31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlere yönelik siyasal çalışmalar hızla devam ediyor. Siyasi partilerin genel merkezleri tarafından arka arkaya açıklanan adaylar yerelde tartışılmaya başlıyor. Aslında tersten işleyen bir süreç. Kim seçmenin beklentilerini daha iyi kestirecek diye bir yarış.
Seçimler nedir sorusunun iletişim kuramı üzerinden değerlendirilmesi halinde verilecek yanıt çok basittir. İletişim kuramında ileti (mesaj) oluşturan bir kaynak vardır. Kaynağın oluşturduğu ileti bir alıcıya ulaşır. Alıcı kendisine ulaşan iletiye yönelik yaptığı değerlendirmeye göre bir dönüt (geri bildirim) oluşturup kaynağa geri gönderir.
Seçimler nedir sorusunun iletişim kuramı üzerinden değerlendirilmesi halinde verilecek yanıt çok basittir. İletişim kuramında ileti (mesaj) oluşturan bir kaynak vardır. Kaynağın oluşturduğu ileti bir alıcıya ulaşır. Alıcı kendisine ulaşan iletiye yönelik yaptığı değerlendirmeye göre bir dönüt (geri bildirim) oluşturup kaynağa geri gönderir.
Seçimlerde kullanılan oylar, siyasetçilerin seçmenlere gönderdiği siyasal iletilere (mesajlara) verilen dönüttür. (geri bildirim)
Yani siyasetçiler bir şeyler söyler, seçmen bu söylenenleri dinleyip değerlendirir ve verdiği oylar ile siyasetçilere yanıt verir. Yani siyasetçi kaynak, seçmen de alıcı konumundadır.
Liberal çözüm
1970’li yıllardan bu yana dünyanın önde gelen demokrasilerinde liberal görüşteki siyasal yapılanmalar, siyasal iletişimde kaynak ile alıcının yerini değiştirerek seçim çalışmalarını yürütme yolunu seçtiler. Kaynak olarak seçmeni alan anlayışla önce seçmenin beklentilerini öğrenip bu beklentilere uygun yanıtlar oluşturdular. Bir başka deyişle seçmenin iletilerini destekleyen, seçmene yağcılık ve hatta yalakalık yapan seçim sloganları geliştirdiler, adaylarını seçmen beklentilerine uygun profillerde belirlediler. Başarılı da oldular. En tipik örneği Margaret Thatcher… 1979 yılında İşçi Partisinin güvenoyu kaybetmesiyle yürüttüğü seçim hazırlıkları sırasında, kendisine en son oy verecek işçi sınıfından oyları geniş kitlelere hitap eden sloganlarıyla almıştır. Sonrasında ise oy aldığı geniş kitlelerin, başta sendikal hakları olmak üzere, birçok hakkını elinden almaktan geri durmamıştır. İşsizliğin artmasını umursamadan devleti küçültmek, serbest piyasayı güçlendirmek anlayışının dünyaya yayılmasında öncülük etmiştir. İngiltere’de İşçi Partisinin Demir Leydi’yi, Demir Leydi’nin siyasal yöntemleriyle yenmesi ise 11 yıl sürmüştür. Bu süreçte İşçi Partisi birçok yeni baştan örgütlenme denemesi yapmıştır ki; Demir Leydi’ye karşı başarının arkasında yatan asıl etmen de budur.
Bu kısa siyasal tarih analizinden sonra ülkemize baktığımızda, siyasal etkinliklerin seçim başarısına dönüştürülmesinde siyasal iletişim modelini esas alan anlayıştan uzak davranılmasının bir nedeni olmalıdır sanırım. Günümüzde, Türkiye’de siyasal güç odakları ve siyasal partilerin genel merkezleri vatandaşın gereksinim ve beklentilerine yanıt vermek yerine kendi konumlarını güçlendirecek önlemler almak için çaba harcıyorsa, siyasal çıkar ilişkilerinin olağan doğasını bozan bir şey olduğunu görmek gerekir.
