Mümtaz hocayı birkaç satırla anlatmak hocayı eksik tanımlamak gibi olur. Atatürk’ü yüreğinden doğru anlamış koca bir yürek o… Anadolu’yu, Anadolu insanını ve toprağını öyle iyi analiz etmiş ki UNESCO onun tanımını “ANADOLUYU EN İYİ ANLATAN TANIM” olarak değerlendirmiş.
“Dünyanın hiç bir yerinde, insan serüvenini bu denli temsil eden bir toprak(yani Anadolu toprağı) bulunamaz: savaş toprağı, istila toprağı, karşılama toprağı ve kimi zaman hatta kıyım toprağı… Ama ayni zamanda da birlikte yaşama, sentez ve uyumlu anlaşma toprağı… Fakat özellikle bu diyalektik yazgının ötesinde İyonyalı filozofların çağından beri, Diyojen’den Selçuk çağı ozanı Mevlana’dan geçerek Cumhuriyetin kurucusu Kemal Atatürk kadar, yaşamalarını kendi düşüncelerinin somut örneği haline getirmeye çalışmış insanların toprağı. Sert bir topraktır Anadolu: ne iki yüzlülüğü, ne değişkenliği kabul eder. Bizans olsun, Osmanlı İmparatorluğu olsun ana hoşgörüsünün temel ilkelerine ihanet etmeye cüret eden bir siyasi örgütü cezalandırır.”(7 Mayıs 1979 Unesco Paris Merkez Salonu’nda Mümtaz SOYSAL’ın yapmış olduğu konuşmadan alıntıdır) Ve bu tanım Anadolu’yu en iyi anlatan tanım olarak değerlendirilmiştir…
……
Kamu görevinde, görev anlayışında torpili, adam kayırmacılığını suç olarak görmüştür.
Dönemin Dışişleri Bakanı Mümtaz Soysal’dır. Oğlu yedek subay olarak askerdedir. Hakkari-Yüksekova’da teröriste karşı dağda çarpışmaktadır. Komutan tesadüfen olayı öğrenir ve hemen Genelkurmay’ı bilgilendirir. Genelkurmay, bakanı arar: Efendim yeni öğrendik, çocuğunuzu nereye gönderelim, der. Bakan Soysal, duymamış olayım, der. Vatan toprağında görevi neresi olduysa orada emek verecektir. Onurlu babanın ve annenin çocuğu olmak öyle yüce ve değerlidir ki…
Bu ülke ne zaman ki torpili, adam kayırmacılığı, yine yolsuzluğun küçüğü büyüğü olmaz deyip kökünü kurutacak ve yasaları eşit olarak uygulayacak işte o gün bu ülke şahlanacaktır. Ben buna inanıyorum.
…….
Cumhuriyetin sonucu olarak başbakan olan dönemin kadın siyasetçisi özelleştirmeleri kurtuluş reçetesi olarak tanımlayınca yapılan her özelleştirmeyi Anayasa Mahkemesi’ne taşıyarak durdurmasıyla vatan sevgisi ve ülke malına sahip çıkmasıyla o yıllarda bir adım öne çıktı ve çok ağır eleştirildi.Hocamız bu baskılara boyun eğmedi.
PTT’nin özelleşmesi olayında dönemin başbakanı sayın Tansu Çiller 40 milyar dolar gibi bir rakamdan söz etmişti. Özelleştirmeyi Anayasa Mahkemesi’nde engelleyen Mümtaz Soysal ise verilen rakamın 40 milyar değil 15 milyar dolar olduğunu söylemişti. Devletin ürettiği önemli kamu mallarının yani üretim araçlarının elinde olması nedeniyledir ki 2002 krizinden çok büyük bir sıkıntı olmadan çıkmayı becerebildik.. O gün için devletin elinde önemli kamu yatırımları ve fabrikaları vardı. Yani elde edilen kar ülke de kalıyordu. Sahibi küresel finans aktörleri değildi.. Öyle olunca çok fazla zorlanma olmadan bu krizden çıkıldı…
……
12 Mart sürecinde “Anayasaya Giriş” kitabında Komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle tutuklandı. Bu anı da cezaevinden gelsin…
“Bizler, cezaevinin bahçesine bakan “dış-b” koğuşunda kalırdık. Profesör Mümtaz Soysal, profesör Uğur Alacakaptan, sol yayınları sahibi Muzaffer Erdost, ben(Uğur Mumcu), bir ara, bu koğuşta beraber kalmıştık.
Makina yüksek mühendisi Kaya Güvenç, Dev-Genç başkanı ziraat yüksek mühendisliği son sınıf öğrencisi Atilla Sarp ile birlikte, koğuşun önündeki bir küçük toprak şeridine menekşe dikmek istediler. Bunun için, cezaevi müdürü albay Kemal Saldıraner’den izin istendi. Saldıraner, menekşeleri, bir süre, gözaltına alıp, içlerinde “moskof tohumu” olup olmadığını saptadıktan sonra, dikime izin verdi. Atilla Sarp ve Kaya Güvenç, bin bir özenle menekşeleri dikip, suladılar.
Perinçek grubu, menekşe dikilen bu yerin bulunduğu ön bahçede havalandırmaya çıkardı. Çıkar çıkmaz ne görsünler, bahçeye menekşe dikilmiş. kim dikmiş?. Tutuklular…
işte “teslimiyetçilik”. içeriye haber yollandı. Bu menekşeler kalksın. yanıt verildi. kalkmayacak. Direnildi. Kalkacak. Sonra çözüm yolu bulundu. Bir kağıda, Mao’nun bir sözü yazılarak, İhtilalci İşçi Köylü partisi sanıklarına gönderildi:
“Yüz çiçek açsın, bin fikir yarışsın”.
Tartışma da böylece kapanmış oldu.”
(bkz: Sakıncalı Piyade-Uğur Mumcu)
Mümtaz hocamız Kuzey Kıbrıs Türk Devleti’nin Anayasasını yazdı.
Uluslararası Af Örgütünün ülkemiz adına seçilen ilk ve son sekreteri oldu.
Kurucusu olduğu Bağımsız Cumhuriyet Partisi’nin bir süre genel başkanlığını yaptı.
1979 yılında UNESCO İnsan Hakları Öğretimi Ödülü’nü aldı.
Zincirli Kuyu Mezarlığında Sevgi Soysal ile birlikte sonsuza dek huzur içinde uyusunlar…
Anısı önünde saygıyla eğiliyorum…
Sevgi ve saygılarımla…