Gazeteleri “gazete satıcıları” satmıyor!..
82 milyonluk Türkiye’de yüzde 2 lik bir oran ile gazete ancak satılıyor.
Okuyan oranı ise yüzde 5 bile değil..
Kitapta da yüzde iki..
Hani bir kişi alır; üç kişi okur ya..
Ana akım medya dedikleri hükümetin desteğindeki “havuz medyası” sektöre “hakim” olmasına rağmen hem de..
Neden acaba?..
2000’li yılların başında Türkiye’nin nüfusu 67 milyon ve de 3,5 milyon adet gazete satılırken;
2020’de nüfus 82 milyon 1,7 milyon gazete satılıyor..
Bakın ülke ne hale geldi?..
Daha doğrusu ne hale getirildi?..
Güven kaybı, inandırıcılığın yitirilmesi, eleştirinin baskılanması ve diğer faktörler…
Halkın gözü, kulağı, dili olan BASIN’ın;
Dördüncü kuvvet denilen BASIN’ın geldiği, bulunduğu noktaya bakın!..
Yüzde doksanına hakim de olsanız,
istediğiniz gibi kamuoyu yaratmaya çalışsanız da,
bazı kalemleri satın alsanız da demek ki olmuyor!…
Pekii..
Okuyucunun kaybına ne dersiniz?..
Hem de nüfusun son yirmi yılda 15 milyon artmasına rağmen..
İşte burası diğerinden çok daha önemli..
Okumayan bir nesil,
okumaya teşvik etmeyen bir sistem..
Halkı ; tarafsız, objektif, gerçekçi bilgilendirmeyen bir basın..
Yorumlarını , eleştirilerini özgürce yapamayan gazetecilerin giderek azaldığı bir medya..
İşte size ülkenin “gerçek rakamlar” ile acı gerçeği…
Nereye gidiyoruz?..
Basının özgür olmadığı bir ülkede bana kimse demokrasiden bahsetmesin..
Bundan 95 yıl önce..
Çok söylediği “söz” var da..
Her biri altın değerinde..
Mustafa Kemal Atatürk’ün 1925 yılında TBMM de söylediği şu söz bile her şeyi anlatmaya yeter.
“Matbuat hiçbir nedenle tahakküm ve nüfuza tabi tutulamaz”
Yani..
“Basın hiçbir nedenle baskı altına alınamaz ve söz geçirilemez”
Nerdeeee..