Spor aşkının insan yaşamını nasıl etkilediğini ve renklendirdiğini anlamak için Dursunbey’de Necati Seçal’ı bulmalısınız. Ülkemizde sadece futbolun konuşulduğu bir ortamda onun gibi hayatını amatör sporlara ve özelikle atletizme adamış birine rastlamak büyük bir keyif. Yaşamını sporla renklendirirken Dursunbey’de amatör sporların gelişimine büyük bir katkı vermiş Necati Seçal. Başarının sadece iyi bir kariyer ve güçlü maddi olanaklara sahip olmak olmadığının; bunun yanında incelikleri yakalayarak daha keyifli ve mutlu bir yaşam sürdürebilmenin ayrı bir başarı olduğunu Necati Seçal’ın dolu dolu yaşamına göz attığımızda görürüz. Spora olan ilgimiz, tuttuğumuz takımın galibiyetine sevinmek ya da mağlubiyetine üzülmek seçeneklerine indirgenmişken, kendisi saatlerce sürecek bir maratonun bitiş çizgisinde, fotoğraf makinesiyle sabırsızlıkla beklemekten büyük bir keyif almaktadır.
9 Ocak 1951 tarihinde Dursunbey’de doğan Necati Seçal’ın çocukluğunda başlayan spor aşkı ilkokul yıllarında gözlerindeki rahatsızlık nedeniyle saha içine değil, yönetici ve organizatör olarak saha kenarına kaymıştır. İlk ve orta öğrenimini Dursunbey’de tamamladıktan sonra lise eğitimi için gittiği Balıkesir’de atletizm sporunu yakından takip ederek tecrübelerini 1970’li yıllarda büyük bir ivme kazanacak olan Dursunbey atletizmine aktarmıştır. Onun katkılarıyla 1984 yılında Konya’da yapılan Türkiye Kulüpler Kros yarışmalarında Dursunbey Spor Kulübü Türkiye beşincisi olarak büyük bir başarıya imza atmıştır.
Günümüzde orta yaş ve üstünde olanların siyah beyazlı zamanlarda edindikleri ve hayatlarını renklendiren ayrı bir spor zevkleri vardı. Tek kanalın dayattığı, toplumu dizayn etmek için kullandığı bazı metotlar ve birtakım tuhaflıkların yanında oluşturduğu en olumlu etki şüphesiz; reyting baskısı olmadan sanatın ve sporun tüm dallarını evlerimize sokmasıydı. Yeni nesillerin hiç ilgi göstermediği artistik patinaj, jimnastik ve atletizm gibi olimpik sporlardaki tüm organizasyonlar ilgiyle takip edilirdi. Şimdilerde dünyada ve Avrupa‘da final oynayan basketbol milli takımımızın başarıları önemsenmezken, 1981 yılında basketbol mili takımımız Balkan şampiyonu olduğunda tüm ülke zaferi coşkuyla kutlamış, Efe Aydan milli kahramanımız olmuştu. İşte o yıllarda Dursunbey’de insanlar sporun birçok dalına ilgi duyuyor; hentbol, atletizm gibi branşlar altın çağını yaşıyordu. Necati Seçal’ın katkılarıyla 1984 yılında yapılan Dursunbey Kros yarışmalarında seyirci ilgisi öylesine yoğundu ki sporcuları izlemek için yol boyunca dizilen binlerce insan atletizmin tadını sonuna kadar çıkarıyordu.
Oysa günümüzde herkesin futbol üzerine söyleyecek birkaç kelimesi olmasına rağmen 2013 yılında Türkiye’de yapılan 20 Yaş Altı Dünya Futbol Şampiyonası’nda tribünlerin boş kalması, geleceğin dünya yıldızlarının toy hallerine bile tahammül edemeyen, estetikten yoksun ve sadece rekabet duygularının ateşlediği kısır bir spor sevgimizin olduğunun göstergesidir. İşin sadece rekabet boyutunda kalması, gerçek sporseverlerin geri plana çekilmesine ve ortamı holigan denilen kişilerin teslim almasına yol açmıştır. Maalesef günümüzde spor ve şiddet birlikte anılır olmuştur.
İşte o yüzden Necati Seçal gibiler çok değerlidir. Bugün sayıları hızla azalmasına rağmen yine de tehlike anında kırılıp kullanılacak çözüm önerilerini bünyelerinde barındırırlar. Onlara bakarak ülkemizde sporun nerede olması gerektiğini anlayabiliriz. Son yıllarda olimpiyat organizasyonunu ülkemize getirmek için milyarları harcıyoruz. Oysa maddi olanakları onun gibi olimpik ruha sahip sporseverler yetiştirmek için kullanmalıyız. Türkiye’den çok daha küçük ülkelerin sportif başarılarını yakalamak için çözüm; içleri dolmayacak devasa statlar ya da tesisler yapmak değil, olimpik düşünceye sahip, estetik duygusu gelişmiş ve spordan keyif alan insanlar yetiştirmektir.
Güzel bir yaşamdır Necati Seçal’ınki. Bazı insanların çok da anlayamadığı ya da anlamlandıramadığı sportif uğraşları, onun şimdiye kadar keyifli bir hayat sürmesine vesile olmuştur. İşte bu haliyle örnek bir başarı hikâyesidir kendisi. Başarının iyi bir kariyere ya da zengin olanaklara sahip olmak olduğuna inananlar, formüller üzerine tasarımladıkları yaşamlarında, mutluluğu yolun sonundaki nihai hedefe bağlamaları nedeniyle ara duraklardaki güzellikleri göremezler. Oysa sanat ya da spor gibi yaşamı keyiflendirmek için icat edilmiş zenginliklerdir. Bu uğraşlar standardımız ne olursa olsun doğru bir bakış açısı ile tüm yaşamımızı güzelleştirerek daha anlamlı bir hayatın kapılarını bize açabilir.
Gelecek nesillere topluma dayatılanın dışında farklı seçenekler sunmak, sporun sadece televizyon karşısında takip edilen bir etkinlik olmadığını göstermek, çocuklarımızın sosyalleşerek daha mutlu bireyler olmasını sağlayacaktır. Sportif ve sanatsal etkinlikleri hayatının bir parçası yapanlar, problem çözme becerileri gelişmiş, zararlı alışkanlıklardan uzak duran ve hayata sıkı sıkıya bağlı mutlu bireylerdir.
İyi ki tanımışım seni Necati Ağabey…