featured
  1. Haberler
  2. YAZARLAR
  3. METİN AYDOĞAN ANISINA SAYGIYLA…

METİN AYDOĞAN ANISINA SAYGIYLA…

“Bitmeyen Oyun” kitabını okuyarak tanıdım o muhteşem yurtsever yazarımız Metin Aydoğan’ı…  Aramızdan ayrıldı. İnanmak istemedim. Daha beş gün önce yazdığım yorumuma yanıt vermişti. Öz kardeşimi yitirmiş gibiyim. En son kitabı İNÖNÜ ile bizleri aydınlatmayı sürdürdü. Çok üzgünüm çok..
Işıklarda uyu yüreği ve aklı muhteşem insan..
” Mustafa Kemal ve Kurtuluş Savaşı” kitabının yoksul öğrencilere ulaştırılması kampanyasına katılmam için birlikte gençlere destek verelim , 10 öğrenciye ulaşacak kitap alır mısınız dedi. Seve seve kabul edip katıldım.
Bir kitap da bana armağan geldi. Gençlik O’nun kitaplarını okuyor , Mustafa Kemal Atatürk’ün başarılarını ve ulusal mücadelemizin gerçeklerini , belgeleriyle , öğreniliyor olmasından çok mutluydu.
Bir gün ona şöyle yazmıştım.
” Sevgili Metin Aydoğan öğretmenim ben ” hocam ” sözünü hiç sevmem. Size ilkokul öğrencisi gibi ” öğretmenim ” diyeceğim. Lütfen bana anlayış gösterin ve beni bağışlayın. ”
Yazdıklarını gözümden yaşlar gelerek okumuştum.
” Sevgili Fatma Zehra , elbette bana öğretmenim diyebilirsin , ayrıca benim de çok hoşuma gitti . Sen de benim öğretmenimsin , yorumlarını çok beğeniyorum”
Sevgili Öğretmenim her gün yazılarınızı okurken aydınlanırken , yokluğunuza alışmak çok zor olacak. Sevgiyle , saygıyla , uğurlarken sizi.. Öksüz bıraktınız bizi …
Ancak ;
Yazılarımda bana en önemli kaynaklardan biri olan , kitaplarınızla yanımda yaşayacaksınız. Elimin altında , masamda sizin kitaplarınızla aydınlanma sürecek. Adınızı ve uyarılarınızı yazarak daha çok anacağım. Sizi en kalbi duygularımla uğurluyorum. Benim Sevgili Öğretmenim.
14 Haziran 2020 günü sayfasında yayınlamıştı aşağıdaki yazıyı. Buraya alıp , yayınlamak, onu uğurlarken bin selam olur diye düşünüyorum.

8. kattaki evinin camına gelen Martı kuşuna su ve yem veren , ona Efe adını takan güzel yürekli devrimci yazarımız. Yazlıkta beslediğiniz ” Tilki hanım” da öksüz kaldı. “Hayvanları sevmeyen insanları da sevmez ” sözünü doğrulatan duygu yüklü naif hallerinizle öylesine zarif izler bıraktınız ki, videolarınız ve kitaplarınız gelecek kuşaklara Metin Aydoğan selamı olsun.

Sizi çok özleyeceğiz , kitaplarınızın bundan böyle her evde olması için özel bir çaba harcayacağım. Her paylaşımınızı ” Savaştepe Atatürkçü Çınaraltı Çocukları” grubumda paylaşırken şöyle yazardım.

Okumayan kalmasın , okumadan geçmeyin..

Şimdi kitaplarınızı eşe dosta armağan olarak götüreceğim.

Okumayan kalmasın ..

