1 Ocak(Çarşamba) 1919: ‘Osmanlı İstiklali’ adlı tertip edilen törende işgallere karşı Balıkesir Lisesi Müdürü Refet bey (Sonradan Urfa Milletvekili) halkın bağımsızlığına olan düşkünlüğü ve Milli Mücadele’ye derin bağlılığını vurgulayan anlamlı bir konuşma yaptı. “… Arkadaşlar, kalplerimizde büyük bir hürmet ve samimiyetle fırka kumandanı Kazım Beyefendi hazretlerinin huzurunda bütün cihana ilan etmek isteriz ki, Türk camiası sarsılmaz bir kuvvettir. Bu ulu kuvveti yıkmak isteyenler er geç ezilecek, imha olacaklardır. Memleketimizin istila edilen bazı taraflarında düşmanlarımızın kardeşlerimize karşı çok kötü saldırıları görülmüştür. Kulaklarımıza gelen bu haberler cesaretimizi, vatanı kurtarmak hususundaki cesaretimizi arttırıyor…
Türkler vatanı sefil düşman işgalinden behemahal kurtarmaya karar vermiştir. Azmimize engel olan her kuvveti imha en şerefli görevimiz olacaktır. Ezeli olan Türk istiklali ebedi ve daimi kalacaktır. Bu kararı, bu azmi imanı bütün cihana ilan ederken yaşasın Türk istiklali diyerek sözlerime nihayet veriyorum.”(Kazım Özalp, cilt 1, s-80)
16 Ocak(Perşembe) 1919: Balıkesir ‘Ses’ gazetesi: Yağma devrinde Anadolu. Araştırmaya nereden başlamalı. Millet, yağmacıların yakasına yapışmaktan korkmamalı…
19 Ocak(Pazar) 1919: Yunanlılar Anadolu kıyılarına gelip sondaj yapıyorlar.
23 Ocak(Perşembe) 1919: İzmir’de yayınlanan Anadolu, İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal edileceğini haber veriyor.
Balıkesir ‘Ses’; İhtikar(şiddetli ihtiyaç olduğu zamanda malı alıp, değeri daha da artsın diye saklama) hakkında bir cevap…23 Ocak 1919 tarihli 15. sayıda, Balıkesir’ de İhtikâr başlığı altında un fiyatlarının kasten ve aşırı biçimde yükseltildiği hakkında daha önce 12. sayısında bazı İstanbul gazetelerinde yayınlanan ve kendisinin de alıntı yaptığı haber üzerine, Belediye Başkanı ve Ticaret Odası Reisi Keçeci-zade Hafız Mehmet Emin Efendi’ nin gönderdiği ihtikâr Hakkında Bir Cevap başlığını taşıyan bir yazısını yayınlar. Bu yazıda Emin Efendi, un fiyatlarının yükselmesinin ihtikâr değil, ekonominin kendi kanunları gereği olduğunu ifade etmektedir.
Gazetenin ilk sahifesinin hemen tamamına yakınını dolduran bu yazıyı, kanunî bir zorunluluğu olmadığı halde yayınlayan Hasan Basri Hoca, gazetenin bu sayısının geri kalan tamamında, 30 Ocak 1919 tarihli 16., 6 Şubat 1919 tarihli 17. sayılarında da genişçe bu konuları işlemiş ve hem Emin Efendiye cevap vermiş, hem de doğru ve milletin hayrına olduğuna inandığı fikirlerini ısrarla, sonuna kadar müdafaa edeceğini göstermiştir.
14 Şubat(Cuma) 1919: Hükumetin basın üzerindeki ağır sansürüne tepki olarak Basın kongresi toplandı.
*İzmir ve çevresinin Yunanlılara verileceği haberi üzerine Hukuku Beşer’de Hasan Tahsin’in yazısı: Türklerin mahvolmaması için propaganda, isyan, her şey meşru olacaktır!…
17 Şubat(Pazartesi) 1919: Birinci Dünya Savaşı’ndan önce Yunanistan’a sürülen Rumlar, bir Kızılhaç gemisiyle silahlı olarak Ayvalık’a döndüler. Ayvalık’ta olaylar çıktı. Bunun üzerine Ayvalık’ta sıkıyönetim ilan edildi.
