Muhtar Cem Karaca 5 Nisan 1945 – 8 Şubat 2004 Aramızdan ayrılalı 19 yıl olmuş. Zamanın acımasızlığına baktım, ne yaman ayrılıklara savurmuş gidenlerimizi. 5 Nisan günü başladığım yazımı bir türlü bitiremedim. Ben tembel teneke bir köşe yazarı yamağıyım aslında.
Yaşadığımız sürecin içimizi kasıp kavurduğunu unutmak adına ,yarım kalmış yazılarıma göz attım. Bazıları kısacık da olsa yayınlanmış.
Cem Karaca’nın doğum gününde, onu bir kaç satırla anmak , gençliğime selam babından bir şeyleri anımsamak istedim.. Zaman geçip gitti. Geldik mayısın sonuna.. Neyse, belki yazımı tamamlarsam gönderirim, Coşkun Yaman yeğenim , yayınlar gari.
Şairimiz Nazım HİKMET RAN. Sevdiği ile sözleşir.
Gülhane Parkındaki bir ceviz ağacının altında buluşacaklardır.
O gün, gelir çatar .
Nazım, Gülhane Parkına gider ..
Ceviz ağacının altında sevdiğini beklemeye başlar.
Devriye görevine çıkan polisleri gören Nazım ceviz ağacına çıkar ve gizlenir.
O sıralarda Nazım Hikmet, yazdığı şiirler yüzünden aranmaktadır.
Nazım Hikmet ağacın tepesinde..
Sevdiği gelir ceviz ağacının altında Nazım’ı beklemeye başlar.
Polisler aşağıda, Nazım yukarıda ağaçta.. Sevdiğine seslenemez.. Umutsuzca çıkarır kalemi kağıdı.. Ceviz ağacının tepesinde o meşhur Ceviz Ağacı şiirini yazar..
Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz,
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda,
Budak budak, şerham şerham ihtiyar bir ceviz.
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda.
Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl.
Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril,
Koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil.
Yapraklarım ellerimdir, tam yüz bin elim var.
Yüz bin elle dokunurum sana, İstanbul’a.
Yapraklarım gözlerimdir, şaşarak bakarım.
Yüz bin gözle seyrederim seni, İstanbul’u.
Yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar yapraklarım.
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda.
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.
5 Nisan 1945’te İstanbul’da doğdu . Annesi ünlü tiyatro sanatçılarımızdan Toto KARACA. Babası tiyatro duayenlerinden Mehmet KARACA.
Tiyatro ve Müzik ile birlikte iç içe büyüdü. Piyano ve notayı annesinin teyzesi Rosa hanımdan öğrenir. Cem Karaca’nın müziğe olan yatkınlığını gören Toto Karaca, oğlunun müziğe yönelmesinde büyük rol oynar.
Profesyonel müzik hayatının ilk donemlerinde Rock’n Roll tarzı müzik yapar. 1963 senesine “Dinamitler” adlı grupla sahne almaya başlar. “Dinamilter” grubunun dağılmasının ardından Gökçen Kaynatan’ın “Bekledilerimiz” grubuyla müzik çalışmalarını sürdürür. Cem Karaca, gruptan ayrıldıktan sonra bir süre tiyatro ile ilgilenir.
Müzikten kopmak istemeyen Muhtar Cem Karaca 1964 yılında “Cem Karaca – Jaguarlar” grubunu kurar.
1967 – 1969 yılları arasında Apaşlar grubu, Hürriyet gazetesinin düzenlediği altın mikrofon yarışmasında ikinci olarak büyük bir başarı kazanır. Apaşlar’ı Kardaşlar grubu izler. Kardaşlar, Dadaloğlu çalışmasıyla büyük başarı kazanır. Kardaşlar grubundan ayrılan Karaca, Moğollar grubu ile çalışmalarını sürdürür. Moğollar’ın dağılması ile Cem Karaca Dervişan grubunu kurar.
12 Eylül 1980 darbesinden sonra Almanya’ya gitti..
1987 yılına kadar Almanya’da sürgün hayatı yaşamak zorunda kaldı. Gurbetteki Cem Karaca bu dönemdeki en iyi albümünü Almanca olarak çıkardı..
Yurda geri dondükten sonra 1990 ve 1992 yıllarında Yiyin Efendiler ve Nerede Kalmıştık albümleriyle müzik hayatını sürdürdü.
1997 yılında Ağır Roman’ın film müziği “Resimdeki Gözyaşları”nı yaptı.
1999 yılında “bindik bir alamete…” albümünü çıkardı.
Kahpe Bizans filmi için üç parça yaptı ve filmde küçük bir rol aldı.
2000’li yıllarda şiir çalışmaları ve Barış Manço’nun grubu Kurtalan Ekspres ile sahnelerdeydi.
Televizyon izlencelerinde, şarkılarıyla sevenleriyle buluştu.
8 Şubat 2004 yılında bizlere veda edene kadar..
Öğretmenliğimin ilk yılı.. Öğrencilerimle Emrah şarkısını coşkuyla söylüyoruz. Öğrencilerime Cem Karaca taklidi yapıyorum. Mandolinimi gitar yerine koyarak..Ardından Dağlar Dağlar…Sınıfımın sesine hayran kalıyorum..
Muhtar Cem Karaca ilk şarkısı Emrah ile gençliğimin sen sevilen şarkısı oldu..”Resmimdeki Gözyaşları”nı Balıkesir’deki konserinde dinledim..Gözünde beyaz çerçeveli gözlükleriyle.
Anadolu Rock diyorlardı..
Ben Anadolu’nun ezgilerinin şehirlere akını diye dinliyordum şarkılarını.
O zamanlar 45’lik plaklar var.
Balıkesir Milli Kuvvetler caddesindeki plakçıya koşturuyoruz biz gençler, 45’likleri almak için.
Esin Afşar yoh yoh diyor..
Barış Manço dağlar dağlar.
Muhtar Cem Karaca, Dadaloğlu.
“Yoksulluk kader olamaz…”
En davudi sesi ile yer gök Cem Karaca…
Bu arada , Anadolu ozanlarının en ölümsüz eserleri şehirlerde dillerde dolanmaya başlıyor..
Muhtar anamı gaçırdı, parçasını olanca avazıyla söylüyordu..
Ama illaki Muhtar Cem KARACA..
Kurucu ve yöneticisi olduğu gruplar, Apaşlar, Kardaşlar, Moğollar, Dervişan, Anadolu yollarında. Anadolu halkının ezgilerini gönüllere söyleyen Muhtar Cem Karaca, yıllar sonra usta şairimiz Nazım Hikmet RAN’ın bu güzel şiirini bizim için bestelemiş..
Dillerde söylensin, anılsın..
Nazım Usta İle Cem Baba yaşasın diye..Dinliyorum..
Ben bir Ceviz Ağacıyım Gülhane Parkında…
Kadrini kıymetini bilmediğimiz DEĞERLERİMİZ…
Polisin farkına vardığı,
Vatan şairimiz,Nazım HİKMET’imiz..
Muhtar Cem KARACA abimiz..
Gezi Parkı eziyeti yaşadılar, kalp kriziyle bizden ayrılana kadar..
Şimdi ruhları , şad olmuş, aramızda coşkuyla dolanıyor…
Gülhane Parkında..
Şimdi milyonlar Ceviz Ağacının yazarının ve besteleyip söyleyenin farkında…!