Günümüzde bir evlilikte yada birliktelik de erkeğin merhametli oluşunu yeterli görmek çok yanlıştır. Kadınlarımız buna, bu yaklaşıma muhtaç bırakılmamalıdır. Bu yaklaşım sizi giderek bir kocadan ziyade bir baba figürüne getirir ki yaşamınız ziyan olur. Kadın ya da erkek bir birliktelik de konuşabilmeyi becerebilmelidir. Konuşma derken içinde zıtlıkların olacağı, ortak paydaların olacağı ve en önemlisi birbirlerinin yanlışlarına tepki koyarken, sevgilerinin bu süreçten daha güçlü çıkacaklarına inanmalarında ki samimiyettir. Bir evlilik “uyum” üzerine inşa edilemez. Günümüzün sihiri bu kelimedir. Uyum da hareketsizlik ve donmuşluk vardır. Yeni bir şey yoktur. Oysa bir birliktelik uyumsuzluğundan uyumu çıkarabilme karakteriyle önem kazanır. Ve yine iki cinsin, bilgisiyle, emeğiyle ve birbirlerine dokunmalarıyla nefes alır. Nefes alamayan her birliktelik giderek sonunda birinin köleliği kabul etmesiyle acı ile sona erer. Ülkem bu konuda ne acıdır ki ölü evler mezarlığı durumundadır. Ölü evlerden ölü çocuklar ve ölü hayaller çıkar.. Bunu çözmek zorundayız.
Bizim en büyük yanlışlığımız bazı önemli kelimeleri de kalıp halinde bize nasıl sunulursa öyle seviyoruz. Merhamet kelimesi de öyle… Merhamet kelimesi içinden çok büyük bir zenginlik çıkarmak istiyoruz. Olmaz, olmuyor da zaten… Sayın İlhan Kesici bir yazısında “Vicdan diyordu, edilgendir. Merhamet ise etkendir. İnsanın bir dram karşısında vicdanı sızlayabilir ama bu eyleme geçmediği sürece bir şey ifade etmez. Bu gibi durumlar da kişiyi eyleme geçiren ise merhamet duygusudur.” Merhamet duygusuyla eyleme geçmek, bir şey ifade eder mi? Etmediğini her alanda görüyoruz. Yazarımız merhum Sabahaddin Ali de bu konuya çok güzel değinir, bir kitabında(Kürk Mantolu Madonna); “Nedense, hayatta bir müddet beraber yürüdüğümüz insanların başına bir felaket geldiğini, herhangi bir sıkıntıya düştüklerini görünce bu belaları kendi başımızdan savmış gibi bir ferahlık duyar ve o zavallılara, sanki bize de gelebilecek belaları kendi üstlerine çektikleri için, alaka ve merhamet göstermek isteriz.”
Merhamet duygusu her ne kadar “acımak” duygusu değil denilse de bu duygu ile çoğu zaman uygulama da örtüşür. Merhamet duygusu genellikle uygulamada acımaktır. Acımak duygusu ise açıkça söyleyeyim, gizli kibirdir. Kibir ise insanı ezer. Erdal Atabek ustamız da, acımak duygusunu böyle tarif eder; “Acımak sevgi değildir, üstünlüğün kabulüdür.” Bu tanım üzerinden gittiğimiz de gideceğimiz yer, zorbalığın kabulüdür. Zorbalığa boyun eğmedir. O zaman insan olarak yada insan olmayı becerebilen insanlar olarak yaşama bakış ilkemiz “acıtmamak” üzerine kurulsa ve buna uygun yaşamayı becerebilsek, hayali bile güzel değil mi? “Acıtmamak” duygusunun içinde gerçeği arama şüphesi vardır. İnsanı insan yapan bu duygudur ve bu duyguyu hayatta nasıl uyguladığınızdır. Kitabı olan peygamberlere bakalım öz itibariyle orada göreceğimiz emeğinin sömürülmemesi ve emeğe yani üretene hak edilen değerinin verilmesidir. Mal ve mülk biriktirmek insanı, insan olmaktan çıkartır. Biriktirdiği nesnelere tapmasına neden olur. O yüzden biriktirme paylaş, derler… Düşün adamlarına ve tarihe mal olmuş kahramanlara bakalım, yine aynı şeyleri görürüz…
İnsanın şu 5000 yıllık serüvenine baktığımız da gördüğümüz acıların nedeni merhamet duygusuyla “acımak duygusu”nun karıştırılması olmuştur. Kavramlarının birbirine karıştırılması o kadar tehlikelidir ki sonunda vardığınız nokta ile tanımlanırsınız. Eylem bu anlamda her zaman belirleyicidir. Mussolini de çok iyi sosyalistti ancak sonunda halkının düşmanı oldu ve asılarak öldürüldü. Oysa bilinçli bir insanın en önemli özelliği kavramları çok iyi bilmesi yanında öz eleştiriye açık olmasıdır. Kendisini yenilemesidir. Yanlışlarından doğruyu çıkarabilmesidir. Dolayısıyla bu bilince sahip olanların, kavramları birbirine karıştırmadan ve “acıtmamak duygusu” ile yola çıkanların gösterdikleri direnç ile bu dünya daha yaşanılır, olmuş ve isimleri de ölümsüz olmuş ve dünya var oldukça yaşayacaklardır…
Dedim ya insan küçük dünyadır, küçük kosmozdur. İnsanı çözebilsek olay bitecek de belki o zaman da yaşam denilen filmin sonu gelecek, kimbilir…
Sevgi ve saygılarımla…. Vecdi Yılmaz