20 Şubat(Perşembe) 1919: Balıkesir ‘Ses’(haftalık yayınlanan gazete); İstanbul ‘yazıcı’sı İstanbul’un durumunu anlatıyor. Savaş divanlarında yalnız Ermenilerin davalarının görüldüğünden, Türklerin davalarının dinlenmediğinden yakınıyor. Ne yapacaksın, Ecnebiler böyle istiyor. Bu günler Ermenilerin ve Rumların günleridir. İlimizdeki Ermeni vatandaşlarımızdan bazıları mallarını mülklerini satmaktadırlar. Bir Ermeni komitesinin onları Van ve Adana’da kurulacak Ermenistan’a göçe teşvik ettiğini işitiyoruz.
23 Şubat(İzmir’de Rumlar, polis memuru Hamza efendiyi öldürdüler. Cenaze yarın büyük bir törenle kaldırılacak.
24 Şubat(Pazartesi) 1919: Sansür Ali Bey, 24 Şubat 1919 Pazartesi günü Ayvalık’a çıkan Salib-i Ahmer(KIZILHAÇ) heyeti münasebetiyle gördüklerini imzasız mektup yazarak SES gazetesine göndermiş ve mektubun gazete de yayınlanmasıyla birlikte büyük gürültü kopmuştur. Önce gazete kapatılmış daha sonra da Hasan BASRİ ÇANTAY’IN TUTUKLANMASI TALEP EDİLMİŞTİR. TARİHE TANIKLIK EDEN MEKTUBUN “SES” GAZETESİNDE YAYINLANMASI İLE HASAN BASRİ ÇANTAY’IN DA 9 AY SÜRECEK KAÇAK GÜNLERİ BAŞLAYACAKTIR. SANSÜR ALİ BEY DE MART AYININ BAŞINDAN İTİBAREN ÖLDÜRÜLME KORKUSU İLE AYVALIK’TAN KAÇACAKTI. 26 MART 1919 DA BAĞYÜZÜNDE HASAN BASRİ ÇANTAY İLE SANSÜR ALİ BEY BİR ARAYA GELECEKLERDİ.
Sansür Ali Beyin tarihe ışık tutan mektubu…
“Ayvalıklı gayri müslimlerin çoktandır büyük bir sabırla bekledikleri Yunan Kızıl Haç heyeti, Pazartesi günü bir Yunan torpidosuyla Ayvalık Limanı’na geldi. Torpido boğazdan görülür görülmez, evvelâ il genel meclisi üyelerinden Vasilâki’nin fabrikası sirenlerini çalmaya başladı. Nihâyet bütün fabrika düdükleri ile kilise çanları da buna iştirak ettiler.
Kasabadaki genel hava ve hareketlilik görülmeye değerdi… Vatandaşlarımız: “Zito Yunanistan!. Zito Venizelos!” naralarını atarak sâhile koşuyorlar, Müslümanların feslerini yırtıyorlar, her türlü hakaretleri pek mübah görüyorlardı. Bazıları elbisesiyle kendini denize atarak, torpidoyu öpüyordu! Belediye civârına, gazinolar arasına, köprü başına güyâ ilhak işareti olmak üzere büyük Yunan bandıraları asılmıştı. Heyet bu cinnet geçirmiş kalabalık arasından ilerlediği zaman metropolithaneye ( kilise) de gidilerek nümâyişler yapıldı. Kızıl Haç heyeti ile birlikte kaymakam Mösyö Şimit de bulunuyordu.
Bu heyette evvelce Osmanlı ordusundan kaçmış ve mahkûm olmuş Ayvalıklı doktor Mihalâki ile çok önceleri Ayvalık’tan alâkasını keserek Yunanistan’a gitmiş olan eczacı Zaferâki de gözlere çarpıyordu.
Kızıl Haç, Ayvalık’ta güyâ sıhhi ve insânî hizmetler ifâ edecekti. Halbuki Ayvalık’ta, Osmanlı Hükûmetinin kâfî miktarda doktorları, sağlık teşkîlâtı mevcut olduğu gibi, hastalık nâmına da hiçbir şey yoktu. Bu heyet elbette siyâsî bir emel ile gelmişti. Kendilerini muhafaza etmek üzere de Ayvalıklılardan maiyetlerinde silâhlı yirmi kadar asker bulunduruyordu.