TÜRKİYE-ABD ‘TARIM ÜRÜNLERİ ANLAŞMASI

[ …Adnan Menderes Hükümeti, 12 Kasım 1956 tarihinde ABD’yle; ‘Tarım Ürünleri Anlaşması’ adında bir anlaşma imzaladı. 10228 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren bu anlaşmaya göre; ABD Türkiye’ye 46.3 milyon dolarlık buğday, arpa, mısır, dondurulmuş et, konserve, sığır eti, don yağı ve soya yağı satacaktı. Bu ürünler, tarım ülkesi olan Türkiye’nin ürettiği temel ürünlerdi ve ABD gibi gelişmiş bir ülkenin eşit olmayan rekabetine açılıyordu. Ancak, daha yıkıcı olanı, anlaşmanın 2. ve 3. Maddeleriydi. 2. Madde şöyleydi: “Türkiye’nin yetiştirdiği ve bu anlaşmada adı geçen ya da benzeri ürünlerin Türkiye’den yapılacak dışalımı (ithalat), Birleşik Devletler tarafından denetlenecektir”. Üçüncü maddenin b bendi ise; “Türk ve Amerikan Hükümetleri, Türkiye’de Amerikan mallarına karşı talebi arttırmak için birlikte hareket edeceklerdir” diyordu…Anlaşmanın imzalanmasından altı yıl sonra 21 Şubat 1963’te, ABD Ankara Büyükelçisi Türk Hükümeti’ ne bir nota verdi. Bu notada, anlaşmanın 2. ve 3. maddelerine dayanılarak hükümetten şunlar isteniyordu. “T.C. Hükümeti, 1 Kasım 1962–31 Ekim 1963 tarihleri arasındaki devrede zeytinyağı ihracatını 10 bin metrik tonu aşmayacak biçimde sınırlayacaktır. Türkiye eğer bu miktardan fazla zeytinyağı ihraç edecek olursa ABD’den fazlalık kadar yağ ithal edecektir”. Bu nota, 27. İsmet İnönü Hükümeti’nde Ticaret Bakanı olan Muhlis Ete tarafından hemen kabul edilmiştir… Türkiye, bir başka tarım anlaşmasını, Erbakan’la Çiller’in oluşturduğu 54. Hükümet zamanında Avrupa Birliği ile yaptı. 9 Ocak 1998 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan bu anlaşmaya göre, Türkiye et başta olmak üzere (Delidana hastalığının Avrupa’yı sarstığı günler) AB’nde desteklenen tarım ürünlerinin sıfır gümrükle dışalımlanmasını kabul etti…Yayınlanan dışalım kararnamesi üzerine bir açıklama yapan Tikveşli Yönetim Kurulu Başkanı Doğan Vardarlı, yetkilileri imzalarını geri çekmeye çağırarak şöyle dedi: “İmzalarını çekeceklerdir. Yerli üretici yaşayamaz. Hastalık geliyor, bu kararnameyi bakanlar ya okumadan imzaladılar ya da belli kesimlerden para yediler. Başka açıklaması yok”. Türkiye’nin ulusal haklarını hükümet yetkilileri değil, bir şirket sahibi savunuyordu. Vardarlı, bu açıklamadan bir kaç yıl sonra, beyin kanamasından genç yaşta yaşamını yitirdi …]

Kaynak; METİN AYDOĞAN “Bitmeyen Oyun”

 

ALACAKARANLIK / ATATÜRK VE TÜRK DEVRİMİ

[ …Savaştan sonra, ne yaptığını ve neler yapacağını bilen yalnızca oydu. Batı’yla birliktelik isteyen mandacılar, eski düzeni korumak isteyen tutucular, geçmişten gelen alışkanlıklarını aşamayan komutanlar ve yaşadığı koşulları kavrayamayan ‘aydınlar’ ortalıkta dolaşıyordu. Bunlar, ne anlama geldiğini tam olarak kendilerinin de bilmediği öneriler yapıyor, görüşler ileri sürüyordu. Mustafa Kemal’e, padişah ve halife olmasını önerenler bile vardı. Kurtuluş Savaşı’nın sağladığı amaç birliği, savaşın bitmesiyle bir anda dağılmış, belirsizliklerle dolu, karışık bir siyasi ortam oluşmuştu. Halkın sevinciyle, iktidar peşindeki çıkarcıların ihanet hesapları iç içe girmişti. O günlerin karmaşık ortamını, Falih Rıfkı (Atay) şöyle aktarır: “İzmir’in alındığı haberi geldiği zaman, içimizde artık sevinme gücü bile kalmamıştı. Gönlümüz, uzun ve derin bir uykuya dalmış gibiydi. Sanki bir hastanın başında, günlerce beklemiş, şimdi yığılıp kalmıştık. Hırs ve kinin ihanete götürdüğü kimi insanlar; Mustafa Kemal için, ‘ah bir kurşun, son bir kurşun göğsüne saplanmaz mı?’ der gibi sapsarıydı. Vicdanları saran bu kanser, kanserlerin en habis türüydü”…Zafer’e karşın Türkiye’nin geleceği belirsizdi. İçerde ve dışarda, sonucu merak edilen ana sorun, Türkiye’nin geleceğini kimin belirleyeceğiydi. Bağımsızlıkta kararlı Kemalist devrimciler mi, Batı’yla uzlaşmaya hazır eski düzen yanlıları mı egemen olacaktı? “Kurtuluş Savaşı’nın ortak ölüm kalım tehlikesi karşısında birleşen ortak ruh hali, yerini inanç ayrılıklarının, kişisel ya da grupsal çıkarların etkisi altına girmişti. Karşıtlıklar, kısa süre içinde o denli sertleşmişti ki, Meclis’te, “Yunanlılar’dan kurtulduk, bakalım Mustafa Kemal’den nasıl kurtulacağız?” diyen milletvekilleri ortaya çıkmıştı…]

Kaynak; METİN AYDOĞAN “Atatürk ve Türk Devrimi”

0
sevdim_bunu
Sevdim Bunu
0
_ok_sevdim_bunu
Çok Sevdim Bunu
0
g_ld_rd_
Güldürdü
0
karars_z_m
Kararsızım
0
bu_ne_bi_im_bi_ey
Bu Ne Biçim Bişey
0
k_zd_rd_n_z_beni
Kızdırdınız Beni
METİN AYDOĞAN ANISINA SAYGIYLA…
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Balikesir24saat ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!