İnsanlık için en eski sanat dallarından birisi olarak kabul edilir müzik. Sümer tabletlerinde tanrı ve tanrıçalar için yazılmış olan şiirler, kutlamalarda arp eşliğinde çalınıp, söylenirmiş.
Bazı ilkel topluluklarda tanrı ile haberleşmenin yolu olarak kabul edilmiş ve kutsal sayılmış.
Yunan mitolojisinde ise Tanrı Zeus’un kızları olan dokuz peri kızına müzik anlamına gelen Mousa adı verilmiş. Bu kızların, dünyanın tüm güzelliklerini ve ahengini düzenlemekle görevli olduklarına inanılırmış.
Binlerce yıllık geçmişi olan müzikle terapi hemen hemen tüm toplumlarda hem sanat hem de tıp biliminin içinde yer almış.
1600’lü yıllarda Osmanlı şairi olan Şuuri Hasan Efendi makamların hangi durumlarda ve hangi vakitlerde etkili olduğunu, hangi gezegenle hangi makamın nasıl etkileştiğini, hangi makamın hangi meclis insanına, hangi makamın hangi milletin insanlarına etki ettiğini, Ta’dilu’l Emzice adlı eserinde yazmış.
Günümüzde de ihtiyaç duyan bireylerin; fiziksel, psikolojik, sosyal ve zihinsel ihtiyaçlarını karşılamak için müzik ve müzik aktiviteleri ile terapi yöntemi konusunda çeşitli çalışma ve araştırmalar yapan merkezler bulunuyor.
Bu çalışmalarda, Aktif, Pasif, Doğaçlama Müzik Terapileri ve Reseptif, Yeniden Yaratma, Besteleme gibi metotlar kullanılıyor.
Geçenlerde arkadaşlarımla birlikte sevgili Dr. Cem Güneri Hocamızın interaktif nefes, ritim ve enerji uygulamalarını içeren müzik terapisine katıldık.
Müziğin ruhu iyileştiren sihirli bir güç olduğunun bilincinde, çeşitli çalgı aletlerini kullanarak katılım sağladığımız kısacık etkinlik bile başlangıç seviyesinde ve bireysel çalışmaya yönelik olmamasına rağmen hepimizde ruhsal ve zihinsel bir rahatlama sağladı.
Aslında böyle çalışmalar sağlığa kavuşmanın yanında, sosyalleşme, özgüven ve yetenek keşfi gibi konularda da etkili oluyor. Mesela yönlendirme ile daha önce hiç denemediğiniz bir ritim aletini çalabiliyor, şarkı söyleyebiliyor veya baskıladığınız bir duygunuzu rahatlıkla ifade edebiliyor ve özgür bırakabiliyorsunuz ya da yeni kişilerle tanışıp keyifli sohbetler yapabiliyorsunuz.
Müzik eşliğinde gözlerimizi kapatıp ne hissettiğimize odaklanmamız istenildiğinde, zihnimi ne kadar zorladıysam da sadece karanlığı hissettim ve bu durumu, son zamanlardaki yoğun çalışmamın stresine bağladım. Ancak Dr. Ayla Aksoy Güneri Hocamız bu hissiyatın yüksek farkındalıkla olan bağlantısından bahsetti ve kişiye özel bireysel çalışma yapılmasının doğru olacağını söyledi.
Zira terapistler, terapide kullanılacak müziği seçerken katılımcının özgeçmişini, yaşanmışlıklarını, müziğin katılımcının aklına getirdiklerini ve çağrıştırdıklarını, katılımcının müzikal alışkanlıklarını, müzikal deneyimlerini, duygu durumunu ve tedavi bağlamını göz önünde bulunduruyorlar.
Dünya insanları olarak bizler, bir sürü yaşamsal zorluklarla mücadele ediyoruz ve birçoğunun sebebi yine bizleriz. Yaşam mücadelesi içinde yaşanan birçok fiziksel rahatsızlığın sebebinin ruhsal bozukluktan ve zihinsel dağınıklıktan kaynaklandığını biliyoruz. Günümüzde herkesin ruhsal ve zihinsel rahatlamaya ihtiyacı olduğu aşikâr ve bu sebeple, “Tüm insanlar müzikle terapi çalışmalarına katılsa, dünya nasıl bir yer olurdu?” diye düşündüm etkinlik boyunca.
Edindiğim deneyimden yola çıkarak, sağlıklı düşünebilmek, yaşam kalitesini artırmak, herkesi sevgi ile önyargısız kucaklayabilmek, karmaşık olmayan doğanın yalınlığında yaşamı yeniden keşfetmek ve barış içinde huzurlu bir dünyada yaşayabilmek için, müzikle terapinin yaygınlaştırılması hatta küçük yaşlardan itibaren zorunlu hale getirilmesi gerekliliğine inanıyorum.