Mösyö Şimit kendisinin Ayvalık’tan yapılan şikâyetleri tetkik için geldiğini söylemiş, civar kazâlardaki eşrâfın da tamâmen celbini kaymakamlıktan istemiştir!
Bergama’dan bir heyet geldi. Gerek bunların ve gerekse bütün memurların arkalarında birer Yunanlı ve Müslüman asker konulmak suretiyle zavallılar divana çekilmiş, kaymakam beyin odasında Mösyö Şimit adeta karargah kurmuştu. Bununla da kalmayarak hazmedilemeyecek ve ağır konuşmayla Müslüman ve Türk kalplerini delik deşik etmişti. Kaza Kaymakamı Osman Nuri Bey bu nutuk karşısında hiçbir şey demeyerek, hattâ üst makamlarını bile haberdâr etmeyerek derhal verilen emirleri uygulamaya başlamıştı.
Evvelce Yunanistan’a göç edip de malları eski mülk addedilen Ayvalıklı Rumlar, Osman Bey’in bu müsâadesiyle hemen Ayvalık’a gelmişler, müthiş bir hâdise çıkarmak üzere fırsat kollayan bir vaziyet almışlardı. Şimdiye kadar bir hayli Müslümanı canavarca tahkîr, darp ettikleri ve kestikleri halde bunlar bir türlü görünmüyor, görülemiyordu.
Ayvalık’ta tehcîr meselesi yoktu, hicret (göç) vardı ve bu da Osmanlı Hükümeti ile Yunan Hükûmeti arasında tanzîm ve imzâ edilen protokol hükümlerine dayanmış bulunuyordu. Kaymakam Bey, zavallı İslâm muhâcirlerini evlerinden çıkma teşebbüsünü ve hattâ Ayvalık’a İstanbul’dan ve sâir yerlerden gelen Müslüman tüccarın bütün kış Rum ve Müslümanlardan satın aldıkları yağların ihrâcını da kesin bir dille yasakladı.
Heyetin ve Yunan torpidosu askerinin çıktığının ikinci günü, metropolithane (kilise) tarafından gösterilen lüzum üzerine, başta Ayvalıklı Hacı Kuntu’nun delâleti ve bir Yunan subayının eşliğinde arkalarına düşen avanelerden bir grup, Müslüman evlerine hücûma ve güyâ temizliğe başladılar!
Malları gasp ve yağma ediliyordu. Bu meyanda tahsildarlardan birinin hânesinden henüz miktârı anlaşılamayan değerli mal ve eşyalar gasp olundu.
Meselelerden haberdâr olan Osman Nuri Bey, metropolithaneye mürâcaat etti. Fakat galeyânın engellenmesinin kabil olmayacağı cevâbını aldı, fazla olarak da yağmacıların yanına da resmen birer polis verildi. Yani Hacı Kuntu asıp kesiyor, Yunan hükûmetini temsil ediyor, istiklâlini ilan eyliyordu! Bunun hakkında hiçbir şey yapılmadı.
Müslüman memurlar ve muhâcirler müthiş dakikalar geçirmektedirler. Evlerin tahliyesine, zaptına, yağmaya şiddetle devam ediliyor. Zavallı devlet memurları, âilelerini şehir dışına nakil teşebbüsünde bulunuyorlarsa da, Kızıl Haç görevlilerinin engellemelerine maruz kalmakta ve nakil sırasında bile eşyâları gasp edilmektedir. Mahalli hükûmet görevlileri cidden olaylara kayıtsız kalmaktadır.
Müslümanlara yapılan hakaretler ve tecâvüzler ile ilerde ortaya çıkması muhtemel hadiseler karşısında civar köylüler ahâlisi galeyana gelmiştir. Tamir edilmesi mümkün olmayan, önü alınmaz hadiselerden korkulmaktadır. Livâ Hükûmetinin (Balıkesir’deki mahalli idarecilerin) dikkatlerini çekmenizi ricâ ederim..”
1-) H.Basri Çantay, Kara Günler ve İbret Levhalar, ( Yayına Hazırlayan: Yusuf Akgül), İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayını, 2006, Balıkesir
2-) Zekeriya ÖZDEMİR, Balıkesir Bölgesinde Milli Mücadele Hareketleri
*Sansür Ali Bey, Hasan Basri Çantay’ın 17 Ekim 1918 – 13 Mart 1919 tarihleri arasında, 22 sayı haftalık olarak yayınladığı SES Gazetesinin Ayvalık muhabiridir.
