Anadolu’da çeyiz çok önemli bir geleneğimiz.Sandıkların içinde saklı duran kültürümüzün o canım işlemeleri , oyalar, mintanlar, cepkenler, şalvarlar, örtüler, yazmalar, para keseleri , danteller, boncuk oyaları, kanaviçeler. Gelin olacak genç kızın yıllar boyu el emeği göz nuru ile dokuyup , işlediği kilimler, heybeler, peşkirler Türk el sanatlarının binlerce yıldır sürüp gelen özverili eserleri. Her bir motifin kendine özgü bir anlamı ve verdiği haberi var. Oyaların dili var. Dokuma kilimlerdeki Türk desenleri Anadolu’ya özgü bir dilin , renk ve desenlerle okunuşu ve dokunuşudur.
Balıkesir yöremizde , Kuzey Ege’de çeyizin düğün öncesi kız evinde bahçeye , ya da uygun yere asılıp , görsel bir el emeği göz nuru şöleni kurulurdu. Buna ” sepi” denirdi. Şimdilerde köylerimizde sepi seriliyor mu ? Bilmiyorum. Son yıllarda köy düğünlerine sadece düğünün kına gecelerine gittiğimden araştırmadım ve görmedim hiç. Bu güzel ve görsel geleneğimizin peşine düşüp, ne kadarı elimizde ve yöremizde kalmış sizleri haberdar etmek boynumun borcu olsun.
Halen Ege , Muğla , Antalya , Toros yörüklerinde süre gelen geleneğimizdir. Yörük olan anneannemi burada rahmet ve minnetle anıyorum.
Yörük kızlarımızın çeyiz bohçasına öncelikle mor cepken konulur. Mor kadifeden dikilen cepkenin üzerine sarı sırmadan bindallı motifleri , veya zincir işi ile çiçek desenleri işlenir. Yörük geleneğimizde kaç – göç yoktur. Kadın – erkek birlikte sarılırlar yaşama. Yörük kızları sevdikleri ile evlenirler. Ülkemizin birçok yöresinde kanayan yara olarak süregelen başlık parası , yörüklerde yoktur.
” Mor Cepken” Yörük geleneğinde , yeri gelince , evliliğin iyi gitmediği , darda kalan yörük kadınının , erkeğe karşı kullandığı ” boşanma ” özgürlüğünün işaretidir. Mor renk , aldatılan , ihanete uğrayan aşkın rengidir. Günümüzde bilinen ” mor çatı ” adı buradan gelmektedir.
Evli yörük kadını kocası tarafından , aldatıldığında , ihanete uğradığında , aşağılanıp şiddet gördüğünde , sandığından , çeyizinin en değerli mor cepkenini giyer. Herkesin görebileceği bir yere oturur. Bu oturuşun anlamı ” ben bu herifi boşadım”dır.
Ahali işini gücünü bırakıp , masal anaları ile doğum ebeleri Mor Cepken giyen kadının etrafını sararlar. Boşadığı kocası evinden çıkıp , ahalinin içine karışamaz. Kimsenin yüzüne bakamaz. Kahveye gidemez. Kimse ona selam vermez. Kimsenin yüzüne bakacak hali kalmaz. Koca , karısı için büyük bir ödün verip , karısına Mor Cepkeni çıkartmazsa, ömrünün sonuna kadar dul erkek olarak kalacaktır. Ahaliden hiç kimse ona kız vermez. Cezalandırılır. Ölene kadar “kör ocak” olarak yaşar.
Anadolu kadınının ve Türk Töresi’ndeki kadının yarattığı Mor Cepken olgusunu yeterince dünyaya ve ülkemize layıkıyla tanıtamadık. Bu tanıtımı başarabilseydik , 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü yerine “Mor Cepken Günü”nü kutlardık.
Mor cepkenli kadınlarımızın cepkenleri sandıklarında , bohça içinde gelecek kuşaklara kalsın. Kimsenin ocağı kör olmasın.
Kalemine sağlık. Geleneklerimizi yaşatabiliyormuyuz.