Türkiye’de durum nedir?
12 Eylül sonrası siyasal yapılanmayı belirleyen Siyasal Partiler yasasının, Türkiye’de siyasal alanda yakındığımız hemen her konunun altından çıktığını görmekteyiz. Siyasi partileri aşağıdan yukarı değil de, yukarıdan aşağıya doğru örgütleyen bu yasadan aldıkları güç ile genel merkezler hemen her seçimde, seçimlerde partileri adına aday olacakları belirleme görevlerini özenle yerine getirmektedir.
Siyasal iletişim modeli üzerinden değerlendirdiğimizde, yukarıdan aşağıya doğru örgütlenen siyasal partilerin toplumun sorunlarına çare bulması çok da olası görünmemektedir. Ancak liberal siyasal akımın buluşu olan ve seçmen eğilimlerini belirleyerek seçmeni aldatıp oyunu almaya yönelik kamuoyu araştırmaları, yukarıdan aşağı örgütlenen siyasal partiler için gizli bir silah olmuş ve doğru kullanıldığında siyasal başarı getirmiştir. Kamuoyu araştırmalarını doğru kullanabilen siyasal partiler bir yandan siyasal başarılar elde ederken diğer yandan ideolojik köklerinden kopmaktan kurtulamamıştır.
Bugün Türkiye’de siyasal yelpazenin gerek sağında gerekse solunda bulunan partilerin kimi zaman durdukları konumla çatışan karar ve uygulamalarının altında yatan nedenlerden biri de budur.
Siyasi partiler içinde yer almak isteyenler ve herhangi bir seçimde aday olmak isteyenler açısından da durum son derece karmaşıktır. Bir yandan doğruluğuna inanılan ve savunulması gereken değerler diğer yandan siyasal alanda kazanılmış konumun kaybedilmesi korkusu… İlkesizlikle ve yöneltilecek acımasız eleştirilerle sonuçlanması kaçınılmaz olan bir süreç… Bir de buna elde edilen siyasal gücün kötüye kullanılması eklenirse sonu ya yüzsüz olabilmekle ya da hüsranla sonuçlanacak amansız bir yarış…
Her şey iyi de; mesajı kim verecek?
Önümüzdeki yerel seçimlerde bütün partiler aday belirleme yetkisini sonuna kadar genel merkezler tarafından kullanacağını baştan açıkladı. Her parti aday belirledikçe yerel düzeyde tartışmalar, adayların adı belli olmadan önce yapılan tartışmalara yenileri eklenerek devam ediyor. Hem sağ hem de sol kesimde alınan kararlardan hoşnut olmayanlar, hoşnut olanlardan daha fazlaymış gibi görünüyor. Siyasal parti örgütleri aday belirleme çalışmalarında en iyi seçim sonucunu almaktan daha çok genel merkezlere daha yakın olabilme derdi içinde.
İşte bu keşmekeş içinde ne emeklilikte yaşa takılanların, ne işçi, köylü, memur ve esnafın, ne de işverenlerin sorunları siyasetin gündeminde yeterince yer buluyor. Gerçekler yaratılan yapay gündemlerle örtbas ediliyor.
Bir yandan genel merkezler kendi konumlarını güçlendirecek adaylar belirlerken seçmenin kafası da iyiden iyiye karıştırılıyor. Genel merkezler belirledikleri adayların profiliyle bir mesaj veriyor elbette. Ama sonuçta sandıkta verilecek son mesaj da beklemede… Derdin nedir diye bugüne dek sorulmamış olan seçmen kafası ne kadar karışık olursa olsun elbette bir mesaj verecek.
İşte bu mesaj ne olacak? Siyasal iletişim modeline uymayan anlayışta projelendirilen, ilkesizlik ve öngörüsüzlük üzerine kurgulanmış bu seçimlerde hem sağdaki hem de soldaki siyasal partilerin göz ardı ettiği işte tam da budur…
birgituna@gmail.com