*SES GAZETESİ”nde, başta eşkiyalık olayları olmak üzere, memleketi ve Balıkesir’i ilgilendiren her konuda yazan Hasan Basri ÇANTAY, Yunan Kızılhaç heyeti ile Ayvalık’a gelen İngiliz Temsilci Yüzbaşı Schmitt’in yöredeki idarecilere sert davranışı, Türklere hakaret etmesini, bazı nahiye müdürlerini tokatladığını yazması üzerine, hakkında tutuklama kararı çıkar ve Üçüncü Balıkesir Kongresi sonuna kadar saklanmak zorunda kalır.
4 Mart(Salı) 1919: Edremit, Burhaniye ve Havalisi Müdafaai Hukuku Milliye Cemiyeti Genel Yazmanı Avni İsmail imzasıyla Balıkesir’de yayınlanan Ses Gazetesi’ne bir yazı gönderilerek, Türklerin hakkının her türlü araçla korunacağı bildirildi.
5 Mart(Çarşamba) 1919: Edremit, Burhaniye ve Havalisi Müdafaai Hukuku Milliye Cemiyeti, binlerce kişinin bir araya geldiği bir miting düzenlemiştir. Mitingde “bölge ahalisinin başka bir devletinin hakimiyeti altında yaşamayı istemediğini, böyle bir ihtimalin ortaya çıkması halinde ise bunu kabul etmektense ölmeye razı olduklarını ve Osmanlı Sancağı altında yaşamağa yemin ettiklerini” ilan etmişlerdir.
6 Mart(Perşembe) 1919: Balıkesir Ses gazetesi: Ayvalık’ta durum. Yunan Kızılhaç gemisiyle gelen başlattıkları gösteriler ve olaylar devam ediyor. Kaymakamın acz ve ihaneti… Bandırma’da Rum çeteleri…
7 Mart(Cuma) 1919: İzmir’de yayınlanan Hukuku Beşer’de Hasan Tahsin: Kelimenin bütün manasıyla sosyalistim; ama Bolşevikliği bilmiyorum.
9 Mart(Pazar) 1919: İngilizler Samsun’a 200 kişilik bir birlik çıkardılar. Sebep: Aşayiş!…
13 Mart(Perşembe) 1919: Ancak yirmi iki sayı yayınlanabilen ‘Ses’ gazetesi(son sayısı müstesna 2’şer sahifelik 57×40 cm. ebadında 1 kuruş (sonsayı 4 sayfa 100 para)ya satılan haftalık bir gazetedir), son sayısını yayınlayarak yayın hayatına son verir.
- Nurettin Paşa, bir beyanname yayınlayarak 1919 Martın da İzmir, Manisa, Aydın, Denizli ve Balıkesir’den gönderilecek delegelerle bir kongre toplanmasını teklif etti. Nurettin Paşa’nın Müdâfaa-yı Hukuk-ı Osmaniye Kongresi olarak düşündüğü bu kongre, aslında ilk Redd-i İlhak Kongresi olacaktı. Bu kongreye katılacak Balıkesir temsilcileri arasında Hasan Basri Bey de vardı.
17 Mart 1919’da toplanacak kongre için 15 Mart Cumartesi günü Balıkesir’den hareket etmek üzere iken Hasan Basri Bey takip edildiğini öğrendi. İtilâf Devletleri biraz sonra söz konusu edeceğimiz Ses gazetesindeki yazılarından rahatsızdılar. Manisa’da trenden indi. Bir başka vasıta ile İzmir’e ulaştı. Nurettin Paşa ile İzmir’in Yunanlılarca işgal edileceği haberleri ve buna karşı alınabilecek tedbirleri görüştü. Anadolu gazetesi idarehanesinde Celal Bayar’la görüştü. O gece uyumayan Hasan Basri Bey, Kongreye sunulmak üzere bir rapor hazırladı. Bu raporda; Venizelos tarafından ileri sürülen İzmir ve çevresinin Yunanlılara ait olduğu iddialarını çürütüyordu. Bu sırada tutuklama emri geldiğini öğrendiğinde kaçtı. Bu kaçaklık tam olarak dokuz ay on gün sürecektir.(devam edecek)